Hepimiz birer uzmanız, herşeyi en iyi biz biliriz!...

Burası Türkiye...Bu ülkeyi yönetmek çok zor. Bu zorluğun başında da, bilir bilmez her konuşanın hemen her konuda kendini uzman sanması geliyor. Pkk terörünü bitirmek mi istiyorsunuz, Suriye'ye ders vermek mi gerekiyor veya Milli Takımın guruptan çıkmasını mı istiyorsunuz, reçeteler hazır. Bilgi sahibi olmaya gerek yok. Bir mikrofon uzatın yeter. Herşeyi anında çözüveriyoruz. Herşeyi Askerden de, Diplomattan da daha iyi biliyoruz (!)

Haberin Devamı

Emin olun üstümüze yok.
  
Müthiş bir toplumuz.
  
Ben başka hiçbir ülkede, hemen her konuda kesin fikri olan ve ne kadar abuk sabuk da  olsa, söylediklerinin doğruluğuna inanan başka bir toplum yapısı görmedim. Genelde insanlar gerçek uzmanlara inanırlar, her kafadan çıkan sese değil, işi bilenleri dinlerler ve en sonunda kararlarını verirler.
  
Biz de ise tam tersidir.
  
TV ekranlarını dolduran kimi gazeteci, kimi emekli asker, kimi akademisyenleri dinledikçe, üstüme benzin döküp kendimi yakmak istiyorum. Sonra da, o programcılara kızıyorum. " Kardeşim, bu adamın hiçbir şey bilmediği apaçık ortada, neden ekrana çıkarıp bu soruları soruyorsunuz ?" diye ateş püskürüyorum.
  
Pkk terörü mü var? Güvenlik güçleri bu olayların önünü bir türlü alamıyor mu?
  
Aman efendim, hiç merak etmeyin, hemen TV'nizi açın ve çözüm yollarını dinleyin:

Haberin Devamı

- Hemen özel adam bulun, atın bunları dağlara. Dağda kaybolurlar, kurbağa yiyip karınlarını doyururlar. Gündüz görünmezler, gece dolaşırlar. Keskin nişancıdırlar ve Pkk'lıları gözünden vururlar. İşte böyle çözülür bu iş...Uyuyoruz, uyuyoruz.

Sanki yıllardır bu işle uğraşan Genelkurmay veya İçişleri Bakanlığı bu işleri hiç bilmiyor, ancak bizim emekli komutan veya gazeteci arkadaşlar biliyor...Ağzı olan konuşuyor.

- Kardeşim bu iş tamamen dış güçlerden kaynaklanıyor. Ne yapmalısın? Basacaksın Amerikanın ve İsrail'in boğazına, bak tutum değiştirmiyorlar mı... Kandil'i temizle, bak ağızlarını açabiliyorlar mı? Sınırını götür Irak vadilerine, tampon bölge kur, bak geçebiliyorlar mı ?
Gördünüz mü, ne kadar kolaymış...Sanki dışişlerinde kimse bunları düşünmüyor, ancak bizim amatör uzmanlar sular seller gibi duruma hakimler...
  
Hele Suriye konusunda tozu dumana katan katana...

- Bırak beklemeyi, gir Halep'e. Uzatma bu işi. Suriye dediğin nedir ki? Üç saatte Şam’a gireriz…Bizim hükümet ya korkuyor veya Amerikanın kuyruğundan kurtulamıyor.
  
Vay anasına...Sanarsınız ki, konunun perde arkasını da biliyor. Yoo,ilgisi yok. At atabildiğin kadar.
  
Sadece siyasette değil, sporda da durum aynı.
  
Yıllarını bu işe vermiş hocalara hepimiz ders veriyoruz. "...Olur mu yahu, Caner'i sokacaksın, Nuri'yi çıkaracaksın."
  
İşin kötü tarafı, toplum bütün bu saçmalıkları da dikkatle dinliyor ve inanıyor.
  
Anlayacağınız, bilen de bilmeyen de konuşuyor. Atıp tutuyor. Gerçek uzmanlar ise, bütün bu olup bitenleri hayretle izliyorlar.

Haberin Devamı

SURİYE KRİZİ BİZE ZARAR VERMEYE BAŞLIYOR...
  
Suriye krizi uzadıkça, etrafa verdiği zarar da artıyor.
  
Başkaları beni ilgilendirmiyor, Türkiye'ye verdiği zarar önemli.
  
Ankara elinden gelen baskıyı kullandı. Gaza bastı, ön plana atıldı, ancak Esad'ı deviremedi. Bu gidişle kolay kolay düşmeyeceği de anlaşılıyor. Şimdiye kadar krizin yükü taşınabilir düzeydeydi, son haftalarda bu yük giderek artmaya, ciddileşmeye başladı.
  
Ayrıntıya girmeden en önemli başlıkları sizin için toparladım:

1. Suriye'li mülteci sayısı 100 bin aştı. 1 yıl önce 100 bin rakkamı işin sınırı olarak görülüyordu. 100 bin sonrasında tampon bölgenin devreye sokulabileceği konuşuluyordu. Bugün, tampon bölge kurulamayacak gibi görülüyor. Harcanan para da 400 milyon TL’yi buldu ve giderek de artacak. AB ve BM'den yardım gelmiyor. Nedeni de, Türkiye'nin bu kuruluşların yardım dağıtma ve denetim koşullarını kabul etmemesi. Parayı verin, başkasına karışmayın. Biz dağıtımını yaparız, diyoruz. Onların uygulamaları ise farklı. Eğer bir anlaşmaya varılamazsa, Türkiye'nin harcamaları bir süre sonra milyar dolarları bulabilir.

Haberin Devamı

2. Uluslararası medya'dan, Türkiye'nin Suriye ile savaşa girmek üzere olduğu şeklinde yanlış bir izlenim var. Giderek de yaygınlaşıyor. Bu izlenim bizim tutumumuzdan, sıkça ve sert şekilde verdiğimiz demeçlerden, uçak indirmeler ve bombardımanlardan kaynaklanıyor. Ne kadar yanlış olursa olsun, bu algı giderek, Uluslararası mali kuruluşlarına ve yatırımcılarını da etkilemeye başladı. Hemen hergün "Ne oluyor, gerçekten savaşa mı gidiliyor?"sorusu soruluyor. Yatırımcılarda yavaş yavaş kuşku ve kaygı işaretleri görülüyor. Böyle sürerse, tehlike daha da artar.

3. Bugün için önemli bir işaret görülmese dahi, ilerde bu savaş ortamı artarsa, turizmde de alarm zilleri çalmaya başlayacaktır.

Haberin Devamı

Ankara'nın acelesi anlaşılır birşey, ancak bu tempo artarak sürdürülür ve bugünkü çatışmacı tutuma bir ince ayar verilmezse, Suriye Krizi bize çok pahalıya mal olacağa benziyor.

HEPİMİZİN SEVGİLİSİYDİ...

Erol Günaydın'ı Galatasaray lisesinde tanıdım. Aramızda 9 yaş fark vardı. Sınıf abisi olarak etüdlerde bize gelir, ancak hiçbirimize tepeden bakmazdı. Daima güler yüzlüydü. İnsanları severdi. Daha da önemlisi kendi kendiyle barışık bir insandı.
  
Onların döneminde Şamata Geceleri başlatılmıştı. Üst sınıflar kendi aralarında eğlenir, bizleri de seyirci olarak kabul ederlerdi. O dönemin ve Şamata Gecelerinin yıldızıydı.
  
Aradan yıllar geçti ve tekrar karşılaştığımızda farkettim ki, lisede gördüğüm Erol Günaydın aynı sevecenliğiyle hayatına devam ediyor.
  
Artık elimizden, bize gülmeyi öğreten Erol abi'ye Allahtan rahmet dilemekten başka birşey gelmiyor.

Yazarın Tüm Yazıları