Hayır sayın Başbakan, AB’yi uyutuyorsunuz

Erdoğan, eylem planını anlatırken herşeyin yolunda olduğunu, rehpavete kapılınmadığını açıkladı. Tam aksine, iktidar AB’yi unuttu. Ankara’da yaprak kıpırdamıyor. O kadar ki, ben bile AKP’nin gerçek niyetinden kuşkulanır oldum.

Haberin Devamı

Sayın Başbakan kusurumuza kusurumuza bakmasın. Yaptığı açıklamalar içinde bir bölüm var ki, kendisiyle hiçbir şekilde hemfikir değiliz. Avrupa Birliği ile ilişkilerde herşeyin iyi gittiğinive rehavete girilmediğini söyledi.

 

Allah, Allah, bizlerin bilmediği, çok gizli bir takım gelişmeler olsa gerek. Yani birşeyler oluyor, ama kamuoyuna açıklanmıyor...

 

Hayır, Sayın Başbakan, kamuoyundaki izlenim, tam aksine, Avrupa Birliği ile hiçbir şeyin doğru dürüst yürümediği şeklindedir.Hükümet AB’yi unuttu bile. Ankara’dayaprak kıpırdamıyor.

 

Bu durumun sorumluları da Sarkozy veya Merkel değilhükümetin ta kendisidir. 2 yıldır 301 inci maddeyi bile değiştiremeyen, reformlarda tek bir adım atamayan da yine hükümettir.

 

Haberin Devamı

AK Parti bu tutumuyla, Sarkozy’nin- Merkel’inve içerdeki tüm AB karşıtlarının ekmeğine yağ sürüyor. Aaa, bundan sonra hükümetin bu tutumu değişirse ne ala... Eğer değişmezse, o zaman kamuoyu, iktidarın AB konusunda ciddi olmadığı sonucuna varacaktır. AKP’nin, tam üyelik yerine, hayat boyu adaylık statüsünü tercih ettiği izlenimi daha da yaygınlaşacaktır.

 

AKP, Avrupa ile ilişkilerindeki zaman kredisinin artık sonuna gelmiştir.

 

BİJAN,ÖZAL’I ATMIŞ ERDOĞAN’I ALMIŞ ( ! )

          

Sahneden çekildiğiniz zaman, her şey bitiyor. Yerinizi hemen bir başka biri alıveriyor.

          

Bunun en ilginç örneğini, yılbaşı arasında gittiğim Los Angeles’te dolaşırken yaşadım.

          

Eşimle birlikte, LA’nın ünlü alış veriş caddesi olan Rodeo Drive ’da dolaşıyorduk ki, Cemre’nin gözü bir ara, önünden geçtiğimiz bir mağazaya takıldı.

          

Haberin Devamı

Aaaa Bijan ,Kral öldü yaşasın Kral diyor…”dedi.

          

Önce anlamadım, sonra baktım ki ünlü sosyete terzisi Bijan’ın önündeyiz ve Cemre vitrindeki yazıları okuyor. Bende baktım ve ne göreyim, dersiniz:

          

Yıllardır tüm Bijan vitrinlerdeki ünlü müşterilerinin isimlerinin yazıldığı bölümden eski BaşbakanTurgut Özal’ın adı çıkarılmış ve yerine yeni Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın adı girmiş.

 

Bijan, dünyanın en pahalı terzilerinden biridir. Dükkanına girip alış veriş edemezsiniz veya sipariş veremezsiniz. En ünlüler ve zenginler gider. O da, en en ünlüleri dünyanın çeşitli başkentlerindeki dükkanlarının vitrinlerine yazar. Özal uzun süre vitrinin önde gelen isimlerinden biriydi. Bir diğeri de Ahmet Ertegün idi.

 

Haberin Devamı

Özal şimdi, yerini Erdoğan’a bırakmış.

 

Başbakan oraya bir sipariş vermiş olacak ki, adı vitrine çıkmış.

 

Bu iş böyledir, sahneden indiniz mi, yerine bir başkası çıkar.

 

Hayırlı olsun.

 

SAMİ KOHEN’E SAYGI…

 

Sami Kohen’i hepimiz tanırız.

 

Milliyet Gazetesinin 40 yıllık yazarı.

 

Ancak, bence daha da önemlisi, Kohen 1950’lerden bugüne kadar, Türkiye’nin dış dünyadaki gözü–kulağı-ağzı olmuştur. Kimselerin dışarı gidemediği, dışımızdaki dünyada neler olduğunun bilinmediği, hatta ilgi dahi duyulmadığı o yıllarda, o dünyayı bize getiren, kimselerin görüşemediği, hatta önemlerini dahi bilemediği kişilerle konuşup bu ülkeyi aydınlatantek gazeteciydi, dersem hiç abartmış olmam. Hala da yazılarını sürdürüyor.

Haberin Devamı

          

Kohen’in diğer bilinmeyen yanı, bir Türk gazeteci olarak, Türkiye’nin adeta resmi olmayan bir sözcüsü gibi davrandığıdır. O zamanlarda Türkiye’nin lafı dahi edilmezdi. Tüm yabancı ajanslar ve gazeteler Türkiye’yi Kohen’in haberleri ve yorumlarından öğrenirdi. Türkiye’ye gelen yabancı gazetecilerin tek adresiyine Kohen idi.Hepsi onun ağzına bakar, ne söylerse ertesi günü onları yazarlardı. Türk resmi sözcülerine değil, Kohen’e inanırlardı. Türkiye’nin görüşlerini doğru şekilde yayan kişilerin başında gelirdi.

          

Özetlemem gerekirse, Kohen’in bu ülkeye ve medyasına katkısı çok büyüktür.

          

Biz genelde, insanlarımızı kaybettikten sonra değerini hatırlarız.Yaşadığı sürece hoyratlık eder, itip kakarız. Haklarını vermekte hasislik ederiz. Bu defa beni de çok sevindiren bir istisna ile karşılaştım. Özer Yelçe yazmış, Doğan Kitap yayınlamış: Sami Kohen- Dünya’nın yazısı.

Haberin Devamı

          

Özer de, benim gibi Sami Kohen’in çıraklarındandır. Bu nedenle, bildiği bir ustayı yazmanın rahatlığıyla çalışmış ve ortaya çok hoş bir kitap çıkmış.

          

Kohen’in gizemli dünyasını bizlere açmış.

          

Onu bilen ve tanıyan bizler, Sami abi ile gurur duyarız.Türkiye bu kitabı okuyunca, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır.

 

HADİ HÜLYA, GEL BU HAFTA TARTIŞALIM…

          

Hülya Avşar heyecanlarıyla yaşayan bir insandır. Çok uzun yıllara dayanan da karşılıklı bir sevgimiz vardır.

          

Geçenlerde, Türkmax’daki programında (ki, gayet başarılı bir çizgide devam ediyor) patlayıvermiş. Gazete kupüründe de göreceksiniz, beni yalancılıkla (!) suçlamış.

          

Şaşırdım, ancak alınmadım.

          

Hülya bu. Kafası attı mı, gözü bir şey görmez. Yanına yaklaşılmaz.

          

Meğer, 2006 Aralığındaki 32.Gün‘de AKP Gaziantep milletvekili Fatma Şahin ile birlikte katıldığı programda, Kadına taciz konusunu tartışırken ben, Şahin’in birkaç ay içinde birçok kadın sığınma evi açılacağını söylemesi üzerine, “Bu işin takipçisi olacağım ve bu tartışmayı tekrarlayacağım” demiştim.Sonradan, Hülya’nın programında da bu sözümü tekrarlamıştım.

          

Gündem o kadar doluydu ki, kapılıp gittim ve açıkçası unuttum.

          

Hülya “Yalan söylüyor” diyerek, bence çok abartmış. Oratada basit bir unutganlık var.

          

Hülya’nın gazabına uğramaktan korktuğum için, hemen Şahin’i aradım ve neler yapıldığını sordum. Eğitim alanında önemli adımlar atılmış, ancak 2006’dan bu yana açılan Kadın Sığınma Evi sayısı sadece 17’den 23’e çıkmış. 6 yeni evin açılması, kimine göre çok önemli bir gelişme, kimine göre ise son derece yetersiz.

          

İyisi mi, haydi Hülya,kızmayı bırak, gel Fatma Şahin’i de davet edelim ve konunun tartışmasını sürdürelim.

          

Ne dersin ?

 

SUNA’NIN KİTABI PİYASADA…

           

Suna Kıraç’ın yaşam öyküsü nefis bir kitaba dönüştü.

          

BİR YAPIM tarafından, Rıdvan Akar imzasıyla piyasaya çıkan kitabın içinde, yine aynı ekip tarafından hazırlanmış olan “Suna’nın Gözleri” belgeselinin DVD’si var.

          

Suna Kıraç, kahramanca bir hayat kavgası veriyor.

          

Hem de hiç kırıklmadan, korkmadan, kendine güven dolu bir mücadele sürdürüyor. ASL hastalığına meydan okuyor. Belki başkalarının, kapılarını pencelerini kapatıp kimselerin önüne çıkmak istemeyeceği bir konumu tersine dönüştürmüş durumda. Tam aksine dışarı çıkıyor, seyahatler ediyor.

          

Mucizenin gerçekleşeceği günü bekliyor.

          

Bu kitabı (75 YTL) mutlaka alın.

          

Hem bir kahramanlık hikayesini okuyun, hem de TEGEV’e bağışta bulunmuş olun.

 

YANLIŞ YAPMIŞIZ

 

Yasin Kadı bizim gündemimize Cüneyt Zapsu ile bir zamanlar, kısa süren bir iş ortaklığı ve Başbakan ile tanışıklığı nedeniyle girmişti.

 

ABD bir süre önce, terörü finanse edebileceği “şephesi” ile izlenecek kişiiler listesine almış ve İsviçre’den Yasin Kadı’nınoradaki faaliyetleri hakknıda sorular sormuştu.

 

Kadı’nın teppesindeki bu Demoklesin kılıcı 6 yıl sürdü ve sonunda İsviçre mahkemeleri tarafındantemize çıkarıldı. 13 Aralık 2007 tarihli bir yazıyla, İsviçre başsavcılığı, Yasin El Kadı’ya yönlendirilen, tüm suçlamaların düşürülmesine karar verildiğini açıkladı. Dondurulmuş tüm hesapları daserbest bırakıldı. Kadı, bizim tarafımızdan da “terörü paralya destekleyen kişi” muamelesi görmüştü. Amerikalıların her dediğine inanamayız, ancak bunu –Erdoğan ve Zapsu nedeniyle-ciddiyealmıştık. Sonucu beklemedendamgayı vurmuş, Zapsu ve Erdoğan’ı da hedef tahtasına döndürmüştük.

 

Hata etmişiz.

Yazarın Tüm Yazıları