Hagi’ye sevineyim mi, üzüleyim mi, bilemiyorum

Bugünden itibaren ne türban, ne de siyasi gerilim, varsa yoksa yarın ki GS-FB derbisi gündemde. Biz GS’lılar şaşkınlık içindeyiz. Öyle bir fırtına esti, dışarIdan bakınca öylesine bir karmaşa havası var ki, Kadıköy’den tek parça çıkıp çıkamayacağımızı dahi bilemiyoruz. Polat yönetimi başta, kulübün geleceği, 11 futbolcunun ayağından çıkacak topa bağlı.

Haberin Devamı

Yarınki maçı düşündükçe içim kararıyor.
 
Bir yanda, formunun en üst noktasında bulunan bir Fenerbahçe takımı var. Etkili bir kadro kurmuş, golcü yabancılarını dizmiş ve daha da önemlisi, bizim bir türlü şansımızın tutmadığı Kadıköy stadında ve kendi seyircisi önünde oynanacak bir derbi maçı.
 
Buna karşılık, yönetiminde bir karmaşanın yaşandığı izlenimini veren bir Galatasaray takımı. Ben dışarıdan izliyorum ve bizim gibi taraftarlara yansıyan manzara hiç iç açıcı değil. Adnan Polat, belki çok farklı bir yaklaşım içindedir ve ortada karmaşa değil, çok uygun bir yönetim şekli vardır.
 
Bilemiyorum, ancak dış görünüş kötü.
 
Rijkaard kötü idiyse, takım ile uyuşamadıysa, bu durum geçen sezonun sonunda belli değil miydi? O günlerde farkına varılmadı mı? Değiştirilecekti de, FB maçı öncesi mi akıllara geldi?
 
Birinci devrenin ortalarına kadar beklenmesi mi gerekiyordu?
 
Arka arkaya teknik direktörle konuşup, “biri olmadı diğerini çağıralım”  yaklaşımı kokan bir tutumla GS gibi bir takıma çalıştırıcı aranır mı?
 
Hagi’nin durumuna bakıyorum da, adama acımamak elden gelmiyor.
 
Yarın farklı bir yenilgiyle karşı karşıya kalındığı taktirde, yıllar boyunca “I love you Hagi” diye haykıran tribünlerden bu defa ıslık duyacak ve ardından  “yönetim istifa” tezahüratı başlayacak.
 
En korktuğum da bu...
 
Sezon ortasında böyle bir kısır döngüye girecek olan GS, yok olup gider.

Haberin Devamı

Yarın, hem Hagi, hem de Adnan Polat ve ekibinin kaderi, GS futbolcularının ayaklarında...

NECATİ’NİN SORUSUNA YANITIM HAZIR...
 
Sözcü’nün köşe yazarı Necati Doğru, geçen haftaki yazısında “4 gazeteciye 1 soru” başlıklı yazısında “Avcı’nın üzerinden bizlerin kullanıldığımızı” yazmış ve kasetleri sakladığına inanıp inanmadığımızı yazmamızı istemiş. Diğer sorduğu kişiler ne yanıt verdiler bilmiyorum, ancak ben şu kadarını çok açıkça söyleyebilirim:
 
“...Hanefi Avcı’nın bu kasetleri bana şantaj yapmak için sakladığına kesinlikle inanmıyorum...”
 
Avcı’nın benim tarafımdan savunulmaya ihtiyacı olmadığını da biliyorum. Kim ne düşünürse düşünsün, Avcı benim açımdan ne yaptığını bilen bir insandır. Eğer bana “inandığım tüm değerler üzerine yemin ederim ki, böyle bir kaset saklamadım” diyorsa, inanırım.

Haberin Devamı

ÖZALLAR PES ETMİYOR...
 
Sizi bilemem, ancak ben Turgut Özal’ın kalp durmasından ölmediği, aksine birileri tarafından öldürüldüğü konusundaki, Özal Ailesi fertlerinin bitmek tükenmek bilmeyen komplo teorileri üretme yarışını üzüntüyle izliyorum.
 
Şimdi de Korkut Özal’ın bir kitabı çıktı.
 
Adı: Devlet Sırrı (Yakın Plan Kitabevi)
 
O da, köşke birilerinin sokulup, Turgut beyi öldürdüğünü iddia ediyor. Tanık olarak da, Ahmet Özal’ı gösteriyor. Ahmet ise, bu iddiayı reddediyor.
 
Olay artık tam bir komediye döndü.
 
Turgut beyin doktoru Cengiz Arslan’ı hatırlarım. Bu iddialar ilk defa ortaya atıldığında sormuştum ve “M.Ali kardeşim, Turgut beyin kalbi durdu. Bu kadar basit. Şimdi kalkıp bunun üzerine senaryolar yazmak ayıp oluyor” demişti.
 
Gerçekten ayıp oluyor.
 
Özal ailesini sevenler artık bu komediyi kaldıramaz duruma giriyorlar.
 
Gerçekten yetti... Bu kampanyanın altında herhalde bazı beklentiler var ki, hala sürdürülüyor...

Haberin Devamı

İSRAİL HAKKINDA AYKIRI BİR KİTAP OKUMAK İSTER MİSİNİZ?
 
Besim Tibuk aradı ve açtı ağzını yumdu gözünü.
 
Tanıyanlar bilir, görüşlerini son derece çarpıcı şekilde anlatmasını bilen bir kişiliği vardır. Türk-İsrail ilişkilerinin getirildiği noktaya isyan ediyor. Bir de kitap yolladı. “Besim Tibuk’un Gözüyle Türkler ve Museviler” (İlgilenenler yusufunal@yahoo.com’dan isteyebilirler) Bu iki ülke ilişkilerinin önemini vurguluyor. Gerçekten aykırı ve çok çarpıcı bir kitap.
      *
AMCA, SİZE GAZETECİ DİYEBİLİR MİYİM?

Gazeteci Mehmet Sağnak'ın son kitabı “Amca, Size Gazeteci Diyebilir miyim?” TB Yayınları'ndan çıktı. Sağnak, kitabında Yeşilçam'daki gazeteci figürünün nasıl olduğunu anlatmış. Uzun metrajlı filmlerdeki gazeteci karakterlerinin nasıl yansıtıldığını, muhabir şef, kameraman ve foto muhabirliğin yönetmenlerin penceresinden nasıl göründüğünü araştırmış. Kitap aynı zamanda Babıali'nin ve Yeşilçam'ın yıllar içerisinde teknolojik olarak  gelişimini de gözler önüne seriyor. Eğer Babıali'yi Yeşilçam'dan görmek istiyorsanız Sağnak'ın kitabını okumalısınız.

Haberin Devamı

PENDİK YAT FUARININ SON İKİ GÜNÜ, KAÇIRMAYIN...
 
Bugün ve yarın, Pendik Marinturk İstanbul City Port Marina’daki  Yat Show’un son iki günü.
 
Ben deniz aşığı olduğumdan dolayı, elim mahkum gittim. Yarın da gidip dolaşacağım.
 
Aman Allah ne güzel tekneler var. Sizlere anlata anlata bitiremem.
 
“Canım, benim o kadar param yok ki, neden gideyim” demeyin. Tam aksine, mutlaka bir tekne almanız şart değil. Öylesine güzel şeyler var ki, etrafta dolaşmak küçüklü büyüklü tekneleri seyretmek dahi yetiyor.
 
Benim bu yılki favorilerim arasında Azimut var. Türkiye’de üretilmeye başlanıldığından bu yana, sahillerimizde en fazla bu teknelere rastlıyoruz. Türk işçiliğinin hangi noktalara geldiğini merak edenlere duyurulur. Gidip mutlaka dolaşın ve gurur duyun.
 
Pendik Marinturk İstanbul City Port Marina  sadece yatları görmek için değil, istediğiniz her an gidip yemek yiyebileceğiniz, hatta haftasonlarını geçirebilmek için gidebileceğiniz bir yer. Teknenizin olması da gerekmiyor. Marina hayatının ne olduğunu merak edenler için ideal bir yer.

Haberin Devamı

ASKER AZ KALSIN 99’DA DA MÜDAHALE EDİYORMUŞ

Perşembe gecesi 32.Gün'deki konuklarımızdan biri Merve Kavakçı idi.

Hatırlayacaksınız; Meclis'e türbanıyla giren tek vekil. Kavakçı, o dönem DSP'nin protestosu sonucu kürsüye çıkamadan Meclis'ten ayrılmak zorunda kalmış sonra da milletvekilliğinden çıkarılmıştı. Kavakçı'ya "O dönem Fazilet Partisi'nin buna tepki göstermemesi sizi kırdı mı?" diye sordum.

Verdiği cevap kanımı dondurdu. Kavakçı, başta partisine kızdığını sonra "sağlam bir kaynaktan" öğrendiğine göre dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Fazilet Partisi liderini arayıp;

"Merve Hanım Meclis'ten çıkmazsa ordu müdahale edecek" dediğini söyledi. DSP'nin tutumunu değerlendirirken de, "halk bu tutum yüzünden DSP'yi sandıkta gömdü ama o dönem Ecevit tarafından benimle pazarlık yapılmak istendi. Meclis'e gel ama oturumlara katılma dendi" dedi.

Bunlar çok ciddi iddialar. Merve Hanım, ısrarlarımıza rağmen iddiaların kaynaklarını açıklamadı.

Bence toplumsal barış için bu iddiaların sahipleri ve tanıkları ortaya çıkmalı. Merve Kavakçı'nın bu iddialarını ve türban konuştuğumuz 32.Gün'ü kaçırdıysanız www.mehmetalibirand.com.tr adresinden izleyebilirsiniz. 

Yazarın Tüm Yazıları