Gül’ün köşk yıldızı parlıyor …

Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili Ankara borsasında kıpırdanma var. Son bir iki haftadır, Abdullah Gül’ün Köşk’e adaylığı konusundaki spekülasyonlar artmaya başladı. Erdoğan aday olmadığı veya olmak istemeyeceği durumda, Gül’ün aday gösterileceği belirtiliyor.

Haberin Devamı

Gelin, haftasonu dedikodusu yapalım.

          

Doğrusuna bakılacak olursa, kimse gerçeği bilmiyor. Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili ne düşündüğünü ya kimseyle paylaşmıyor veya varsa, paylaştığı 1 veya 2 kişi, bu sırrı çok iyi taşıyor. Bundan dolayı, tüm tartışmalar birer spekülasyondan ilerigidemiyor. Ne kadar gerçek olduğunu bir yana bırakalım ve Ankara’daki son söylentilere bakalım.

          

Ankara koridorlarında bir süredir, Dışişleri Bakanı Gül’den söz ediliyor.

          

Senaryoya göre, Erdoğan köşk’e çıkmak yerine, Abdullah Gül’ü aday göstermeyi planlıyormuş. Başbakan’ın adaylıktan vaz geçmek üzere olduğunu ileri sürenler, özellikle Ak Parti içinden gelen muhalefete dikkat çekiyorlar. Gerçekten de, Ak parti içinde yapılan anketlerin hemen hemen tamamında, Erdoğan’ın partinin başından ayrılmaması isteniyor. Erdoğan ayrıldığı taktirde, Ak parti’nin seçimlerde darbe yiyeceği, hatta koalisyona gitme zorunluluğu ile karşı karşıya kalınacağı ileri sürülüyor.

Haberin Devamı

          

Başbakan’ın, Çankaya’ya çıkma durumunda, ülkedeki gerilimin artacağından ve bunun da ekonomiye ters etki yapacağından kaygılandığı belirtiliyor.

          

İşte nedenlerden dolayı, Erdoğan çıkmadığı taktirde, Köşk’e Abdullah Gül’ü aday gösterebileceği vurgulanıyor.

          

Gül’in kişiliğine, yumuşak yaklaşımına ve bugüne kadar kazandığı deneyime dikkat çekenler, içerde ve dışarıda tasvip göreceğini belirtiyorlar.

          

Doğrudur, Gül’ün adaylığına da, Erdoğan’ın adaylığına olduğu gibi, hukuki yönden itiraz etmek güç. Özellikle Gül’ün kişiliği, kamuoyunda farklı algılanır.

          

Kim olur bilinmez, ancak bu oyunu nisan ayına kadar oynayacağız.

Haberin Devamı

 

 BAZI GERÇEKLERİ GÖRMEZDEN GELMEYELİM

 

Saddam Hüseyin’in idam edildiği günlerde gazetelerimizde sık sık aynı yorumu okuduk. “Amerikan Öcalan’ı bize verirken, asılmaması koşulunu ortaya koymuştu. Saddam’ı ise hemen idam ettirdi. Bunu, herhalde Kürt sorununu kışkırtmak ve elinde bir koz olarak tutmak için yaptı.” diyeyorum yapan yazarlarımız, bu iddialarına ciddi ciddi inanmışlar.

          

Bazı gerçekleri gözden kaçırmamamız gerekiyor.

          

Öcalan’ın, Kenya’da Yunan Büyükelçiliğinden çıkarılıp Türk MİT’ine teslim edilmesinde Amerikan FBI’nın çok önemli bir rol oynadığı doğrudur. Başkan Clinton’un, Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesini kararlaştırdığı da doğrudur. Ancak Amerikalıların dikkat çektikleri nokta, idam değil, Kenya’dan Türkiye’ye gelirken yolda bir kazaya (!) kurban gitmemesi ve adil bir şekilde yargılanmasıydı. İdam konusu tamamen bizimle ilgiliydi.

Haberin Devamı

          

Öcalan’ın idamını Türkiye kendi iradesiyle erteledi.

          

Türk Silahlı Kuvvetleri olsun, MİT olsun, Siyasi partiler olsun, genel bir uzlaşı sonucu idamdan vazgeçildi. Bunun birçok gerekçesi vardı.Ancak en önde gelen gerekçe, Öcalan’ın idamı durumunda Türkiye’nin karışma olasılığıydı. Kan dökülmesinden, güneydoğu’da büyük olaylar patlamasından korkuldu.

          

Durum bu kadar açık…

 

YEPYENİ BİR DAILY NEWS İLE TANIŞTIK…

 

Turkish Daily News (TDN), bu ülkenin ilk İngilizce gazetesidir. Çevik ailesi tarafından kurulmuş ve yıllar boyunca da, İlnur Çevik tarafından yönetilmişti.TDN’in Türkiye’deki tirajı önemli değildir. Ancak, bu gazeteyi ben bir buzdağına benzetirim. Yurt dışında Türkçe bilmeyen, ancak Türkiye’deki gelişmeleri izlemek isteyen yüzbinlerce yabancının neredeyse tek kaynağıdır. TDN’in internetteki sitesine hergün onbinler girer. Haberleri, yorumları oradan alırlar. Amerikan Kanadaya, Avustralya’dan Japonya’ya ve Avrupa’daki parlamenterler, Sivil Toplum Örgütleri, kısacası Türkiye ile ilgilenen herkesin adresi TDN’dir. Bu gerçeği, bu köşede çıkan yazılarım tercüme edilip TDN’de de yayınlandıktan sonra, dünyanın dört bir yanından gelen mail’lerden anlıyorum.

Haberin Devamı

          

TDN şimdi kendini yeniledi.

 

Makyajını değiştirdi, yönetiminidaha da profesyonelleştirdi.

 

Genel Yayın yönetmenliğine, USA Today gazetesinin 20 yıllık elemanı David Judson getirildi.

 

Barcın Yinanç, haber müdürü oldu. Daha önceleri Milliyet ve CNN Türk’teki başarılarıyla hepimizin dikkatini çekmiş bir gazeteci.

 

Mustafa Akyol, opinion editor oldu. Gazetenin beyni sayılan yorum-köşe yazıları ve konuk yazarları yönlendirecek. Akyol gibi pırıltılı bir akademisyenin bu göreve gelmesi, gazete’nin nereye götürülmek istendiğinin en açık göstergesi.

 

En önemlisi, Cengiz Çandar’ da köşe yazarı oldu.

 

TDN artık, Türkiye’nin yerel bir İngilizce gazetesi değil, bölgenin önemli bir medya oyuncusu olarak piyasada. Tavsiye ederim, ya alıp okuyun veya dışarıdaki dostalarınızı abone yapın. Yapın da, Türkiye’nin nabzını tutsunlar…

Haberin Devamı

 

HEMEN AĞLAYIVEREN BİR TOPLUM OLUYORUZ…

 

Ana Haber Bültenlerini izlerken mutlaka dikkatinizi çekmiştir.

          

En ufak duygusallıkta hemen ağlayıveriyoruz.

          

Çocuğun biri İstiklal Marş’ını okuyor, birden bakıyoruz kameralar etrafı taramaya başlıyor ve hemen ağlayanları buluyor. Onlar da gözyaşlarını elleriyle sile sile ağlıyorlar.

          

Ne olursa olsun ağlıyoruz.

          

Eski günleri aklına gelen Başbakanımızın , canlı yayında gözleri doluveriyor ve ağlıyor.

 

Bu konudaki rekor, TBMM Başkanı Arınç’a ait. Onu kimselerin geçebileceğini sanmam. Bu kadar duygusallığının nedenini de biliyorum ve anlıyorum.Parlamento Başkanı’na hak vermekle birlikte, yine de fazla olunca dikkatleri çekiyor.

 

Siyasilerimizin tümü ağlama meraklısı. Her fırsatı da değerlendiriyorlar.

 

Sadece siviller değil, Asker kesimi de çok duygusal. Komutanlarımız geçit törenine katılan birliklerini izlerken dahi dayanamayıp ağlıyor.

 

En kaçırılmayan fırsat Atatürk törenleri, Bayrak ile ilgili merasimler.Okul merasimini andıran anma günleri de dahil olmak üzere, Atatürk ile ilgili her olayda artık ağlamak çok moda oldu. Neredeyse ağlamayanları “ Yeterince Atatürkçü olmamakla” suçlayacağız.

 

Duygulanmak ve bundan dolayı ağlamak çok insani bir davranıştır. Ancak bunu bir gösteriye dönüştürmemek gerekir.

 

 

DTP BELEDİYELERİNİN UNUTTUKLARI İŞ…

          

DTP içindeki kaynaşmanın birçok nedeni var. Ancak bunların içinde biri var ki, son derece önemli. Hatta partinin geleceği açısından hayati önemde. O da,          DTP’ye bağlı bazı belediyelerin gerçek işlevlerini unutmaları.

 

Bazı belediyeler büyük politika yapıyorlar.

 

Asıl görevlerini unutuyorlar. Asıl görevleri ise, halka hizmet vermek.

 

Bana verilecek yanıtları şimdiden biliyorum. DTP’li belediyelere Ankara’nın hiçbir destek vermediğini, Devlet’in yerel temsilcilerinin dahi sırt çevirdiklerini, hatta kimi zaman yalan iddialarla belediyeleri baskı altına aldıklarını söyleyeceklerdir.

 

Evet, bunlar bir oranda doğruduri

 

Ancak, belediyelerin gerçek görevlerini yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları da ayrıca bir büyük doğrudur.

 

Halk artık sadece politikayla yetinmiyor.

 

Hizmet bekliyor.

 

Daha iyi ve konforlu bir yaşam istiyor.

 

Yarın seçimlerde DTP oy kaybına uğrarsa, bunda, bazı belediyelerin yetersizperformanslarının büyük payı olacaktır. Büyük politika insanların karnını doyurmuyor. Güneydoğu halkı herşeyin farkında. Bir bölümü, bazen PKK’ya kulak veriyor, sonra belediyeleri dinliyor. Ancak günün sonunda yine de hizmet verene gidiyor.

 

DTP bu gerçeği görmeli.

 

Yazarın Tüm Yazıları