Paylaş
2007 yılındaki Çankaya savaşlarını hatırlayın.
Gül’ün Köşk’e çıkmasıyla birlikte, eşinin türbanlı olmasından dolayı, Türkiye’nin bir ikinci İran olacağı ileri sürülmüştü. Bugün bir değerlendirme yaptığımızda acaba aynı şeyleri söyleyebilir miyiz?
Ne Türkiye İran oldu ne de Köşk dincilerin merkezine dönüştü.
Birçoğumuz boşuna korkmuşuz. Hala boşu boşuna korkanlarımız var.
Gül’ün genel yaklaşımına baktığımızda karşımızda dengeli, toplumun her kesimine açık ve eşit mesafede duran, anlayışlı, demokrat yaklaşımlı bir Cumhurbaşkanı buluyoruz.
Bu defaki konuşmasını da aynı çerçevede buldum.
Özellikle Anayasa konusundaki yaklaşımı çok önemliydi.
Gerçekten de bu Anayasayı genel bir uzlaşıyla yazabilirsek toplumda genel bir rahatlama yaşanacak. Hele içeriğini bu ülkenin beklentilerini karşılayacak şekilde saptayabilirsek önümüz açılacak.
Eminim demokratikleşme ve sivilleşme konusunda herhangi bir sorunumuz olmayacak. Toplum olarak asıl sınavı Kürt sorunuyla ilgili bölümlerde geçireceğiz.
Eğer PKK terörünü gündemimizden çıkarmak ve yaşanabilir boyutlara indirmek istiyorsak, Kürt kökenli vatandaşlarımızı rahatlatmak ve beklentilerini belirli oranda karşılamak zorundayız.
Bu, ülkemizi terörden uzaklaştırabilmek açısından elimize geçen en değerli fırsattır. Bu fırsatı kullanamaz veya kullanmak istemezsek, o zaman önceliği savaşa vermiş olacağız. Yani önümüzdeki yıllarda daha fazla kan dökülecek ve daha büyük iç çatışmalar yaşanacaktır.
Türkiye’yi uzun vadede bölünme tehlikesinin içine atmak, bölgedeki liderliğini yok etmek ve kanayan yaramızı daha da derinleştirmek istiyorsak, anayasayı eskisi gibi militan ve Türkçü bir yaklaşımla yazalım.
Barış istiyorsak, bu ülkenin zenginlikleriğini Kürt vatandaşlarımızla paylaşalım.
Türk toplumunun siyasi partilerden son derece önemli bir beklentisi var. O da bu anayasayı bir kavga vesilesi yapmamaları, tartışmalarını belirli düzeyde tutmaları ve bir iktidar-muhalefet savaşına dönüştürmemeleridir. Unutmasınlar ki yazacakları anayasa bu ülkeyi uzun yıllar ya iç barışa götürecek ya da eskisi gibi huzursuzluğun kaynağı olacaktır.
* * *
KARAYILAN’A YANITIMDIR…
PKK’ nın Kandil’deki lideri Karayılan, anlaşılmaz bir şekilde Taraf gazetesine yaylım ateşi açtı. “Kürtlerden elinizi çekin” gibi son derece ağır bir suçlamada bulundu. Oysa son dönemde PKK yanlısı medya dışında, TARAF kadar Kürtlerin haklarına sahip çıkan bir başka gazete hatırlamıyorum. Ahmet Altan’dan da çok ağır bir yanıt aldı. Altından kolay kolay kalkılamayacak, son derece yerinde ve Kürt sorununun çözümü konusunda destek verenlerin hislerini de içeren bir yazıydı.
Karayılan, aynı söyleşisinde TARAF’ın yanısıra beni de sert şekilde eleştirmiş.
Batman olaylarını ben bir cinayet olarak nitelemiştim.
Hala da aynı fikirdeyim.
Karayılan’ın sözlerinin genelinde adeta bir gözdağı, hatta tehdit var. Olayın bir polis cinayeti olduğuna işaret ediyor ve eleştirisel yaklaşanları sanki düşman ilan ediyor. Oysa bölgedeki muhabirlerimizden olsun, diğer kaynaklardan olsun, tüm veriler bu cinayetlerin PKK kurşunuyla işlendiğini gösteriyor.
Anlaşılıyor ki PKK’nın Türk toplumuna gözdağı vermek ve T.C Devleti’ni köşeye sıkıştırmak için giriştiği son terör dalgası kendi tabanında da eleştirileri yaygınlaştırıyor. Karayılan’ın bu tepkileri Kandil’deki gerilimin de arttığını gösteriyor.
Ben Kürt sorununun artık terör eylemleriyle kaybettiğine, hele ANAYASA çalışmalarının başladığı bu dönemde eylemlerin Kürtlere zarar verdirdiğine inanıyorum. Eylemler durmalı, anlamsız öğretmen kaçırmalar bitmeli ki bu ülkenin demoktarları, Kürt demokratlar sorunu çözecek yaklaşımlar konusunda seslerini yükseltebilsinler. Kürt sorununa destek verebilsinler.
Karayılan’ın son çıkışı, birçok kesimi birçok yönden şaşırttı.
Paylaş