Paylaş
Dersim tartışmalarına ben çok önem veriyorum.Başbakan, ister bilinen belgeleri açıklamış olsun veya bu konuyu CHP’yi yıpratmak için ortaya atmış olsun, hiç önemli değil. Önemli olan, Başbakanın bugüne kadar karnımızdan konuştuğumuz ve kapalı tutulan pandora kutusunun kapağını açmasıdır.Bu kutu bir daha kapatılamaz.Türkiye böylece geçmişindeki acı sayfalarla yüzleşme cesaretini bulacaktır.
Bu arada Dersim tartışmaları bir başka gerçeği de ortaya çıkardı.O da, Genelkurmay arşivlerininaçılmasının kaçınılmazlığı.Geçmiş dönemin en önemli belgeleri Genelkurmay’ın elinde. Bu da son derece doğal, çünkü geçmiş dönemin en önemli gücü askerdi.Üstelik, bu belgeler ortaya çıkarılmadıkça, sağlıklı bir tartışmaya girilemeyeceği de besbelli.
Peki bu belgeler neden ve kimden saklanıyor?
Her ülke belirli bir süre sonunda gizlisine de bakmadan belgesini açıklar.
Biz ise hala gizlilik perdesi ardında yaşıyoruz.
Neden?
Bu sorulara gerçekçi bir yanıt bulamıyorum.
Artık arşivleri hepimizin öğrneme dönemi geldi.
SAVCILAR, 28 ŞUBAT'I ÇİLLER'E SORMALILAR...
Nihayet 28 Şubat soruşturulacak.
Bana soracak olursanız, geç dahi kalındı.
Hatırlayanlar bilir, 28 şubat 1987 'de, herhalde , 2003-2004 yıllarında bazı komutanların darbe hazırlıklarını içeren Darbe Günlüklerinin kapsadığı dönemden çok daha açık ve seçik bir "darbe tehdidi " yaşandı.
Genelkurmay Başkanlığı,dönemin iktidarı olan Erbakan- Çiller koalisyonu istifa etmediği taktirde, müdahele edeceğini herkese duyurmuştu .
Saklısı gizlisi olmayan bir darbe girişiminden geçtik. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel' in dahi, askerin girişimine karşı çıkmamakla suçlandığı zaman, "İktidar istifa etmeseydi asker müdahele edecekti. Ben bunu engelledim " dediği bilinir.
Ortada, siyasi hayata, böylesine apaçık bir askeri müdahele yaşanmış , ancak nedense yargı bunca yıldır harekete geçmemiş veya geçmek istememişti. Ergenekon ve Balyoz davalarında en olmadık varsayımlar ve gerekçelerle davalar açan, toplum vicdanını rencide etme pahasına tutuklulukları devam ettiren yargı, 28 Şubat'ı görmezden gelmişti.
Sonunda gereken yapıldı ve yakın tarihimizin diğer acılı bir döneminin dosyası açıldı.
Bu dönemin belgeselini hazırladığım için çok iyi biliyorum. Hiç gizlisi saklısı olmayan , farklı dünya görüşlerinin çarpıştığı ve Askerin "benim istediğim olacak" dediği bir süreçtir. Baş aktörlerinin büyük bir bölümü de ( Erbakan hariç ) hala hayattadır.
Savcılara tavsiyem, işe DYP'nin eski lideri Tansu Çiller'den başlamasıdır. Olayların içinde neyin ne olduğunu, kimin ne yaptığını en iyi bilen kişidir. Kimse onun kadar 28 Şubat'ı birebir yaşamamıştır. Üstelik şimdiye kadar da, anılarını açıkça kimseyle paylaşmamıştır.
Göreceksiniz, bu soruşturma hepimizi hayretler içinde bırakacak oyunlar ve komploları da ortaya çıkaracak , nice ulu ağaçların yapraklarını dökecektir.
AMBERİN, ŞÜPHEN Mİ VAR? BİZYABANCI SEVMEYİZ!
Amberin Zaman, geçen gün HaberTürk Gazetesindeki yazısında " Türkler ırkçı mı?" diye soruyordu. Eskiden bu soruyu soranlara , kesinlikle "hayır " yanıtı verdiğini, ancak zaman içinde bu fikrinin değiştiğini söylüyor ve kendinden örnek veriyordu. Bangladeş kökenli bir gazeteci olan Amberin , yazdıklarından dolayı "Pis Bangladeşli.." veya Ermeni sorunundaki tutumundan dolayı "Pis Ermeni" diye nitelendirildiğini, konuştuğu kişilerde, özellikle yabancılardan hoşlanmamanın yaygınlığın gördüğünün altını çiziyordu.
Amberin, son derece yetenekli bir gazetecidir. Bizlerin bu yanımızı bu kadar geç anlamış olmasını ona yakıştıramadım.
"Türkleryabancılara karşı hoşgörülüdür , misafirperverdir , kolları açıp yardımcı olur..." klişeleri birer yalandır. Ne şehirlimiz, ne de köylümüz yabancı sever. Eğer bu yabancılar, Batı ülkelerinden geliyor, kısa süreli kalıyor ve para harcayan turist konumundaysalar iseler, misafirperverliğimizi gösteririz .
Yook, yabancılar asya'dan filan gelmişse , uzun süre kalacak, iş arayacaksa, işte o zaman takkeler değişir. Bu yabancılardan hoşlanmayız . Pakistanlılara, Araplara kollarımızı açar "kardeş" deriz , ancak hiçbir zaman benimsemeyiz. Bir süre sonra itip kakmaya başlarız.
Acı ama maalesef gerçek bu..
Kimseler kızmasın , Amberin Zaman haklı…
www.yanlizdegilsinvan.org
Depremin üzerinden 1 aydan fazla zaman geçti. Gönderilen yardımlar, toplanan paralar ile şimdiye kadar çok iş yapılmasını bekledik. Ama hala her gün soğuktan donan, zatürreden ya da çadırda çıkan yangından ölen depremzederin haberlerini yapmak zorunda kalıyoruz. O kadar yardım nereye gitti? Neden hala insanlar donuyor? Tüm bunları merak ediyorsanız, yardımlarınızı takip etmek istiyorsanız Van'ı yanlız bırakmayın. www.yanlizdeyilsnvan.org internet adresindeki mektuba bir imza atarsanız onlar sizin yerinize gerekli makamlara bir dilekçe yolluyorlar. En azından bunu yapabilir, Van için takipçi olduğunuzu ilgililere gösterebilirsiniz.
FUTBOL KULÜPLERİ BU KADAR CİDDİYETSİZ Mİ? ...
Şike ile ilgili yeni yasa teklifi büyük bir tartışma başlattı.
Daha çiçeği burnundaki bir yasa , alel acele değiştiriliyor. Hem de , hemen hemen hiçbir konuda görüş birliğine varamayan dört partinin anlaşmasıyla böyle bir değişikliğe gidiliyor. Üstüne üslük, her dediğini yapan Ak Parti iktidarının en tepesindekilerin karşı çıkmalarına rağmen, böyle bir değişime gidiliyor. Başbakan Erdoğan, şimdiki spor bakanı Suat Kılıç toplumun vicdanı sayılan Arınç'ın çok açık şekilde "Böyle bir değişiklik yapılamaz" demelerine rağmen, değişiklik taslağı hazırlandı.
Değişiklik, hem şike konusundaki cezaları, hem de spor'da şiddetin önlenmesi için ,kulüp yöneticilerine getirilen cezaları hafifletiyor. Bundan dolayı da kıyametler kopuyor. Kamuoyunda da tepkiler giderek artıyor.
Yapılan değişikliklerin doğru olduğuna da inanıyorum. Gerçekten de , yasa vicdanımıza ters düşen cezalar konmuştu. Ancak bir dakika, bu aşamada benim sormak istediğim temel bir soru var: "Arkadaşlar, değişiklik yapılan yasayı zamanında neden okumadınız? Eğer okumadınız ve bundan dolayı gereken itirazı yapmadınız da, şimdi neden ayaklanıyorsunuz? "
Haklı değil miyim ?
Sizler bir yasa hazırlanırken okumuyor, ilgilenmiyor, sonra çığlıklar atıp, değişilik istiyorsunuz. Olacak iş mi? Kulüplerimiz bu kadar ciddiyetsiz ise, o zaman bu ayıbın gerçek sorumlusu sizlersiniz.
DARBE ŞAKACILARI SEVMEZ
12 Eylül Darbesi’ni yıllar boyunca her açıdan işledik, okuduk, izledik, dinledik. Gazeteci Yasemin Küçükkaya’nın ilk kitabı “Bir Ailenin 12 Eylül Günlüğü–Darbe Şakacıları Sevmez” darbenin bir aileyi nasıl etkilediğini anlatıyor. Ailenin adı Şakacı. Yasemin 12 Eylül’de 5 yaşında. Abisi devrimci. Anne, baba, 4 kız ve 4 erkek çocuk. Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan “Darbe Şakacıları Sevmez” için Yasemin Küçükkaya, “Kitap ailemin ve benim darbe ile yüzleşmem oldu” diyor. Çok etkileyici ve insan bir kitap olmuş.
FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLERVE GERÇEKLER
Emekli Sosyolog Albay Alican Türk’ün “Doğu ve Güneydoğu’da Faili Meçhul Cinayetler ve Gerçekler – Cinayetlerin Psiko- Sosyal Nedenleri” adlı kitabı Sarkaç Yayınları’ndan çıktı. Kitap bize 1990’lardaki Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan Faili Meçhul cinayetleri, o dönemde Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli bir subayın gözünden anlatıyor. Genelkurmay’ın propaganda yöntemlerininin anlatıldığı birçok belge ve anektod da kitabı son derece zengin kılmış. Çok kapsamlı ve bu zamana kadar yazılanlardan farklı bir çalışma olmuş. Tavsiye ederim.
Paylaş