Paylaş
İnsanların kendilerine güven duymaları çok güzel bir şeydir. Ancak özgüven, bir süre sonra burun büyüklüğüne ve giderek kibirliliğe dönüşürse, sonucu daima hayal kırıklığı getirir.
FenerbahçeSpor klübünün akıbeti aynen böyle olmuştur.
Bu köşe’yi izleyenler hatırlayacaklardır. Gıpta ettiğimi yazmıştım. Oynadıkları oyuna gıptaetmiştim. Kurdukları stada, orada kazandıkları maçlara, attıkları gollere. Taraftarının sevincine...
Ancak FB, kendi kendine rakiplerini gıpta ettirenkalitelerini zaman içinde kaybetti. Başkan Aziz Yıldırım çok yetenekli bir yönetici, çok becerikli bir lider olabilir, ancak FB dışındaki herkese öylesine tepeden bakan, beğenmediklerini paylayan, kibirli bir imaj verdi ki, bu tutum süre içinde bütün yöneticilere ve sonunda da futbolcularına da yansıdı.
“Biz en büyüğüz, bize böyle şeyler nasıl yapılır” yaklaşımı futbolculara “Aaa şuadamlara bakın, utanmadan bize gol de atıyorlar” şeklinde yansımaya başladı.
Burunları büyüdü, herkesi küçük gördüler.
Küçük görmenin sonucunda, herkesin gözünde küçülmeye başladılar.
FB’li dostlara tavsiye ederim, etraflarını dinlesinler. Haklarında ne dendiğini duysunlar. Bana hak vereckelerdir.
Başarılı bir futbol klübü, ancak bu kadar kötü yönlendirilebilir. Başarılı bir ekip, ancak bu kadar yanlış ellerde Şampiyonluğu böylesine bedavadan kaybedebilir.
GS’LI FUTBOLCULAR ŞAMPİYONLUĞU İSTEDİ...
Galatasaray’lılar iyi bir yıl geçirmediler. Kulübün parasız ve perişan durumu, tatsız tuzsuzbir 100 üncü yıl ve ligin başlarındaki kötü performans, moralleri bozmuştu. FB başını alıp gitmiş,takım topallayarak yürür olmuştu. Futbolcuların parası, neredeyse sağdan soldandilenilerek ödeniyordu.
İşte o arada ne olduysa oldu ve birden bire futbolcular lige asılmaya başladılar. Burada bir son dakika golü, orada asılıp galip gelinilen maçlarla sonuç alır oldular. Yenildiler, berabere kaldılar, yine de morallerini bozmadılar. FB’nin peşini bırakmadılar. Havlu atmadılar.
GS’lı futbolcular inatla yollarında yürürken, FB’liler hep “büyüklüklerini” kutladılar.
En büyük klüp onlarındı... En büyük takımı kurmuşlardı... En büyük stada sahiplerdi...
Bunca övünmeyle zaman harcarken, kimseler Avrupa’da dikiş tutturamamalarının hesabını sormadı. Lig’de “nasıl olsa Şampiyon biziz” diye, kazanılmış onca puan harcanırken, kimse çıkıp “Mağrur olma Padişahım, senden büyük Allah var” demedi.
Belki de korktular... Ses çıkaramadılar.
FB büyük klüptü ve Şampiyonluğu haketmişti.
Beşiktaş’ı küçük gördüler, dayak yiyip Kupa’yı kaybettiler.
GS ile alay ettiler, Şampiyonluğu parmaklarının ucundan kaçırdılar.
Umarım, FB Başkanı, yöneticiler ve futbolcularıyla bu olaydan ders alırlar ve gelecek yıl aynı hataları yapmazlar.
Bu arada, Galatasaray’lılar ne kadar mutlu olsalar değer... İstediler veelde ettiler.
* * *
MİDDLESEX’TE TÜRKİYE KÜRSÜSÜ KURALIM
Geçen hafta sonu, ligin bitişini izleyebilmek için İstanbul’da olmak isterdim, ancak Middlesex Üniversitesinin “Türkiye”konferansına konuşmacı olarak davetliydim.
İyi ki de gitmişim.
Hem çok şey öğrendim, hem de çok şey söyledim.
Avrupa, Türkiye’yi yeni yeni keşfediyor.
Üniversitenin en sevilen ve değerli ismi Mehmet Ali Dikerdem’in, Üniversite’nin en önemli isimlerinden Gerald Maclean ile birlikte organize ettikleri konferans çok farklı bir yaklaşım benimsemişti.
“Türkiye uzmanı” sayılan herkes oradaydı.
Osmanlılardan bugüne kadar, Avrupalıların Türkleri nasıl gördükleri, nasıl yaklaştıkları, nasıl söz ettikleri incelendi.
Prof. G. Piterberg, David Barchard, Prof. Lewis, Tunç Aybak, Mehmet Uğur, Fadi Hakura, Fazile Zahir, Andrew Finkel, Maureen Frely, Alev Adil, Elif Shafak, Nilgün Canver...
Bende bugünkü durumu anlattım...
Türkiye, koşulları yerine getirdiği taktirde, AB’nin HAYIR demesinin imkansızlığını anlattım.
Konferansta da aynı yaklaşım hakimdi : EğerTürkiye ister ve asılırsa, Avrupa reddedemez
Bizler, oturup birbirimizle kavga edeceğimize, Middlesex Üniversitesindeki gibi konferanslar düzenlenmesi için kolları sıvayalım.
Türkiye’yi Avrupaya taşımaya çalışan her Türk Mehmet Ali Dikerdem kadar çaba harcasa bile önemli mesafe alabiliriz. Dikerdem’in şimdi bir rüyası var. Middlesex Üniversitesinde bir Türkiye kürsüsü kurabilmek.
Bu konferans sırasında, böyle bir kürsünün ne kadar gerekli olduğunu bir defa daha gördüm. İmkanı olanlar, Türkiye’yi Avrupaya taşımak isteyenler, M.Ali Dikerdem ile temas edin (M.Dikerdem@mdx.ac.uk) ve nasıl bir katkı gerektiğini sorun.
Paylaş