Paylaş
Sizin durumuzunu bilemiyorum, ancak ben dağıldım.
MİT- Emniyet- Yargı fırtınasını anlayabilmek, her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Her geçen gün yeni bir gelişmeyle karşılaşıyoruz . Baksanıza, MİT olayına karıştığı ileri sürülen ve daha düne kadar, iktidar tarafından güvenerek polis teşkilatının en tepelerine yerleştirilen emniyetçiler darma dağın edildiler.
Savcıları dinlediğinizde, söylediklerinde bir mantık buluyorsunuz.
MİT'i dinlediğinizde, genelde haklı olduklarını görüyorsunuz .
Peki, o zaman yaşananlara nasıl anlam vereceğiz?
Bu bir çekişme veya kavga da kimle kimin arasında geçiyor? Kim kimle hesaplaşıyor?
Ortaya, “Cemaat”- Ak Parti çekişmesi atılıyor.
Ben “Cemaat” ile Ak Parti'nin böylesine sert bir kavgaya girebileceğine inanamıyorum. Bu, hiçbir hesaba veya mantığa oturmuyor. Gizli ellerden söz ediliyor. Kimdir bu adamlar belli değil.
“Cemaat” ile iktidar partisinin hem çıkarları hem de dünya görüşleri öylesine birbirine yakın ki, neyi “Paylaşamıyorlar”, anlaşılamıyor. Ben şahsen “Cemaat”in Türkiye'yi bizzat yönetmek, iktidar olmak gibi ne niyeti ya da mekanizması olduğunu düşünmüyorum. Ancak “Cemaat” bunu etrafa yeterince “Anlatamıyor”. Daha doğrusu bu dışarıdan “Anlaşılamıyor”. Bilinsin ki “Cemaat” şeffaflaşmadıkça, bu tip “Şüphelerin” önüne geçilemeyeck. Ortalıkta her zaman buna yönelik “Korkular” olacak. Zira bir süredir etrafa yayılan bu “Kokulara” baktığınız zaman, bir “İtişme” olduğu izlenimi giderek yaygınlaşıyor.
ETRAFIMIZDA SAVAŞ ÇIĞLIKLARI ATILIYOR, BİZ MİT KAVGASI EDİYORUZ...
En çok merak ettiğim konu, böylesine saçma sapan tartışmalar değil, etrafımızda giderek yoğunlaşan savaş çığlıkları hakkında MİT'in değerlendirmesin ne olduğu? Savaş tehlikesi ne kadar yakın? Türkiye ne yapmalı?
Şu listeye lütfen bir bakar mısınız :
- Suriye giderek karışıyor ve ne zaman, nasıl durdurulacağı belirsiz bir sürece girdi. Orada patlayacak bir iç savaş, hem bölgeyi hem de bizleri mahvedecek.
- İran, ha vuruldu ha vurulacak. Hissiyatım o ki ABD, İsrail’i zor tutuyor. Ancak unutmayın, Kasım ayındaki ABD başkanlık seçimlerinden sonra durum değişebilir. Şimdi değilse bile, o zaman birşeyler olacağı belli.
- Irak 'taki kaynama, Kuzey Irak Kürt bölgesindeki gerilim artıyor.
- Afganistan ve Pakistan patlama noktasına yaklaşıyor.
- Yunanistan son derece tehlikeli bir gidiş içinde. AB'nin getirdiği ekonomik önlemler, yakında sosyal patlamalar ve büyük bir siyasi istikrarsızlığa yol açacak ve ülke fena halde karışacak gibi görünüyor .
Bunların her biri bizi çok yakından etkileyecek gelişmelerdir .
Peki biz neyle zaman harcıyoruz ?
Ne anlama geldiğini dahi çözemediğimiz bir MİT-EMNİYET kavgasıyla enerjimizi yok ediyoruz.
BU GECE GAZİ KATLİAMINI İZLEYECEKSİNİZ ...
SON DARBE : 28 ŞUBAT Belgeseli’nin bu geceki ( CNN TÜRK. Saat 21.00 ) bölümünde, Türkiye'nin en esrarengiz olaylarından biri sayılan GAZİ MAHALLESİ OLAYLARINI sizlere anlatacağım.
1995 yılını hatırlayanların tüyleri herhalde hala diken diken oluyordur.
Birlikte, esrarengiz parmakların tetiğe bastığı ve genelde Alevi-Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı o mahalleyi kana boyadıkları, çoluk çocuk demeden insanları taradıkları günlere gideceğiz.
Bugüne kadar hala ne olduğu doğru dürüst anlaşılamadı.
Baskını yapanlar kimlerdi?
Arka planda hangi karanlık güçler vardı?
Hedef besbelliydi : Türk- Kürt ve Alevi- Sünni kavgası çıkartmak.
Amaç belli, hedef ortada, ancak tetikçiler maskeliydi. Türkiye'yi istikrarsızlığa itmek kimin ekmeğine yağ sürecekti?
Korkunç günlerdi.
İzleyin ve sonra da yorumlarınızı lütfen benimle paylaşın...( twitter.com/mabirand32gun )
BAŞBUĞ’UN YERİ BURASI DEĞİLDİ...
Türkiye Cumhuriyeti'nin eski bir genelkurmay başkanını silahlı terör örgütü kurmakla suçlamak, neresinden bakarsanız bakın, akla ve mantığa sığmadığı gibi, bu devlete de yakışmıyor.
Eski bir genelkurmay başkanını kalkıp Yüce Divan yerine, özel yetkili mahkemede süründürmek de, bu devlete ve bizim geleneklerimize hiç mi hiç bağdaşmıyor.
Yasalar ne derse desin, yasaların dili nasıl yazılmış olursa olsun, İlker Başbuğ'a yönelik bu muamele T.C Devleti'ni küçük düşürüyor .
Suçlu ise, görmezden gelmeyelim demiyorum. Varsa, hatalarına gözlerimizi yumalım da demiyorum. Sadece, değer verildiğinden dolayı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst düzeyine çıkarttığımız, yıllar boyunca orgenerallik rütbesinde tuttuğumuz bir insana bu muamele yapılmamalıydı.
Yargıya kimsenin itiraz hakkı yoktur...Saygımız yüksektir ... Ancak madalyonun bir de öbür tarafı var. Onun da adı, kamuoyu vicdanıdır.
Kamuoyu vicdanı, başka davalardaki uygulamalara da tepki gösterdi, ancak Başbuğ ile ilgili bu yaklaşımı hiç mi hiç kabul etmeyecektir .
Paylaş