Paylaş
PKK’nın terör kampanyasını yaygınlaştırması üzerine, çeşitli çevrelerde farklı nedenlerle yoğun bir tartışma başladı.
Asker, yetkilerinin kısıtlanmasından şikayetçi.
Milliyetçilik üzerinden politika yapan çevreler, sorumlu olarak Avrupa Birliğini, özellikle de Kopenhag Kriterlerini gösteriyorlar. Güvenlik kuvvetlerine eski yetkilerinin geri verilmesini istiyorlar.
Hükümet ise sessiz.
Başbakan konuşmalar yapıyor, PKK terörünü lanetliyor,ancak geniş vizyonlu bir politika uyguladığı izlenimini vermiyor.Temelde, PKK sorunu ile Kürt sorununu birbirinden ayıracak bir yaklaşım henüz yok.
İşte bundan dolayı, uzunca bir aradan sonra Başbakan’ınDiyarbakır’a gidişi ve orada vereceği mesajlar son derece önem kazanıyor.
Tayyip Erdoğan’ın“yeni sayfa” açma niyeti var mı? Yoksa eski yaklaşımlarla mı yolumuza devam edeceğiz? Yeni sayfaaçılacaksa, bunun içeriği ne olacak?
Her kesimin beklentiside ayrı:
Türk toplumunu elbettePKK’ya tepkili. PKK’nın terör kampanyasının yeterli sertlikle cezalandırılmadığını düşündüğünden hükümete tepkili. Bu kızgınlığını da açıkça gösteriyor. Bu kesim de, Başbakan’dan sert önlemler açıklaması bekleniyor.
Asker de tepkili. Onlar da PKK’ya ve PKK’yı destekleyenlere yönelik kısıtlamaların arttırılmasını istiyor. Cezaların daha da caydırıcı olmasını gerektiğini söylüyorlar. Kopenhag kriterlerinin dışına çıkılması gibi bir istekleri yok, ancak genel söylemleri kamuoyunda, sanki AB’ye uyum yasaları nedeniyle bu duruma düşüldüğü izlenimini yaratıyor.
Kamuoyu ve Askerin ortak noktası, PKK sorunu ile Kürt sorununu birbirinden ayırmamaları.
Güvenlik Kuvvetlerinin Diyarbakır konuşmasından beklentisi, Hükümetin çok sert bir “yeni sayfa” açması.
Kürt kökenli vatandaşlarımızın beklentileri ikiye ayrılıyor:
Bir bölümü, PKK’nın terör kampanyasına karşı çıkıyor. İmralı’nın hegemonyasından kurtulunmasını arzuluyor. Diğer bölümü, PKK’yı aktif olarak desteklemese dahi, sempatiduyuyor.
Bu iki grubun görüşleri ve beklentileri arasında önemli farklar bulunmasına rağmen, tek ortaknoktaları PKK’ya (kimine göre kısıtlı, kimine göre genel) bir af, işsizlikle mücadele içinekonomik yatırım, köye dünüşlerin hızlandırılması, siyasete katılımın kolaylaştırılması.
PKK’nın etrafında siyaset yapan, PKK ve örgüte yakın çevrelerin beklentisi ise “olmayacak duaya” amin niteliğinde.Onlar, İmralı’yı, diğer hapisaneleri, Kandin dağını kapsayacak bir af beklentisindeler.
Başbakan’ın Diyarbakır konuşmasını aynı derecede ilgiyle bekleyenler arasında, Kuzey Irak kürtleri de var. Barzani- Talabani ikilisi, Türkiye’nin Kuzey Irak kürtlerinin ilerdeki olası bir bağımsızlık girişimine nasıl tepki göstereceğinin ipuçlarını araştırıyorlar. Her ne kadar, bu konuda son söz bölgenin büyük patronu ABD’de olsa dahi, Ankara’nın tutumu çok önemli.
Diyarbakır konuşması, Barzani ve Talabani’ye ışık tutacaktır.
Başbakan, içeriği dolu bir konuşma yapmayı kararlaştırdığı taktirde, bunun en önemli yankıları Avrupa Birliği ve ABD’den çıkacaktır.
Türkiye, PKK ile Kürt sorununu birbirinden ayırabildiği ve terör’ü cezalandırırken, Kürt sorununda ekonomik-sosyal ve kültürel esneklikler getirebildiği oranda, Brüksel’de memnuniyet duyulacak, Avrupa ParlamentosundakiKürtlerinhareket yetenekleri kısıtlanacak.
Bu yöndeki yaklaşım, Washington’u da rahatlatacak.
İşte Başbakan’dan beklentiler ve Diyarbakır konuşmasının önemi. Bakalım Erdoğan hangi kesimin beklentisini ön plana çıkaracak.
Paylaş