Paylaş
Aslında, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargonun kırılması için organize edilen Uluslararası Konvoy’un faturası Türkiye’ye çıktı.. Askeri saldırının bir Türk gemisine yapılmış olmasından dolayı, olayın damgası bizde kaldı. Sanki sadece Türkiye ile İsrail arasında bir sürtüşme olmuş gibi bir hava doğdu.
Bugün bir muhasebe yapmak istedim.
Bütün bu gelişmelerden, Türkiye’nin ne kazanıp ne kaybettiğini de hesaba katmak isterdim. Bu aşamada, Türkiye’nin yıldızı da Erdoğan gibi parlıyormuş görünüyor. Ancak, aman dikkat. Bu tip kısa vadeli değerlendirmeler çok yanıltıcı olabilir. Bugün kazanılanlar yarın kaybedilebilir. Türkiye omuzlarda dolaştırılırken, farklı durumlara da düşebilir.
Kişiler ve kurumlar açısından bakıp, kimin ne kazanıp ne kaybettiğini araştırdım. Bu alanda da durum yarın değişebilir, ancak bugüne kadarki zaman dilimini göz önünde tutarak bir bilanço yapar, bugünün resmini çekersek ilginç bir manzara ile karşı karşıya kalıyoruz.
KAZANANLAR
- Erdoğan kazananlar listesinin başında geliyor. Hemen arkasında da Davutoğlu var. Bu politikanın Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin genel ve göz yummaları sayesinde yürütüldüğü, her ikisinin de açıklamaları, duyarlıkları ve vücut dilleriyle apaçık ortada. Başbakan, Gazze ambargosuna başından beri öylesine tepkili ki, bu konvoyu engellememesi, İsrail ile ilişkileri sarsma pahasına onayını vermesi, sorumluluğu da taşımak istediğini gösteriyor. Davutoğlu da aynı şekilde ön planda rol alıyor. Erdoğan, Arap ve birçok müslüman ülke halkının kalbini kazandı. Türkiye’ye karşı sokaklarda sempatiyi arttırdı. Erdoğan, içerde de popülaritesini arttırdı. Anketler, oy oranının 5 puan yükseldiğini gösteriyor.
- İHH, kazananların ikinci sırasına oturdu. Gerçekte İHH Almanya’da kurulmuş bir Sivil Toplum Örgütü. Necmettin Erbakan’ın yarattığı Milli Görüş’ün temsilcisidir. Radikal tutumu, daha önceki Bosna, Çeçenler ve Afganistan’a hem yardım, hem de gönüllü aktivist yollamalarıyla ön plana çıkmışlardır. Hamas ve Hizbullah ile yakın temas ve işbirliği içindedir. Bu iyi birşey mi, yoksa uzun vadede derneğin canını yakabilecek bir konum mudur, bilemem. Ancak, Türk kamuoyundaki görünürlüğünün müthiş arttığını söylemeliyim.
- HAMAS da, kazananlar listesinde. Türkiye’nin tutumu ve İsrail’in hatası sayesinde Hamas son derece stratejik ve psikolojik avantajlar sağladı. Uluslararası kamuoyundaki imajı değişmeye başladı. İsrail tarafından ciddiye alınması ve Gazze’de söz sahibi olmaları konusundaki baskılar HAMAS’a puan kazandırdı. Türkiye’nin uluslararası kamuoyunda yankı yaratan tutumu, Washington’da dahi İsrail’in genel yaklaşımının gözden geçirilmesi gereğini gündeme getirdi.
KAYBEDENLER
- Netanyahu, kaybedenler listesinin başında geliyor. Askeri saldırı, Uluslararası kamuoyunu ayağa kaldırdı. Her ne kadar İsrail, bundan çok daha büyük olaylara imza atmış, bundan çok daha büyük tepkilerle karşı karşıya kalmış olsa bile, umurunda bile olmamıştı ve yoluna devam etti. Bu defakinin en önemli farkı, işin içinde Türkiye’nin bulunması. İsrail’in bölgedeki en önemli ve tek müttefiğini kaybetme tehlikesiydi. Netanyahu, uluslararası baskılar yanısıra, asıl Washington’dan çıkan çatlak seslerle karşı karşıya kaldı.
- Arap Ülkeleri bütün olup bitenlere seyirci kaldıklarından dolayı kaybettiler. Açıkça şunu da söylememiz gerekir ki, kaybedenlerin hiçbiri bu kayıplarından dolayı ne rahatsız oluyorlar, ne de bu konuda tutum değiştirmeye niyetliler.
- Obama, Yahudi Lobisi tarafından büyük bir eleştiri kampanyası ile karşı karşıya kaldı. ABD yönetimi, Türkiye’ye yeterince sert tepki vermediği için hemen hergün protesto ediliyor.
- Bu olayların gölgesinde kalan bir diğer gelişme de, prestijli “Türkçe Olimpiyadları” oldu. Oysa çok uzun zaman öncesinden, büyük emeklerle hazırlanmış ve son derece ayrıntılı bir organizasyon yapılmıştı. Mavi Marmara’nın yarattığı tsunami, okulları da gündemden düşürdü.
- Kılıçdaroğlu da bu olay sonucunda, son kurultayda elde ettiği rüzgarı kaybetti. Muhalefet partileri sus pus oldular. İnisiyatif AKP’ye geçti.
ORTADA KALANLAR
FETHULLAH GÜLEN
Kazananlar ile kaybedenlerin arasında bir de “ortada kalanlar” var. Bu statüdeki kişi Fethullah Gülen. Geçen hafta yaptığı uyarı, Marmara operasyonunu hazırlayan İHH tarafından tepkiyle karşılandı. Oysa Gülen, bu tip radikal adımların, Türkiye’nin genel çıkarlarına ters düşeceğini, Filistin sorununda Türkiye’nin çatışma değil, diplomasi yolunu benimsemesini istemişti. Gülen, duyarlıkların en yüksek olduğu bir dönemde riskli bir uyarıda bulunduğu için, liberaller tarafından alkışlarla karşılandı. Açıkçası, sağduyunun sembolü oldu, ancak ortada kaldı.
Paylaş