Paylaş
Israrla yazıyorum ve yazmakta da devam edeceğim.
Amacım sizleri duyarlaştırmak, korkutmak ve harekete geçmenizi sağlamak. Zira hepimiz hala koyunların sessizliğiyle, gelişmeleri sadece seyrediyoruz. Can Paker’in evindeki yemeği, işte sırf bu nedenle yazmıştım. Nasıl tehlikeli bir yere doğru gittiğimizi anlatabilmek, Başbakan’ın neler düşündüğünü kamuoyuna aktarabilmek için yazmıştım. Başbakan’ın o yemekte çizdiği manzara beni çok etkilemişti. Çok açık ve net bir yol haritasıydı ve durumun vahametini çok azımız biliyordu. Otağtepe Kriterleri adını koyduğum o konuşma beni daha da panikletti.
Hiç abartmıyorum.
Türkiye, büyük bir iç hesaplaşmaya gidiyor.
Bundan böyle bu ülkeyi kimin, nasıl yöneteceğinin kavgasına başlamak üzereyiz. Anayasa mahkemesinin kararlarından sonraki dönemde yaşanacakları en çok etkileyebilecek konumdaki kişi Başbakan Erdoğan olacak. Asker de son derece önemli bir rol oynayacak, ancak gelişmelerin gidişi büyük oranda Erdoğan’ın tutumuna göre şekillenecek.
İşte bundan dolayı, karşılıklı cephelerdeki hoyratlık devam eder, sağduyu bulunmaz, birileri araya girmezse, Türkiye’nin askeri darbelerle dolu, kanlı bir iç savaşa kadar sürüklenebileceği bir tehlikeli döneme kayabileceğini görüyorum.
Bundan dolayı sizleri kışkırtmaya çalışıyorum.
Hep birlikte hareket edersek bu gidişi durdurabileceğimize inandığım için haykırıyorum.
Bakın neden söz ettiğimi daha ayrıntılı şekilde anlatayım. Kabul edin veya etmeyin, ancak düşünün ve haklı olup olmadığımı bana bildirin.
Anayasa Mahkemesinin 11 yargıcı, istemeyerek büyük bir sorumluluğun altına girdi. Önlerindeki iki dosya, DTP ve AKP’nin kapatılma davalarında verecekleri kararlar, Türkiye’nin kaderinin oluşturulacağı süreci başlatacak.
Bu karardan sonra Türkiye bir daha aynı olmayacak. Farklı bir Türkiye doğacak.
DTP’nin kapatılması, Kürt sorununda önemli değişimler yaratacaktır.
AKP’nin kapatılması da, ülkedeki laik-dindar tartışmaları ve dengelerinde yepyeni bir döneme girilmesine yol açacak.
Gelin şimdi önce AKP ile ilgi davanın gelişme senaryosuna göre, neler yaşanabilineceğine bakalım. (DTP konusunu başka bir yazıda ele alacağım)
Başbakan Erdoğan’ın tutumu işte bundan sonra son derece çok önem kazanacak.
Parti kapatıldığı taktirde, Erdoğan’a da siyaset yasağı gelmesi kuvvetle muhtemel. Peki bu duruma Erdoğan’ın tepkisi nasıl olacak? Sertleşecek mi, yoksa Otağtepe Kriterlerine uygun şekilde mi hareket edecek? Yani, gerilim yaratmayacak,sanki hiçbirşey olmamış gibi, demokratik süreci kesmeden, yani bağımsız AKP milletvekilleriyle yeni bir parti kurup, mahalli seçimleri yerel seçimlerle birleştirip, kendini de bağımsız milletvekili seçtirip ülkeyi yönetmeye devam edebilecek mi ?
Daha doğrusu, bu senaryoyu laik kesim ne oranda kabul edecek? Yoksa, Askeri kışkırtma pahasına Erdoğan’ın bağımsız seçimini dahi engelleyecek mi?
Bu olasılıkta Erdoğan boyun eğmeyeceğine göre, bayrak açıp Anadolu’yu turlamaya başladığında milyonları sokağa dökerse ne olacak?
Unutmayalım ki, kapatma kararı, büyük bir ekonomik krizi de beraberinde getirecek ve kargaşayı daha da arttıracaktır.
Allah korusun.
Bu senaryoyu düşünmek dahi istemiyorum. Darbeli, kavgalı, hatta iç savaşlı bir süreçten korkuyorum.
Herhalde Türkiye’nin siyasi ve ekonomik sağlığı açısından bu olasılık en ehven-i-şer’idir. Bu şekilde, AKP’ye bir uyarı verilmiş olur. Eğer laiklikle ilgili kaygılar devam ederse, ilerde yeni bir dava açılma olasılığı devam edeceği için, AKP politikalarına yeni bir şans verilmiş olur.
Yine bu olasılıkta da, Erdoğan’ın tutumu önemlidir.
Otağtepe Kriterlerine göre, Başbakan kavgadan uzak kalacağını belirtmesine rağmen, laik kesimin onun peşini bırakmak istemeyeceği de bir gerçek. Ankara’daki havaya bakılacak olursa, en katı laiklikler arasındaki konuşmalarda “AKP ve Erdoğan bir defa yakalandı, mutlaka kafası ezilmeli” cümlelerine rastlanıyor.
Anlayacağınız, önümüzdeki dönemde yaşayacaklarımızın anahtarı ağırlıklı şekildeErdoğan’ın elinde olacak. Zira Başbakan olarak güç onun elinde kalacak. Atacağı adımlar, yapacağı konuşmalarla “kazandık” havasına girerse, tepkiler yoğunlaşacak.
Ancak laik kesim de tutumuyla hayatımızı ya zehir edecek veya hepimiz rahatlayacağız. Laik- Dindar kesimler arasında yeni bir denge kurulacak. Dindar kesim sınırlarını bilecek. Laik kesim de, her atılan adımı şeriata gidiliyor diye ülkeyi ayaklandırmayacak.
Bu senaryoda tehlikelerle dolu.
Şimdi ne demek istediğimi anlatabildim mi ?
Paylaş