Paylaş
TESEV Başkanı Can Paker’in Otağtepe’deki evinde verilen akşam yemeğini Başbakan istemiş, hatta davetlilerin isimlerini dahi kendisi vermiş.
Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Taha Akyol, Nazlı Ilıcak, Mustafa Karaalioğlu, Ergun Babahan ve Mehmet Barlas’ın eşleriyle katıldıkları yemekte konuşulanlar, Türkiye’nin önümüzdeki 6-7 ayının yol haritasını çizdiğinden dolayı çok önemli. Belki dünkü gazeteler ve TV’lerde bazı bölümlerini islemiş olabilirsiniz, ancak izleyemeyenler için bugün bir özetini yapmak istedim.
Önce genel izlenim...
Başbakan son derece rahat, kararlı ve yol haritasını çizmiş bir havada. Kafa karışıklığı yok.
En önemli mesajlarını şöyle özetleyebilirim:
1. ÜLKEYİ GERMEYECEĞİM:
Başbakan’ın en önem verdiği nokta, gerilimin artmaması.
Baykal’ın tahriklerine katılmayacağını, çok gerekmediği taktirde tepki vermeyeceğini özellikle vurguluyor.
Taraftarlarını sokağa dökmeye özellikle karşı. Bazı arkadaşlarının bu yöndeki önerilerine kesinlikle karşı çıktığı gibi, gerilimin yükseltilmemesi için ellerinden geleni yaptırıyor. Anlaşılan, artık sert demeçler, heyecanlı gurup konuşmaları yok.
Bakalım doğru çıkacak mı?
2. MAHKEME UZAMAMALI:
Başbakan’ın üstünde durduğu diğer bir nokta, mahkemenin biran önce bitmesi. Sürüncemeye bırakılmaması. AKP’nin hakkı olmasına rağmen, savunma için ek süre istememesini de bunun bir işareti olarak görüyor.
Anayasa Mahkemesinin genel eğilimi de, bu işin fazla uzamamasından yana. Ancak bu konudaki anahtar Başsavcının elinde. İsterse ek süreler isteyebilir ve uzatır.
Başbakan’ın hedefi, davanın en geç Temmuz sonunda bitmesi. “Ekonomi bu yükü kaldıramaz. Dış etkenler çok kötü. 2008’de 24 milyar dış yatırım bekliyorduk. Bu rakama varamayacağız. Eğer iç kriz devam ederse durum daha da kötüleşir. Cari açığı taşıyamayız” diyor.
3. MAHKEMEYE ENGEL YOK:
Başbakan’ın üstünde durduğu diğer bir nokta, AKP’nin Anayasa Mahkemesi’nin vereceği olası bir olumsuz kararı engelleyecek herhangi bir girişimde bulunmaması. Anayasa değişikliği gibi paketlerle ortaya çıkılmaması. Mahkeme kararının kısa devre yapılıp kadük bırakılmasının sadece AKP’ye presti kaybettireceğine inanıyor. Bu konuda son derece kesin bir dil kullanıyor.
4. KAPATMA OLURSA, YENİ PARTİ:
Başbakan ne kadar aksini söylerse söylesin, yakın çevresi Anayasa Mahkemesi’nden kapatma kararı bekliyor. Aralarında 9 yargıcın aleyhte oy vereceğini hesaplamışlar.
Başbakan kararlı.
AKP kapatılırsa, yine gösterilerle gerilim yaratmayacak, buna karşılık hemen yeni bir parti kuracak. Bununla ilgili tüm önlemler alınmış.
5. ERDOĞAN YASAKLANIRSA NE YAPACAK?
Eğer Anayasa mahkemesi, Erdoğan’a da yasak getirirse ne olacak?
Başbakan araştırmış. Hemen bir erken seçimle bağımsız seçilip, meclise geri dönecek. Araştırma yaptırmış, bağımsız seçime girmesi için engel yok. Ancak yine de bir engelleme yapılırsa, o zaman Anadolu’ya çıkacak ve toplumu hareketlendirecek.
6. “TESLİM OLMAYACAĞIM”
Erdoğan’ın, kendine yakın gördüğü ve laik kesimde de prestiji olan bu yedi gazeteciyle yemek yemesinin en önemli nedeni, “derdini anlatabilmekti”. Uzun zamandır basınla temas edememiş, AKP’nin önümüzdeki aylara yönelik tutumunu anlatmamıştı.
Bu görüşmenin en önemli yanı, Hasan Cemal’in “Demirel defalarca asker tarafından devrildi, sonra geri geldi. Uzlaşı aradı. Sizde boyun eğecek misiniz?” sorusuyla ortaya çıktı.
Başbakan bu açıdan çok sert.
Asker veya CHP baskısına baş eğmek niyetinde hiç değil.
Sözleri aynen şöyle:
“Pes etmeyeceğim. Biat etmeyeceğim. Boyun eğmeyeceğim. Teslim olmayacağım...”
Daha da önemlisi, Başbakan “Milliyet’te Fikret Bila’nın, bir üst düzey AKP’li yetkiliye atfen verdiği yaklaşımı da reddediyor.
Ne kabine değişikliği var.
Ne Milli Eğitim Bakanı’nın değiştirilmesi söz konusu. Üstelik Başbakan MEB’nın çok başarılı olduğuna inanıyor.
Anayasa yargıçlarını etkilemek veya laik medya ve Asker’in kuşku ve kaygılarını giderebilmek için “uzlaşı” anlamına gelecek, bu kesimlere sempatik görünecek adımlar atmak istemiyor.
Yaptıklarında bir hata görmüyor.
Partisi kapansa da kapanmasa da, Anayasa ve AB reformlarıyla “Demokrasiyi sağlamlaştırmak” için harekete geçmekte kararlı.
* * *
ÖLDÜM, ÖLDÜM DİRİLDİM...
GS-Sivas maçını, başta Hasan Cemal, Volkan Vural, Şebnem Karauçak olmak üzere, oğlum Umur ile birlikte Sivas stadında izledim.
Her Galatasaraylı gibi, bende öldüm öldüm dirildim. İşin kötü yanı, Sivaslıların arasında seyrettik. Bağıramazsın, sevinemezsin. Üstelik son derece kibar davrandılar. Ne sokakta, ne statta GS’lıları hırpalamadılar. Ancak, maç başladıktan sonra işin rengi değişir. Ne nezaket kalır, ne misafirperverlik. Bundan dolayı, sevincinizi de abartılı gösteremezsiniz veya Sivaslı bir futbolcu hakkında ileri geri söz edemezsiniz. Belirli bir sınırı geçtiniz mi, işler çatallaşabilir.
Sivasspor, çok güzel bir performans gösterdi. sonuna kadar GS’ı hırpaladı. Gücü bu kadardı... Sivasspor seyircisi de ilk defa takımını keşfetti. Bu sezon ne para, ne de moral açıdan gereken desteği pek veremediler. Eskiden Sivas denince akıllara Madımak faciası gelirdi. Sivasspor ilk defa, Sivas’ın adını futboldaki başarılarıyla özdeşleştirdi ve Madımak’ın ikinci sıraya itilmesini sağladı.
Şampiyonluk birkaç defa gitti geldi.
Böyle bir lig finaline ben rastlamadım.
Tam anlamıyla bir gladyatörler savaşı yaşandı. GS takımı şampiyonlukların bazen ruhla da kazanılabileceğini, her şeyin sadece para ve pahalı yabancı futbolcular olmadığını gösterdi.
FB’liler için üzgünüm. Onların sorunu GS değil. Sorunları, kazandıkları zaman başkalarını küçük görmelerinden, alay etmelerinden kaynaklanıyor.
Çokta üzülmemeliler.
Gençlerbirliğini yendiler ve Şampiyonlar ligine gitmeli başardılar(!)
Bu da fena bir sonuç sayılmaz (!)
BU HABERİN İÇİNDEKİ HERŞEY DOĞRU
Başbakanlık basın merkezi benim Pazar günü Kanal D Ana Haber’de verdiğim ve bugün de bu köşede okuyacağınız haber ile ilgili ilginç bir açıklama yayınladı.
Özetle şu noktalara değiniliyor:
“Ne davetin şekli, ne davetli listesi, ne de sohbetin içeriği ile ilgili haberler birebir gerçeği yansıtmadığı gibi, hiçbir kaynağa dayandırılmadığından basın meslek ilkeleri ile de asla bağdaştırılmamıştır... Başbakanımıza atfedilen gerçek dışı ifadelerin iyi niyetten uzak olduğu değerlendirilmektedir... Haberlerde davetlilerle paylaşıldığı iddia edilen “sözde yol haritası” haberi yapanların varsayımıdır...”
bu açıklamaya çok şaşırdım.
1. Ben, haberde ne tam davetli listesini verdim, ne de konuşmaların birebir zaptını yayınladım. Amacım Türkiye’nin önümüzdeki 6 ayının nasıl geçeceğini göstermek ve Başbakan’ın genel düşüncelerini özetlemekti.
2. Başbakanlık basın merkezi, bana 44 yıldır içinde bulunduğum bu mesleğin ilkelerini öğretmek yerine, gerçek işlevine yani, Başbakan’ın toplumla iletişimini daha etkili nasıl kurabileceğine kanalize olmasını tavsiye ederim.
Bugün tekrarını okuyacağınız ve Başbakan’ın Cumartesi geceki yemekte verdiği mesajların özeti tam gerçekleri yansıtmaktadır.
Bu yazının neden “iyi niyetten uzak” olduğunu da anlayabilmiş değilim.
Paylaş