PaylaÅŸ
Geçen hafta Erkam Tufan'ın Bugün TV'deki programında , bir soruya hatalı, daha doğrusu yeterince düşünmeden yanıt verdim. Sonuçta, yanlış anlaşıldım ve kendi kendimi yaraladım.
Â
Soru, yönettiğim Haber Merkezinde neden türbanlı bulunmadığı, idi.
Â
Bugüne kadar bize hiç türbanlı başvurmadığı için konu gündemimize gelmemişti. Üstünde hiç düşünmediğim bir soruydu. Erkam sorunca, önce "başvuran yok ki..." dedim, ısrar edince New York' ta şu anda staj yapan ve beni NT kitapevinde yakalayan bir genç kızı düşündüğümü söyledim.
Â
Erkam üstüme gitti ve "Size hiç yakışmıyor "dedi. O zaman bana, ekrana sunucu olarak başörtülü birini neden çıkartmadığımı, neden ekran yüzü yapmadığımı sorduğunu anladım ve sözümü "Bilmem ekranda enteresan olur mu?" diye sürdürdüm. Durdum, biraz düşündüm ve "Ama kanalın da bir markası var. Zarar görebilir." lafı ağzımda çıkıverdi. Gerçek düşüncemi saklamak yerine, doğruyu söylemenin cezasını çektim galiba.
Â
Gerçekten de, bu konu şimdiye kadar ne kanalın yönetim düzeyinde, ne de bizim haber merkezi düzeyinde tartışılmıştı. Birgün dahi ne kanalın sahipleri, ne de üst düzey yöneticileri başörtülü istemedikleri lafını etmediler. Üstelik haber dairesinde değil, ancak başka departmanlarda başörtülü çalışanımız var.
Â
Yine de doğrusunu söylemeliyim ki, medyada başörtülü çalışana, konuk olarak programlara katılanlara, moderatörlük yapanlara hiç bir itirazım yoktur. Bu konuda hiçbir kısıtlama uygulamam. Ancak sunucu veya ekran yüzü olacak kişinin başörtülü olması genelde çok nadirdir.
Â
En koyu Müslüman ülkelerin TV'lerine bakın, (Suudi Arabistan ve İran hariç) kapalı sunucu veya ekran yüzü sayısı çok düşüktür. Hatta fazla ileri gitmeyin, bizim muhafazakar kanalllarımıza bakın yeter. 1-2 başörtülü ekran yüzü dışında hepsinin başı açıktır.
Â
Bu arada yine de bir ekleme yapmalıyım; hepimizin içinde -kimin de az, kiminde daha çok- eskiden kalma alışkanlıklar da var. Bunu da gözden kaçırmak yalancılık olur.
Nasıl, başörtüsü kişisel bir tercih ise, ekranda kimin nasıl görünmesi konusu kanal yötecilerinin kişisel tercihidir. Bundan dolayı eleştirebilirsiniz, ancak bu tercihin dinsel bir yanı yoktur.
-----------------------------------------------------
EKRANDA BAŞÖRTÜLÜ KONUK VEYA
PROGRAMCI OLUYOR DA, SUNUCU GÄ°BÄ°,
EKRAN YÜZÜ NEDEN OLMUYOR.
-------------------------------------------------------------------
Â
Benim bu TV söyleşimden sonra fırtına koptu. Cüneyt Özdemir'in "demode yaklaşım" diye eleştirmesi haklıydı, ancak asıl Hilal Kaplan (Yeni Şafak), Elif Çakır, Fadime Özkan ve Halime Kökçe’nin (Star Gazetesi) yazıları beni hem üzdü, hem de bu satırları yazmaya zorladı.
 - Türkiye'de herşey değişiyordu, ancak ben eski medya düzenini koruyordum. Hele marka değerini ortaya koyup, başka güçlerle birlikte hareket ediyordum.
 - Laikçi seyirciyi kaçırmak istemediğim için, bu tutumu benimsiyordum.
 - Bütün bunu da, benim gibi açık sözlü, liberal, 28 Şubat'ta andıçlanmış birinin söylemesi, daha da ayıptı.
Â
Üzülmemin nedeni, herkes kaçıp saklanırken, yıllardır başörtüsünü savunmuş, Üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılması için açıkça tutum almış, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Hayrunisa Gül'ün başörtüsünün sorun edilmemesi gerektiğini defalarca tekrarlamış bir yazar olmama rağmen, şimdi Başörtüsü Faşistliği ile suçlanmaktı.
Â
Açık sözlülüğümün cezasını çektim. Acaba bu tip sorulara yalandan yanıtlar mı vermek gerekirdi?
Â
Ancak son olarak bir noktaya da dikkatinizi çekmek isterim. O da, acaba muhafazakar kesim, Kaplan'ın dediği gibi, başörtüsüne ne oranda sahip çıkıyor. Başörtülülere eskiden ne kadar yer veriyorlardı, hatta bugün dahi ne oranda kol kanat geriyorlar.
Â
Belki sizleri rahatsız etmiÅŸ veya amacının dışına çıkmış bir söz etmiÅŸ olabilirim, ancak muhafazakar kesimde çuvaldızı kendine batırması gereken baÅŸkaları da var. Â
Â
Genelde, başörtüsü savaşı kazanıldıktan sonra, şimdilerde artık eski heyecan kalmamış gibi görünüyor.
 Â
Samimi görüşümü söylediğimden dolayı özür dilerim.
Â
Uyarılarınıza yine de teşekkür ederim.
PaylaÅŸ