Durum kötüye gidiyor, açılıma sahip çıkalım…

Diyarbakır’da yaşanan olayların hepimizi titretmesi gerekir. Bunun ne anlama geldiğini sorarsanız, rahatlıkla, “Türk- Kürt ayırımının, yani bölünmenin en tehlikeli işaretidir” diyebilirim. Her türlü açılıma karşı çıkan, milliyetçilik rüzgarları estirip oy peşinde koşanlar artık kına yakabilirler. Ülkeyi nereye doğru götürdüklerini görsünler. Bu manzara, Kürt sorunu konusundaki Açılım Çalışmalarının, ne kadar gerekli, ne kadar kaçınılmaz olduğunu bir defa daha ortaya koydu. Bu ülkenin iyi planlanmış, cesur adımlar atan, hızlı bir Açılım Politikasına ihtiyacı var.

Haberin Devamı

Diyarbakır’daki olayların hepimizi titretmesi gerekir.

          

İşte, korkulan yavaş yavaş başımıza geliyor.

          

Bursaspor maçında yaşananları, “Bunlar yanlış hareketler” diye geçiştiremezsiniz.

          

PKK’nın kışkırtması” diye de mazur gösteremezsiniz.

          

Bu ülkeyi hep birlikte bu noktaya getirdik.

          

Herkesin payı var.

          

Daha önceki maçlarda, Diyarbakır takımını döven, “PKK’lılar dışarı” diyen gösteri yapanlardan söz ediyorum. Bursa stadı başta ülkenin başka yerlerinde Türklük adına maçları veya sokakları dolduran ve o gençleri tahrik eden Milliyetçi partilere sesleniyorum.

Haberin Devamı

          

Bursa’da ektiklerinizi Diyarbakır’da biçtiniz.

          

PKK ve Kürt Milliyetçileri de bu yaşananlardan ders almalılar. Ayrıca çok iyi bilmeliler ki, bu tırmanmayı sürdürdükleri takdirde, çıkacak bir iç savaşta karşılıklı olarak büyük zararlara uğranacak.

          

Kan gövdeyi götürmeye başladığında, kimse önleyemez.

          

Çok merak ediyorum, acaba bu tehlikeli gidişi Bahçeli veya Baykal görmüyorlar mı? Görüyorlarsa, ne yapmayı planlıyorlar. Ak Parti’yi dövmek yerine bu yangını söndürmeyi hiç düşünmüyorlar mı ?

          

Yaşanan gelişmeler, çoğu kimsenin alay ettiği hatta sırf siyasi nedenlerle karşı çıktığı Kürt Açılımının ne kadar hayati olduğunu, ülkenin bölünmesini engellemenin tek yolu olduğunu apaçık ortaya koyuyor.

          

Bugün ülkeyi yönettiğine göre, sorumluluk, Ak Parti İktidarına aittir. Biran önce harekete geçmesi ve Açılımı canlandırması gerekiyor.

          

Haberin Devamı

Başka bir çaremiz yok. Yangın bacayı sarmak üzere ve hemen harekete geçmek şart.

          

Bu defa, daha iyi planlanmış...

          

Bu defa, daha iyi yönetilecek...

          

Bu defa, daha cesur adımları kapsayan, bir Açılım başlatılmalı.

          

Muhalefet, oy bezirganlığından vazgeçip, sadece bu konuda İktidara destek olmalıdır.

          

Kürt Milliyetçileri de, ellerini taşın altına sokmalı ve kanlı bir geleceği önlemek için hareketlenmelilerdir.

          

Yoksa, sonradan ağlamak çare getirmeyecektir.

                                             *                               *                               *

BU ZAFER’İN SAHİBİ CUMHURBAŞKANITALAT’DIR...

 

Haberin Devamı

Açıkça söyleyelim, KKTC çok önemli bir yargı zaferi kazandı.

          

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türk tarafı açısından hayati önemdeki bir davada KKTC’yi haklı buldu.

          

Cumhurbaşkanı M. Ali Talat’ın sahiplendiği bir girişim, sadece KKTC’yi değil, asıl Türkiye’yi kurtardı.

          

Eskiden Rumlar, “Türkiye, Kuzey’deki tapulu malımıza gitmemize izin vermiyor. O zaman tazminat ödesin” diyorlardı. Hatta, ünlü Loizidou davasında haksız bulunmuş ve 1.5 milyon dolar civarı para ödemeye mahkum olmuştuk. Bu sonuç, yüzlerce Rum’un aynı tip dava açmasına neden olmuş ve 40 milyar dolara varan bir tazminat yükü birikmişti. Buna karşılık, Türklerin güney Kıbrıs’taki mallarına tazminat ödenmiyordu.

Haberin Devamı

Bu çıkmazı kırmak amacıyla, Avrupa Konseyi KKTC’de 2’si yabancı 5’i Türk olmak üzere 7 kişilik bir komisyon oluşturulmasını istedi. Tazminat isteyen önce bu komisyona başvuracak, eğer sonuç alamazsa o zaman AİHM’e gidecekti.

          

Bizim taraftan buna direnenler oldu.

 

Komisyonu göz boyama mercii gibi kullanmak isteyen çıktı.

 

Buna karşılık Cumhurbaşkanı Talat direndi ve etkili oldu. Uygulamayı sulandırmak isteyenlerle mücadele etti. Komisyon üyelerini saygın isimlerden oluşturdu ve sonunda kazandı.

 

AİHM, her Rum başvurusunun önce Komisyondan geçmesi gerektiğine karar verdi.

 

Türkiye büyük bir yükten kurtuldu.

 

(PS: Bu arada, Avrupa Konseyindeki Daimi Delegemiz Daryal Batıbay’ın hakkını da yemeyelim. Yıllardır bu konuda verdiği savaşı kazandı ve diplomatik kariyerini taçlandırdı.)

 

Yazarın Tüm Yazıları