Paylaş
Şu günlerde en çok sorulan bir kaç soru var ki, ben de okurlarımı memnun edebilmek için, onlara yanıt aradım. Uzmanlarla konuştum. Farklı görüşlerin ortak noktalarını çıkardım.
- “Dolarım var, ne yapmalıyım? Satayım mı, yoksa saklayayım mı?”
Bu soruya aldığım yanıtlar koşullara bağlı geliyor:
- “Paramın değerini korumak için dolar satın almamı tavsiye eder misiniz?”
Uzmanların genel tavsiyeleri, zorunlu olunmadığı taktirde şu sıralarda büyük miktardadöviz alınmaması şeklinde. Ziradoların çok değerlendiğini ve bir miktardüşmesinin beklenmesi gerektiğini söylüyorlar.
Tabii bu arada hiç unutmamamız gereken nokta, dünya üzerinde hiç kimsenin doların geleceği konusundakesin ve sağlıklı bir tahminyapmasının imkansızlığıdır.
Kimse birşey bilmiyor.
Herkes kafadan atıyor. Kimiyakına düşüyor. Kimi uzağa... Ancak atan atana... Böylesine dalgalı ve belirsizliklerle dolu birortamda, en iyisi beklemektir.
IMF İLE ANLAŞMA DA ARTIK BİZİ KURTARMAZ
Bundan bir süre öncesine kadar, IMF ile yapacağımız olası bir anlaşmanın bizi kurtaracağına inanılıyordu. Zira IMF çıpasına sarılmış bir Türkiye iç ve dış piyasalarda güven uyandıran bir ekonomi yönetimi imajını pekiştirecekti. Böyle bir anlaşma, yaklaşık 25 milyar dolar getirecek ve parasını yatıracak sağlam bir yer arayanlara da, Türkiye’yi işaret edecekti.
Ancak,Başbakan resmen hepimizi oyaladı. Eğer IMF ile anlaşılmış olsaydı. Öyle bol keseden buzdolabı dağıtılamayacak, harcamalar kısıtlanacak-denetlenecek ve seçim ekonomisi uygulanamayacaktı. Erdoğan, bu gerçekten hareketle “ümüğünü sıkan IMF” söylemleriyle halka hoş gelen bir propaganda dilini tercih etti. Bu dili seçim sonuna kadar koruyacak. IMF ile bizler için anlaşmadığını söyleyecek. Seçim bitince de anlaşma imzalanacak ama herkes zaten oyunu atmış ve iş işten geçmiş olacak. IMF anlaşmasının getireceği olası avantaj da kaybedilecek.
Bugün Türkiye, IMF ile anlaşma imzalasa dahi beklediği avantajları elde edemeyecektir.
Piyasaları sakinleştiremeyecek, doların yükselişini durduramayacaktır.
Artık çok geç.
Başbakan, tamamen siyasi çıkarlarına mahkum oldu ve yüzbinlerce insanın işsiz kalmasına yol açtı.
Göreceksiniz, önümüzdeki aylarda işsiz ordusu daha artacak ve orta vadede Erdoğan’abu hatasını ödetecektir.
Recep Tayyip Erdoğan, bu tutumuyla Türk kamuoyuna büyükhaksızlık yapmaktadır.
* * *
BU RESME DİKKAT edin.
Bu resim Doğan Yayın HoldingYürütme Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ ve Avrupa Komisyonu Başkan yardımcısı Gunther Verheugen’ın görüşmesi ile ilgili.Bu Görüşme Almanya’da ve AB komisyonu Başkan yardımcısının isteği ile yapıldı. Ardından da hiçbir açıklama çıkmadı. Verheugen hem Avrupa Birliği’nin hem de Almanya’nın Türkiye’yi en yakından tanıyan, en etkili ve en zeki politikacılarından biridir. Eğer Verheugenböyle bir görüşmeye ihtiyaç duyuyor ve sadece tek resim çektirmekle yetiniyorsa bunun altında mutlaka önemli bir mesaj vardır.Söylemesi benden.
* * *
BRAVO TÜBİTAK’A...
TÜBİTAK, ülkemizin gurur duyduğu bir bilim ve teknoloji kurumudur.Müspet ilme inanmış kişilerin çalıştıkları bir yerdir...
Galiba artık değil.
Galiba artık, insanoğlunun maymun cinsinden gelişerek bugüne geldiğini savunan ve batı dünyasında kabul gören Darwin gibi değil,bilimi “Allahın hikmeti” gibi algılayan İslamcılarkafalartarafından (mı?) yönetiliyor.
Kanal D Ana Haberi’in, Pazartesi akşamı verdiği ve CNN TÜRK’ün de dün sürekli işlediği haberkorkutucu bir nitelikte.
UNESCO, ünlü bilim adamı Charles Darwin’in200 üncü doğum yıldönümü nedeniyle 2009’u “Darwin Yılı” ilan etmiş, TÜBİTAK, Bilim ve Teknik Dergibi de mart sayısının kapağını Darwin’e ayırmıştı.
Dergi tam basım aşamasındayken Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Cebeci müdahele edip, Darwinyazılarını dergiden çıkarttırdı ve Yayın Yönetmeni Dr. Çiğdem Atakuman’ıgörevden aldı.
İnanamıyorum.
TÜBİTAK’a ne oluyor?
Bir bilim kurumuna siyasetin girdiğinin bundan daha açıkbaşka bir işareti olabilir mi?
Böyle bir kurumu bu kafayla yönetebilir ve bu ülkeye yararsağlanabilir mi?
Yazıklar olsun.
Paylaş