Paylaş
Bu manzarayı kimileri , TSK’nın Ak Parti’ye teslim oluşu gibi görebilir . Doğrudur.TSK, sivil iktidara teslim olmak zorundadır. “Olması gereken” budur. Halk tarafından seçilen siyasetçinin masanın başına oturması ve genel stratejileri çizmesi gerekir.
TSK’YI , POLİTİKAYA KARIŞMAK ZAYIFLATTI...
• Org. Koşaner’in internete düşen konuşması hakkında , birbirinden farklı değerlendirmeler yapıldı . Ben bu olaya başka bir yönden bakacağım ve bundan sonra bizi neyin beklediğini, yeni Genelkurmay Başkanı Org. Özel’in neler yapması gerektiğini tartışacağım. Artık eskiyi bırakalım ve ileriye bakalım.
TSK EFSANESİ YIKILDI ,HERKES ŞAŞKIN...
Eski Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner’in internete düşen ünlü konuşması , sadece bizleri değil , Uluslararası askeri çevreleri de çok şaşırttı.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) hakkında içerde ve dışarda bir imaj yerleşmişti. Adeta bir efsaneleşmiş bir güç gösterisi söz konusuydu. Disiplinli, kahramanlık destanlarıyla dolu, sürekli bir fedakarlık ve başarı öykülerini dinlediğimiz bir Türk ordusundan söz edilirdi.
Koşaner’ in konuşması bu efsaneyi yıktı.
Nerede bizim gözbebeğimiz ordumuz.
Hani geçit törenlerinde pırıl pırıl üniformalarıyla geçerlerken hepimizin gözlerinin yaşardığı o kahraman ordumuz nerede...
Herşeyimizin sigortası, demokrasimizin savunucusu, yaşamımızın güvencesi, eller üstünde taşıdığımız o orduya ne oldu ?
Büyük bir hayal kırıklığı içindeyiz.
Sadece bizim için değil, Uluslararası askeri çevrelerde de yeni değerlendirmeler yapılıyor ve TSK hakkında yeni raporlar yazılıyor.
Meğer, bugüne kadar bize söylenenler hiçte doğru değilmiş.
- NATO ve bölgenin en güçlü ordusu, denilirdi.
Meğer, kendilerini “vatan sevgisi - vatan görevi “ adına ölüme atan yüzbinlerce Mehmetçik yaratmışız. Onlara da , ölmenin ötesinde , ev işleri yapma görevi dahi vermişiz.
- En disiplinli ordu olduğu belirtilirdi.
Meğer , zaman içinde disiplinin D’si dahi kalmamış. Gereksiz bir hoyratlık, kendini büyük görme ve hukukun üstüne çıkma merakı yayılmış.
- ABD ordusundan daha iyi bir eğitim verildiği söylenirdi.
Meğer, ne doğru dürüst bir eğitim verilebilmiş, ne de etkili bir komuta-kontrol uygulaması gerçekleştirilmiş.
Baksanıza, Org. Koşaner neler anlatıyor.
Birliklerin yönetimindeki aksaklıklara, İnsansız Uçakların verilerini doğru dürüst değerlendiremeyenlere, karargahlardaki başıboşluk ve kargaşaya, askerine liderlik yapamayan subaylara verip veriştiriyor.
- TSK’nın en büyük şansı, terörle mücadelede edindiği deneyimler, denirdi.
Meğer, bırakın deneyimi , terörle mücadelede , kişisel fedakarlıkların dışında hiçte parlak bir ders verilmemiş. Yine Org. Koşaner’den, silahını bırakıp kaçan, kendi askerini vuran komutanların hikayelerini şaşkınlık içinde dinliyorsunuz.
Nerede bizim kahramanlarımız ?
Nerede, sürekli TV’lere çıkıp, kitaplar yazıp çaka satan, sivillleri yerden yere vuran Güneydoğu Komutanlarımız ?
Demek ki , bize sadece bir imaj verilmiş .
İçi boş bir imaj.
İşte o zaman da , aldatıldığınızı anlıyorsunuz .
*
TSK’YI , POLİTİKAYA KARIŞMAK ZAYIFLATTI...
TSK’daki aksaklıkların temelinde, Komutanların gerçek işlerinden çok, ülke politikasıyla uğraşmaları , zamanlarının büyük bölümünü iç politikaya ayırmaları yatıyor.
Özellikle Genelkurmay Başkanlığı, 27 mayıs 1960 darbesinden itibaren , giderek artan bir şekilde iç politikada rol alır oldu.
Yakın tarihimize şöyle bir gözatın , hemen farkedeceksiniz.
12 Mart 1971 müdahelesi, ardından Talat Aydemir’in iki başarısız darbe denemesi ve 12 Eylül 1980 harekatı TSK’ nın tamı tamamına 25 yılını iç politikaya vermesiyle sonuçlandı. Ardından 28 Şubat geldi ve işler daha da karıştı . Demokrasiye “ince ayar” verme çabaları, 2004-2007 döneminde Ak Parti’nin iktidar olmasıyla birlikte, özellikle de Çankaya seçimi sürecinde askerin müdahelelerini de hesaba katarsanız, TSK’nın 40 yıldır politikadan çıkmadığı sonucuna varırsınız.
Eğer bir Ordu’nun yönetim kadroları iç politikaya böylesine bulaşır, Komutanlar zamanlarının büyük bölümünü askerlik dışı işlere harcarsa işte bugünkü duruma düşer.
İşte 40 yıldır bu tehlikeye dikkat çekiyorum.
40 yıldır, TSK’nın siyaset dışında kalması gerektiğini yazıyorum.
Bundan dolayı , “Ordu düşmanı” ilan edildim.
Mahkemelere verildim, cezalandırılmak istendim.
Sonunda ben haklı çıktım.
Paylaş