Çok korkuldu ancak, küskünler istediklerini elde edemediler. Türk siyaseti son anda intahardan kurtuldu. Şimdi gelin Irak’ta yaklaşan savaşı, Kıbrıs’ta beklenen depremi tartışalım. Önümüzde seçimden önemli sorunlar var.
IRAK’A KARŞI KIBRIS’I İSTEYİN...
ABD Irak’ı vuracak.
Vurmasına vuracakta, ne zaman ve ne şekilde vuracağı belli değil.
Türkiye’nin eli mahkum.
İstese de, istemese de... Kabul etse veya etmese dahi işin içinde. Mutlaka bir rol alacak. “Benim çıkarlarıma uygun değil. Bu nedenle ben operasyonun dışında kalacağım” diyemez.
Her fırsatta, ABD ile stratejik ortaklık yaptığımızı açıklıyorsak, ne zaman başımız sıkışsa Washington’dan destek görüyorsak, bu defa da bizden bazı şeyler istenmesini doğal karşılamamız gerekir. Uluslararası ilişkilerde “hep bana, hep bana” kuralı yoktur. Bazen de karşı taraf sizden ister.
Irak konusunda işte bu noktadayız.
Durum böyle olduğuna, paçamızı kurtaramayacağımıza göre, bari karşılığında birşeyler elde etmeliyiz.
MALİYET KARGAŞASI GİDEREK ARTIYOR
91 Körfez savaşının maliyet hesaplarını hatırlıyorsunuzdur. Önceleri 25-30 milyar dolar olarak idi. Son olarak Dışişleri Bakanı Gürel, 200 milyar dolarlık bir zarardan söz etti. Ancak, tam bir açık arttırım yaşanıyor.
Bu defa da, tahmini rakkamlar 150 milyar dolara kadar çıkıyor. Mantık şu: ne kadar büyük rakkamdan söz edersek, ABD’den o kadar para koparabiliriz. Sanki ABD saf ve hiç hesap bilmiyor(!)
Bu mantıkla hiçbir yere varamayacağımızı bilmeliyiz.
İsterseniz gelin, Irak operasyonu karşılığında Washington’dan Kıbrıs ve Avrupa Birliğinden tarih alınması konusunda destek isteyelim.
Abuk sobuk faturalar düzenlemek yerine, somut ve kolaylıkla elde edebileceğimiz bir şeyler almaya çalışalım.
Kimbilir, belki bu pazarlık yapılıyordur bile(!)
* * *
GERÇEĞİ SÖYLEYEN YUNANLI BAKAN
Akis Çohaçopulos, Yunanistanın Kalkınma Bakanıdır. Daha önce Savunma ve Enerji Bakanlıkları yaptı. PASOK’un önde gelen isimlerindendir.
Savunma Bakanlığı döneminde, Türkiye ile ilişkilerin yumuşaması nedeniyle, askeri harcamaları kısan, Yunan ondusuna “ayaklarını yorgana göre uzatmayı” öğreten insandır. Enerji Bakanlığı sırasında da, Türkiye ile işbirliğine önem verdi.
Haftasonu, Elefterotipia gazetesinde yayınlanan demeci son derece önemliydi:
“Türkiye, Avrupa’ya yaklaştıkça Yunanistan’la arasındaki gerginlik azalır. 3 Kasım’da, Türk halkı, Avrupa’ya giden yolu seçerse, Avrupa buna karşılık vermelidir. Yunanistan ise AB içinde lider rol üstlenmelidir.”
Çohaçopulos’un söylemek istediği şu:
“Kıbrıs AB’ye katılınca, Türkiye’ye de mutlaka tarih verilmeli ve Yunanistan bu yaklaşımın liderliğini yapmalı...
Yunanlı Bakan, Türkiye’nin AB’ye katılmasının özellikle Yunanistan açısından son derece yararlı olduğuna inanan, ancak diğerlerinin aksine bunu açıkça söylemek cesaretinde bulunan nadir Yunanlı politikacılardan biri.
* * *
KERKÜK KÜRTLERİN ELİNE GEÇERSE...
ASAM (Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı Ümit Özdağ Pazartesi günkü Manşet programında son derece önemli bir noktaya dikkat çekti.
“Barzani ve Talabani Kerkük’ü Kürt bölgesi içine alacak şekilde federal yapıya dahil ederler ve Kerkük petrollerini federe Kürt devletinin kaynağı durumuna dönüştürürlerse Türkiye askeri mühadelede bulunmak zorunda kalacaktır...”
Türkiye için Kuzey Irak neresinden bakılırsa bakılsın bir bataklıktır. Bu bataklığa ayaklarımızı sokmamak en akıllıca yaklaşımdır. Ancak, Özdağ’ın dikkat çektiği bu olasılık tüm değerlendirmelerin yeniden gözden geçirilmesini gerektiriyor.
Talabani ve Barzani ilk defa Kerkük ve Kerkük petrollerine tam anlamıyla sahip çıkıyorlar ve Türkmenlere de harhangi bir söz hakkı vermiyorlar.
Bu, yeni bir durum. Daha önceleri de söyleniyor ve üzerinde tartışılıyordu ancak hiçbir zaman böylesine net ve resmi biçimde ortaya konmuyordu.
Ümit Özdağ’ın yaptığı analiz önemli:
Kerkük petrollerine sahip çıkmış olan bir Kürt devletinin güçlenmek ve bağımsızlaşmak olanağı artacaktır. Bu da, hem bölgeye hem de özellikle Türkiye’ye olumsuz yansıyabilir. Dolayısıyla, mutlaka durdurulmalıdır.
Bu olasılığı geniş şekilde tartışmamız gerekiyor. Kürtler Amerika’nın onayını almadan böyle bir adımı atabilirler mi? Türkiye’nin müdahelesi durumunda İran’da bölgeye asker sokmaz mı? Sonuçta bölge daha beter karışmaz mı?
Seçim kakafonisi ile uğraşmak yerine önümüzdeki haftalarda bu soruların yanıtlarını aramak çok daha yararlı olur.