Başbakan islamcı Teröre yeni bir isim taktı ve doğrusunu yaptı. Terör ile İslamın bir araya gelmemesi gerekiyor. Şimdi bunu bütün dünyaya yaymamız gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti son terör olaylarına resmi ismini koydu: DİNCİ TERÖR
Doğru bir tanımlama.
Aslında “İslami Terör” nitelemesi hepimizi rahatsız ediyordu. Adeta her müslüman teröre yatkın olurmuş, İslam dini terörü kışkırtırmış gibi bir izlenim doğuyordu.
Başbakan Erdoğan “Dinci Terör” adını koyarak akıllı bir adım attı. Zira, karşı karşıya kaldığımız olayların temelinde gerçekten de din unsuru var. Bunun da saklanacak hiçbir yanı yok. Belki “İslamcı Terör”de denilebilir, ancak onda da İslam vurgusu ön plana çıkıyor.
Hükümet bu şekilde üzerindeki bir baskıdan da kurtulmuş oldu.
İsim vermese, kuşkular artacak ve “Görüyormusunuz adamların dili varmıyor. Bu şekilde teröristleri koruyorlar” denilecekti. İslami Terör diye ortaya çıksalar bu defa kendi tabanından tepki görecekti.
Orta yolu bulmuş olduk...
Ancak bu kadarı da yeterli değil.
Şimdi AKP’den beklenen, Dinci Teröre karşı mücadelenin öncülüğünü yapmasıdır. Sesini daha da yükseltmesi ve elindeki tüm olanakları harekete geçirip sorumluların bulunmasına çalışmasıdır.
AKP’nin bu tip marjinal gruplardan sağlayabileceği hiçbir yarar yoktur.
Şimdi yapılması gereken, bu tanımlamanın tüm yabancı medya’ya, siyasilere anlatılması ve İslam lafının terörle ilişkisinin kesilmesini sağlamaktır. Türkiye’nin tanıtım gücü pek büyük olmasa dahi, basit bir kampanya bile etki yaratır.
* * *
LOİZİDU DAVASI DAHA İYİ ANLAŞILDI
Türkiye ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi arasında varılan uzlaşı bir türlü anlaşılamamıştı.
Çarşamba günkü MANŞET (CNN TÜRK saat 17:00) programında iki uzman konuştu ve durum netleşti.
Biri, Dışişleri Bakanlığı çok taraflı İşler Genel Müdürü Daryal Batıbay, diğeri de Avrupa Mahkemesinde yargıçlık görevi yapan Rıza Türmen.
Anlattıklarını şöyle özetleyebilirim:
1. Varılan uzlaşı formülü, Kıbrıs’ta bir çözüme endekslidir. Eğer bir çözüme ulaşılırsa, sorun kalmayacak, eğer çözümsüzlük sürerse aynı davalar tekrar başlayacak ve Türkiye milyarlarca dolarlık tazminatla karşı karşıya kalabilecek. Çözüme kadar geçecek sürede Mahkemenin aldığı kararlardan biri “Loizidu’nun evine dönüşü “ ertelendi.... Diğeri olan “tazminat” ise, Türkiye tarafından ödenmiş oldu. 2. Şimdi Avrupa Mahkemesi, KKTC’nin kurduğu Tazminat Komisyonunu inceleyecek ve bu Komsiyonun etkili olup olmayacağına karar verecek. Eğer kabul ederse, bundan sonra Türkiye’den tazminat isteyecek olan Rumlar önce bu komisyona başvuracaklar. Komisyonun önerisini kabul etmedikleri taktirde, Avrupa Mahkemesine gidecekler.. son derece uzun bir süreç başlayacak. 3. Bu formül, 2005 yılı sonuna kadar Türkiye’ye nefes aldıracaktır. Eğer bu sürede çözüm çıkarsa tüm dosyalar kapanacak, üstelik bu kısa dönemde Türkiye’nin Avrupa Konseyi denetiminden çıkması da kolaylaşacak. 4. Konsey kararı 34-2 oylamayla sonuçlandı. Bu da, Yunanistan ile Kıbrıs’ın yanlız bırakılması anlamına geliyor. Türkiye akılcı ve inandırıcı bir politika ile istediğini elde etmiş oldu.
* * *
ANNAN PLANI İÇİN TESEV’E BAŞVURUN
Can Paker-Özdem Sanberk ikilisinin yönettiği TESEV (Türk Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) bir sivil toplum örgütünün nasıl çalışması gerektiğinin en güzel örneklerini veriyor.
Bugün yeni bir çalışmayla ortaya çıkacaklar.
Annan planını anlaşılır biçimde Oslo Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü (PRİO) ile birlikte tercüme ettirmişler. Mensur Akgün ve Ahmet Sözen’in katkılarıyla da herkesin anlayabileceği bir noktaya gelmiş.
Bilim adamı olmanıza gerek yok. Konuyu derinlemesine incelemiş olmanıza hiç gerek yok. Bu kitapçığa baktığınız taktirde, Annan planının nerelerinin yararımıza, nerelerinin aleyhimize olduğunu kolaylıkla anlayabiliyorsunuz.
Bütün Üniversitelilere, Gazetecilere ve konuyla ilgili düşünürlere tavsiye ederim. Önümüzdeki aylarda bu planı çok konuşacağız. Bu broşürü okuyun ki, bazılarının yalanlarına kanmayın... (Başvuru için TESEV 0212 292 89 03, Faks: 0212 292 90 46, e-mail: info@tesev.org.tr.
* * *
KUŞ ÇOCUĞA YANIT VEREYİM Mİ?
Kuş çocuk dün yine, ne demek istediğimi anlamadan bana saldırmış. Okuduğunu dahi doğru dürüst algılayamıyor.
Ne yapayım şimdi?
Her defasında ağzının payını alıp oturur ve bir süre susar. Sonra yine belirli süresi dolunca azar. Yine öyle bir günü tutmuş.
Ancak sizde bıktınız, bende bıktım.
Her defasında yüzlerce mesaj aldım. “Bu adama bulaşmak sana yakışmıyor” dediniz.
Ne diyeyim ki...
* * *
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)