Devlet, seyirci kalmamalı...

Gözlerinizin önünde Milliyetçilik adı altında olaylar çıkarılıyor,linçler düzenleniyor, gelişmeler üniversitelere sıçratılıyor ve ilgililer “aman üstüne gitmeyin, bırakın soğusun, insanlar çok sinirli” gibi konuşmalarla zaman harcıyorlar. Kaba kuvvetle farklı görüşleri susturmak isteyenleri adeta kolluyorlar.

İlginç bir manzara ile karşı karşıyayız. Gözlerimizin önünde bir Milliyetçilik tırmanması yaşanıyor. Başlangıçta, bunun bir toplum tepkisi olduğu izlenimi vardı. Ancak, olaylar ardı ardına gelmeye başladı. Bir yerde linç girişimi, öteki kentte dayak, bir başka yerde Üniversitede kavga.

Senaryo da hep aynı : “Milli hislerimize dil uzatanlar, Devletimize ters bakanlar, polis ve askerimizi eleştirenler karşılarında bizi bulurlar.”

Birileri, kendilerine görev çıkarıyorlar. Türklüğün reflekslerini kaybetmeye başladığını, bunu tekrar eskiye döndürmeyi arzuladıklarını saklamıyorlar. TV görüntüleri ve resimlere baktığımız zaman da sık sık karşımıza Ülkücüler çıkıyor.

Ülkücüler bu şekilde hareket ediyorlar da, başkaları rahat mı duruyorlar ?

Hayır, onlar da kendilerine göre haklı nedenlerle seslerini duyurmak için bastırıyorlar. Bastırdıkça, bu defa Ülkücüler daha kabarıyor ve seslerini yükseltiyorlar. Karşılıklı olarak, bir emme basma tulumbası çalıştırılıyor. Taraflar birbirlerinden yararlanarak, birbirlerini besleyerek, birbirlerini kışkırtarak tırmanmayı sürdürüyorlar.

Devlet ne yapıyor ?

Şaşkın şekilde seyrediyor.

Kimselerin kırılmaması, duyarlı noktalara dokunulmaması gerektiği açıklamalarıyla yetiniyor.

Kimse işin esasına inmiyor.

İşin esası, birilerinin görüşlerini açıklama hakkının bulunup bulunmadığıdır. Farklı düşünenlere saygı duyulup duyulmayacağıdır. Belki sinirleneceğiz, belki hiç paylaşmayacağız, ancak insanları döverek susturmayacağız.

BİR TEK VAHİT BIÇAK CESARET GÖSTEREBİLDİ

Günlerden beri bekliyorduk.

Acaba hükümetten birileri çıkıp, linç ve dayak atarak farklı görüşleri susturmak isteyenlere HAYIR diyebilecek miydi ?

Ne Başbakan, ne büyük hukuçu Cumhurbaşkanı Sezer’den çıt çıkmadı.

Bir tek, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Vahit Bıçak’tan ses geldi.

Hiç korkmadan “Bizleri şoke eden, inciten düşüncelerin de açıklanmasına saygı göstermeliyiz” dedi.

Doğrusu buydu.

Hükümet suskunluğunu sürdürürken, muhalefetten de hiç ses çıkmıyor. Normal olarak, CHP’nin ortaya çıkması ve söz hakkını savunması gerekirdi.

Mehmet Ağar, bu tırmanışa dikkat çeken ve her kesimi uyaran aydınlar bildirisini “gereksiz” bulmuş. ”Halkı tanımayan, geleneklerini, genlerini tarihini bilmeyenler kendilerini ortaya atmaktadır” demiş.

Yakışmadı. Burada söz konusu olan bir uygarlık, bir ilkedir. Türk halkının genlerinde, beğenmediği sözleri söyleyenleri linç etmek, dövmek yoktur.

Bizim en çok dikkatimizi çeken, MHP lideri Bahçeli’nin tutumu.

Hiçbir kışkırtmaya girmedi. Olaylar karşısında soğukkanlı davranarak, kendileriyle aynı dünya görüşünü paylaşanlara bir mesaj yolladı. Bu tip olayların MHP tarafından alkışlanmadığını gösterdi.

Kolluk güçlerini temsil edenlere bakıyoruz, onlar neredeyse dayak yiyenleri suçluyor ve polisin soğukkanlılığını övmekle yetiniyorlar.

HEPİMİZ BU GİDİŞE KARŞI ÇIKMALIYIZ

Olaylarin geldiği noktayı sadece bir gruba bağlamak doğru olmaz. Kimse tek başına haklı değil. Ortada bir rahatsızlık varsa, ortada kışkırtmalar bulunuyorsa, hepimiz bu gidişe karşı çıkmalıyız.

İşin başındayken, aşırılıkların tümüne dur denirse,ülke tehlikeli bir noktaya sürüklenmez. İlerde bu olaylar kontrolden çıkarsa, engelleyebilmek çok daha zorlaşır.

Bu sütunu izleyenler bilirler. Aşırılıklar nereden gelirse gelsin karşı çıkmışızdır. Bu tutumuzda da devam edeceğiz.

İSMAİL CEM, NOKTAYI KOYDU

Casus belli (savaş nedeni) tartışmalarına noktayı, eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem noktayı koydu. Pazartesi günkü MANŞET programında (CNN TÜRK’te haftaiçi hergün 17.00’de) “olmayan birşeyin tartışıldığını” açıkladı.

1997’deki Türk-Yunan-Madrit mutabakatıyla, Yunanistan’ın tek yanlı bir kararla, Ege’deki karasularını 6 milin üzerine çıkartmaktan vazgeçtiğini, Türkiye’nin de buna karşılık casus belli söylemini bıraktığını hatırlattı.

Bizler nedense, olmayan sorunlar yaratmak ve bunun üzerinde tartışma yapmaktan çok hoşlanıyoruz.

Bundan sonrası daha önemli.

Bundan sonra, taraflar tutumlarını yeniden gözden geçirmeli ve söylemlerini değiştirmeli. Kamuoyunu çalkalandıracak tartışmalarla bir yere varılamayacağını görmeli.

Bu ortamın oluşması sadece Türk tarafının değil, Yunan tarafının da hareketlenmesiyle gerçekleşebilir.

Artık soğuk savaş döneminin kapandığını herkesin kabul etmesi gerekiyor.

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları