Demirören’in adaylığı UEFA'yı şaşırttı…

Federasyon Başkanlığına Yıldırım Demirören'in adaylığı başka bir ortamda olsaydı son derece doğal görülürdü. Demirören , yıllardır BJK'yı yönetmiş, deneyimli bir isim. Ancak konuştuğum UEFA ve FİFA çevreleri bu adaylığı çok riskli buluyorlar.

Haberin Devamı

Türk Futbol Federasyonu herhalde son yılların en önemli seçimini yapacak .
 
İki aday var. Demirören  ve Aksu. İkisi de önemli , deneyimli  ve güçlü isim .
 
Yıldırım Demirören, yıllardan beri BJK'yı yönetiyor. Spor dünyasını gayet iyi tanıyor.
 
Ata Aksu, yıllar boyunca Futbol Federasyonun da görev yapmış, sadece Türk futbolunu değil, aynı zamanda uluslararası ilişkileri de çok yakından biliyor.
 
İsimler açısından hiçbir sorun yok .
 
Ancak sorun, UEFA  ve FİFA açısından ortaya çıkıyor .
 
Son günlerde bu iki kuruluşa mensup tanıdığım isimlerle konuştukça, sorunun nereden kaynaklandığını daha iyi anladım.
 
Özellikle Demirören'in BJK başkanı olması, BJK'nın hakkında da kuşkuların bulunduğu bir durumda, BJK başkanı'nın Federasyon başkanlığına getirilmesi çok garip karşılanmış. Demirören'in Şike  davası konusundaki tutumunun da, Türk futbolu açısından riskler taşıdığını anlattılar .
 
Demirören'in bu konudaki genel yaklaşımının, "Türk takımlarının gerekirse Avrupa'ya gitmemesi, UEFA kurallarına direnilmesi  ve FB ve diğerleri hakkındaki kararın dava bittikten sonra verilmesi gerektiği" şeklinde olduğuna dikkat çeken bir UEFA yetkilisi çok açık şekilde "Acaba seçildikten sonra da bu tutumunu sürdürecek mi? Genel Kurul, Demirören bu tutumunu sürdürürse, Türk futbolunun uluslararası alandan silinmesi anlamına geleceğinin farkında mı? " sorusunu sordu.
 
Tabii yanıt veremedim.
 
Bu gerçekten çok riskli bir olasılık.
 
Dikkat çekilen ikinci risk , daha çok kişisel. Demirören'in tüm meydan okumalarına rağmen, sonunda hem kendi kulübü, hem de FB hakkındaki kararlarda UEFA'ya boyun eğmek zorunda kalırsa uğrayacağı prestij kaybına dikkat çekiliyor .
İşte bu açılardan bakıldığında  Ata Aksu, daha tarafsız ve riski az bir aday olarak niteleniyor. Üstelik Aksu, hem UEFA hem de FIFA açısından tanınan, bütün kulüplere mesafeli duran bir kişilik olarak görülüyor.
 
Her iki uluslararası kuruluşta, Türk Futbol Federasyonu'nun iç dinamiklerini doğru dürüst anlayamadıklarını, risklerin büyüklüğü karşısındaki tutumlarını tam değerlenemediklerini de saklamıyorlar . Şaşkınlıklarını da hiç saklamıyorlar .
 
"Hızla karşındaki bariyere çarpacağını bilmelerine rağmen,Türk futbolunu yönlendirenler neden seslerini çıkarmıyor?" diyen bir FİFA yetkilisine "Burası Türkiye , Türk futbolu küçük çıkarlar üzerine inşa edilmiştir." diyemedim.
 
Sustum...
 
Böyle bir tehlike ile karşı karşıyayız. Genel Kurul pazartesi günü toplanacak ve son sözünü söyleyecek. Genel Kurul üyelerinin, söylenenleri  bir defa daha düşünüp oy vermelerinde  yarar var.
 
Sonradan ağlamayalım ...
 
"BAŞBAKAN, KİMSEYİ İŞARET ETMEDİ ..."
 
Ortada bir başka şehir efsanesi dolaştırılıyor .
 
Başbakan'ın direktif verdiği ve kimin Federasyon Başkanı olması gerektiğine işaret ettiği, tam desteğini verdiği söyleniyor .
 
Hem Başbakan'ın yakın çevresini yokladım, hem de bu konuyu birebir bilmesi gereken bir kaç Kulüp Başkanı ile konuştum .
 
Hepsinden aldığı yanıt aynı oldu: Başbakan hiçbir kişiyi işaret etmedi. Kesinlikle, şunu veya bunu seçin demedi ...
 
Benim de pek aklıma yatmıyordu , ancak yine de sıkı sıkıya araştırdım.
 
Anlaşılan, Başbakan 'a kimlerin aday olduğu söylenmiş, o kadar. O da "Kim kazanırsa ,o alsın" demekle yetinmiş. Adaylardan herhangi birine itiraz etmemiş. Ancak bunu yorumlayanlar "Başbakan bizim adayı destekliyor"  şeklinde dönüştürmüşler.
 
Bunu da, Başbakan'dan çekinen varsa...Başbakan ile ters düşmekten korkan varsa , rahat etsinler diye yazıyorum ...

Haberin Devamı

ÇİĞDEM ANAD ŞİMDİ YENİDEN DOĞUYOR...

Haberin Devamı

Benim için Türk Televizyonlarının en pırıltılı habercilerinden biri Çiğdem Anad'tır. İnatçı'dır, çok cesur'dur, zor insan'dır, elini attığı işi kolay bırakmaz ve her konunun farklı bir yanını bulur. Birlikte 32. Gün' de doğduk ve yıllarca birlikte yürüdük. Sonra yollarımız ayrıldı, ancak kalplerimiz ayrılmadı. Çiğdem her gittiği kanalda, her yaptığı programda da, bu kalitelerini ispatladı . 32. Gün ekibinde iki kişi vardı ki (Can Dündar ve Çiğdem Anat ) onların mutlaka ya senaryo veya roman yazmalarını isterdim. Sonunda her ikisi de doğru yolu (!) buldular. Gerçek yeteneklerini ortaya koymaya başladılar. Çiğdem'in Everest yayınlarından son çıkardığı " Sen Kimsin ? " adlı romanı bunun en güzel örneği. Çiğdem, şehir insanının, cinsel hayatını, fantezilerini, git gellerini anlatmış. Romanın karakterleri Yıldırım işinde çok başarılı hedefine ulaşmış, Alev ise tipik bir ev kadını. Şimdi gelin bu iki karakterin fantezilerine ve kendilerine sordukları “Ben kimim” sorusuna nasıl cevap aradıklarını “Sen Kimsin” de okuyun. (www.everestyayinlari.com)


 

Yazarın Tüm Yazıları