Paylaş
Hiçbir sorumluluğunuz olmadan fikir ileri sürmek, alacağınız kararın yansımalarını bilemediğiniz koşullara rağmen görüş açıklamak çok kolaydır . Şöyle yapılsın böyle edilsin, dersiniz , olur biter. Sonra da “tabii ben demiştim” diye akıl dağıtmaya devam edersiniz.
CHP’nin Cuma günü Köşk’e çıkıp çıkmayacağı hakkında yazıya otururken, hep bunlar aklımdan geçiyordu.
Kendimi Kılıçdaroğlu’nun yerine koymuyorum.
Vereceği kararın, parti içinde ve CHP tabanındaki yansımalarını da tam hesap edemiyorum. Ancak herşeye rağmen, hiç değilse bir bölüm CHP’linin hissiyatını yansıtmak istiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin liderliğinde başarı göstermesi, ülkemizin demokrasisi açısından son derece önemlidir. Zira Ak Parti’yi dengeleyebilecek tek parti CHP’dir. CHP güçlü bir konumda olmazsa, Ana Muhalefet rolü bir süre sonra AKP’den daha da muhafazakar bir başka partiye kayabilir.
Kılıçdaroğlu ile CHP’nin güçlenmesi ve büyümesinin en önemli koşulu, sosyal demokrasiyi benimsemesine ve toplumun beklentilerini karşılamasına bağlıdır.
İşte bundan dolayı, cuma günkü köşk davetini çok önemsiyorum.
KİMSE KÖŞK’TE TÜRBAN KAVGASI İSTEMİYOR...
Türk kamuoyunun son derece önemli bir bölümü, türban konusunda yoruldu .
Türban’ın üniversitelerde serbest kalması için genel bir uzlaşı olmasına rağmen, üniversite dışındaki kullanımı hala duyarlılık yaratıyor. Buna rağmen, Köşk’te türban kavgası istenmiyor.
Cumhurbaşkanı Gül, 29 ekim Cuma günü, türbanlı-türbansız resepsiyonu ayırımını kaldırıyor ve tek davet verecek. Aslında yeni birşey de yapmıyor. Köşk’teki davetler, en laikçi Cumhurbaşkanı olarak bilinen Sezer’in son dönemine kadar, ayırım yapılmadan verilirdi. Kapılar türbanlılara da açıktı. AKP’ nin türbanla ilgili genel tutumuna tepki vermek için “kamu alanı” kavramı çıkarıldı ve türbanlılar yasaklandı.
Gül, hiç değilse Köşk’ün bu kavganın dışına çıkarılmasını istiyor.
Köşk’ten başlayacak bir yumuşamanın, diğer alanlara da yayılmasını arzuluyor.
CHP davete katılırsa, toplumdaki gerilim yumuşayacak. Daha da önemlisi , ana muhalefet partisinin türban konusunda bağnaz olmadığını, üniversiteler dışında hizmet verenlerin türbanı konusunda duyarlı olduğunu gösterecek.
Kılıçdaroğlu, genel tutumu ve konuşmalarıyla türban düşmanı olmadığı izlenimini veren bir lider ve bu tutumuyla da genel beğeni kazanıyor. Partinin sorunu çözme gücünü arttırıyor.
Ancak, CHP’nin Köşk davetine gidip gitmeme konusunda içine düştüğü ikilem ise bütün bu dengeleri bozuyor. Toplumu geriyor ve karamsarlığı arttırıyor.
Seçim taktiği mi, yoksa parti içi çekişmelerden kaynaklanan bir sorun mu, belli değil. Belli olan, CHP’nin yarın akşamki tutumunun , hiç değilse seçimlere kadar bu ülkenin nabzının nasıl atacağını ortaya koyacağıdır.
CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na yakışan, Köşk davetine gidilmesidir.
Türban konusundaki itirazlarını sürdürmeli, ancak Köşk bu işin dışına çıkarılmalıdır.
Devletin tepesi kavga alanına dönüştürülmemelidir.
* * *
AŞKOLSUN KANSER
Meral Tamer’in, Doğan Kitap’tan çıkan Aşkolsun Kanser’ini korkarak elime aldım. İlk duyduğumda, Meral’e kanser hastalığını hiç yakıştıramamıştım. Onun gibi hayat dolu bir insanın, eşim Cemre gibi kansere yakalanmasını kabullenememiştim.
Meral, kanserle tanışmasını, neler hissettiğini, sadece hastalığı değil, hayatını anlatarak bize aktarmış. Çok hoş, bilgi dolu, kolay okunan, roman gibi bir yaşam hikayesi. Çok tavsiye ederim.
*
“HAYATINI SEÇEN KADIN” NERMİN ABADAN UNAT
Sedef Kabaş’ın söyleşi tarzı hazırladığı, Hocaların hocası olarak tanın Nermin Abadan Unat’ın hayatını anlattığı kitabı “Hayatını Seçen Kadın” Doğan Kitap’dan çıktı. Türkiye’nin ilk kadın gazetecilerinden ve Türkiye’nin ilk kadın siyaset bilimcisi olan Abadan Unat’ın hayatı aynı zamanda bize Cumhuriyet Türkiye’sini anlatıyor. Nermin Abadan Unat’ın yapayalnız bir çocukluktan başlayan ve bir dünya vatandaşlığına uzanan hikayesi şimdilerde oflayan puflayan nesillerin mutlaka okuması gereken bir kitap. (Doğan Kitap: 0212 373 77 00)
Paylaş