Cemaat, şikayet etmek yerine şeffaflaşmalı...

Fethullah Gülen'in etrafında oluşan “Cemaat”in şu sıralardaki en büyük şikayeti, her gelişmenin altında kendilerinin aranması ve haksız şekilde suçlanmaları. Doğrudur, her taşın altında onlar aranıyor. Ancak Cemaat, uzun süredir devam eden bu duruma karşı hiç önlem almıyor. Oysa yapması gereken çok basit...

Haberin Devamı

Fethullah Gülen'in etrafından oluşan “Cemaat” yıllardan beri aynı dertten müzdarip.

"...Ne olsa bizden biliniyor. Hangi taş kaldırılsa, altında bizi buldukları ileri sürülüyor. İlgimiz dahi  olmayan konuların içine itiliyoruz. Bıktık artık bu durumdan..." diyorlar.

Son derece şikayetçiler.

Gerçekten de hemen her gelişme “Cemaat”e fatura ediliyor.

Askerdeki deprem ve açılan Ergenekon - Balyoz davalarının altında, “Cemaat”in sızdırdığı söylenen belgeler bulunuyor.

Polis ve yargının “Cemaat” tarafından yönlendirildiğine inanılıyor.

Kamuoyundaki bu algı giderek yaygınlaşıyor.

Bu, çok tehlikeli bir gidiştir. Bir süre sonra, gerçekten en ilgisiz olaylar giderek daha da fazla şekilde “Cemaat” ile ilişkilendirilecektir. Hemen önlenemediği, gerekli önlemler alınmadığı taktirde, ileride çok daha büyük sorunlar yaşanacaktır.

Haberin Devamı

Toplumlar, bilemedikleri, göremedikleri güçleri gözlerinde büyütürler. Gerçeğin dışındaki boyutlara taşırlar. Bir gün gelir, dengeler değişir ve  “Cemaatçi” avıyla karşı karşıya kalınabilir. Tarihte ve başka ülkelerde de bu tip olaylar yaşanmıştır.

GİZLİLİK çok tehlikelidir.

Belki farkında değiller, ancak bugün insanlar, “Cemaat” adına, sanki maskeli kişilerin rol aldıkları, kurumlara sızdırdıkları kişiler vasıtası ile gizli kapaklı işler yaptırıldığı izlenimi  yaygınlaşmaktadır. “Cemaat” zihinlerde giderek esrarengiz bir konuma getirilmektedir.

Aslında “Cemaat” gizli bir örgüt değil. Etrafa emirler dağıtan bir lideri yok. İktidara geçmek gibi bir siyasi hırsı da yok. Ancak kimse, kimin ne olduğunu tam olarak bilmiyor. Kamuoyunda tanınmıyorlar. Kendilerini ortaya çıkarmıyorlar. O zaman da herşey “Şehir efsanesine” dönüşüyor.

“Cemaat” artık bir karar vermek zorundadır…

Ya sorumluluk alacak ya da kendine yönelik suçlamalarla, hatta saldırılarla yaşayacaktır..

Peki sorumluluk almak nedir?

Sorumluluk almak, siyasete girmek demektir…

Politik bir kurum olarak, ülke hayatının ve geleceğinin aktörü olmak demektir..

Haa tabi bunu yapmayabilir..

Tercih kendilerinindir..

Ama o zaman da, “Her taşın altında biz aranıyoruz” serzenişleri balon olup uçar..

*

Haberin Devamı

DEVLETİN ÇİRKİN YÜZÜ...

Aşağıdaki mektubu, emekli Büyükelçi Fazlı Keşmir yolladı.

Yarın benim veya sizin de başınıza gelebilir.

Bundan dolayı köşeme aldım.

Hepimizin kulağına küpe olsun.

Devletin de çirkin yüzünü düzeltmesi ve bürokrasiye gereken dersi vermesi gerekir:

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığından (GİB) bir yazı alıyorsunuz. Tarihsiz, numarasız. Altında GİB Başkanı Mehmet Kılcı imzası var. Özetle: ‘‘Başkanlığımız bilgi işlem kayıtlarının incelenmesinden, sahibi bulunduğunuz taşıta/taşıtlara ilişkin motorlu taşıtlar vergisinin ve/veya taşıtınızla ilgili idari para cezalarının ödenmediği veya eksik ödendiği tespit edilmiştir… Borç bilgilerinizi başkanlığımız internet adresinden öğrenebilirsiniz’’ diyor. Ayrıca ilave ediyor : ‘‘Ödemediğiniz takdirde mal varlığınıza haciz konulması kaçınılmaz hale gelecektir’’.

Haberin Devamı

GİB internet sitesine giriyorsunuz, hayretle  aracınızın vergisinin ödenmiş olduğunu net bir şekilde görüyorsunuz. Cezalar bölümünden de yine açık bir şekilde adınıza herhangi bir ceza bulunmadığı anlaşılıyor.

O zaman?

Emin olmak için GİB’e telefon ediyorsunuz. Gayet nazik bir ‘Mükellef temsilcisi’ vergi borcunuz olmadığını teyid ediyor.

Peki ya trafik cezası?

Bu konuda sistemlerinde bir bilgi olmadığını söylüyor.

Neden?

Çünkü trafik polisi kestiği ceza makbuzunu Maliye Bakanlığı’na, Maliye Bakanlığı da tahsilat için vergi dairesine gönderiyormuş. Peki ceza kesilen kişiye neden haber verilmiyor? Ayrıca GİB, Maliye Bakanlığı’na, vergi dairesi de GİB’e bağlı olduğuna göre GİB’in internet sitesinde neden bilgi yok?

Haberin Devamı

Cevap: ‘‘Efendim çok haklısınız, zaten bu konuda çok şikayet alıyoruz, ama siz kendi iyiliğiniz için gidip vergi dairesine sorun’’.

Yapılacak başka bir şey olmadığını anlıyor ve  yasalara saygılı bir vatandaş olarak araya sora bulduğunuz vergi dairesinin yolunu tutuyorsunuz. Karanlık, boğucu, kokulu ve dökülen mekanda yüzlerce kişi ellerinde sizin elinizdeki mektubun aynısı, bir kargaşa içinde bilgi almaya çalışıyor. İtiş kakış sonunda, sıra size geldiğinde nihayet gerçeği öğrenebiliyorsunuz: 2009 Eylül ayında satmış olduğunuz eski aracınıza 4 Şubat 2009’da bir trafik cezası kesilmiş. Ceza 128TL, gecikme faizi 76.80TL, toplam 204.50TL. Yuvarlak hesap 205 TL.

Haberin Devamı

Merak  içinde aklınıza ilk gelen şu mantıklı soruları  soruyorsunuz:

1.  Nasıl bir trafik suçu işlemişsiniz?

2.  Neden 3 yıldır size bir tebligat yapılmamış?

3.  Aracınızı satarken ‘Vergi borcu ve trafik cezası yoktur’ diye zorunlu olarak aldığınız belgeyi kim verdi?

Cevap kaba, sert ve çok aydınlatıcı: ‘‘Biz bunları bilmeyiz, ödeyecek misin ödemeyecek misin? Sıradaki gelsin’’

Çaresiz ödüyorsunuz.

Ödediğiniz paradan çok içinizi acıtan ve çaresizliğe sürükleyen, sorduğunuz hiçbir sorunun cevabını alamamak ve yaşadığız kargaşa...

Yazarın Tüm Yazıları