Paylaş
Şu anda yaşadıklarımıza inanamıyorum.
Koskoca bir Fransa, tamamen oy uğruna, koskoca Türkiye’i kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya, ancak Paris’te kimse durumun vehametinin farkına varmıyor. Adeta kimsenin umurunda değil. Türkiye’de yatırımı olun Fransız firmaları, Türkiye’yi yakından izleyen Fransız resmi ve özel yetkililer saçlarını başlarını yoluyorlar. Ankara’daki Fransız büyükelçiliği, etrafa göstermeden Paris’i sürekli uyarıyor. Ancak, 400 bin Ermeni kökenli oy, politikacılara daha cazip geliyor.
Düşünebiliyor musunuz, 18 Mayıs günü Fransız Parlamentosunda, sözü edilen taslak yasalaştığı taktirde, kim “Ermeni Soykırımı olmamıştır” derse 1 yıl hapse girecek ve 45 bin Euro ceza ödeyecek.
Doğrusunu söyleyeyim, bu satırları yazarken dahi inanamıyorum. Oysa her geçen gün, büyük krize biraz daha yakınlaşıyoruz. Paris’te kimseler “DUR” demezse, Fransa ile kafa kafaya çarpışacağız.
Fransız Sosyalist Partisi, 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Ermeni diasporasına çiçek atıp 400 bin oyun bir bölümünün kendilerindekalması için çaba harcarken, kimse uzun vadeli düşünmüyor.
Biz, kendi politikacılarımızı vizyonu olmadığı için eleştiririz. Meğer Fransız meslekdaşlarının vizyonları hepten yokmuş. Bir Fransız parlamenterin deyimiyle, “Fransa’da lider kalmamış. Piyasayı küçük hesaplı, dar görüşlü politikacılar sarmış”.
Ermeni diasporası, aslında çok iyi bir zamanlama yapmış. Bir yandan seçimler, öte yandan da AB genişlemesi ve İslam aleyhtarıakımlardan da yararlanıyorlar.
Türkiye’nin AB yolunu kesmek isteyenler, özellikle karikatür kriziyle birlikte güçlenen İslam düşmanlığını yapmaya çalışanlar da Ermeni tasarısına destek veriyorlar. Özetle, rüzgar Ermenilerden yana esiyor. Soykırımcıların yelkenlerini dolduruyor.
Türkiye ile ilişkiler bozulacakmış, ortaya çıkacak krizin ekonomik ve siyasi yankıları uzun yıllar sürecekmiş, kimseleri ilgilendirmiyormuş gibi bir hava var.
Fransa, tarihinin kötü bir döneminden geçiyor.
Başıboş bir gidiş var.
Liderlik sorunu giderek yaygınlaşıyor.
Hep merak ediyorum. Fransayı yönetenler gerçekten durumun farkında mı değiller, yoksa Türkiye ile ilişkilerin bozulmasını umursamıyorlar mı?
* * *
“IRAK SINIRINDAN AYRILMAYACAĞIZ”
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Salı akşamı Kanal D Ana Haber bülteninde yaptığı açıklamalar, bu ülkenin orta vadeli Kuzey Irak politikasına önemli bir ışık tutuyor.
Özetlemek gerekirse, Gül’ün temel mesajı şuydu: “Türkiye, Irak sınırına bir güç yığmıştır... PKK’nın sızmaları bitene kadar bu sınırda kalacaktır...Bu konuda Irak hükümeti ile demutabakat halindeyiz...”
Bu açıklama, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) kısa ve orta vadede sınır boyunda kalacağının sinyalidir. Irak topraklarına girip girmediği veya kaç kilometregireceği de artık önemli değildir. Anlaşılan Ankara, Washington’dan gereken sinyali almış veBağdat ile de görüş birliğine varmış.
Ankara’nın Irak hükümetiyle mutabık kalması çok önemli. O dağlarda, sınırın birkaç yüz metre geçilip geçilmemesi de artık sorun değil. TSK bir yerde, Iraklıların işlerini de yerine getiriyor. Sınırın, elek gibi delik deşik kalmasını Iraklılar da istemiyorlar.
Böylece, durum netleşmiş oluyor.
Türk-Irak sınırı, yaklaşık 20-30 bin asker tarafından kontrol altında tutuluyor ve kısa menzilli giriş çıkışlar dışında, TSK, Kuzey Irak içlerine kadar, derinlemesine herhangi bir “sıcak takip harekatı” yapmayacak. Ayrıca, Kuzey Irak’taki bin kişi civarındaki kuvveti de, aynı yerde kalmaya devam edecek.
Washington-Ankara- Bağdat üçgeninde de, bu konuda görüş birliği var.
İşte son durum böyle.
Artık, gereksiz “harekat” spekülasyonlarının peşini bırakalım.
Paylaş