Paylaş
Son durumu yeniden özetleyerek başlayalım.
Türkiye, tezkereyi çıkarıp PKK’ya darbe vurmak için Kuzey Irak’a müdahaleye karar verince, Washington sonunda durumun vahametinin farkına vardı. Duruma el koymadığı taktirde, Türkiye’nin bir şeyler yapacağını anladı.
Araya girdi.
Birkaç gün istedi ve her tarafa pres uygulamaya başladı.
- Ankara’yı, hiç değilse olası bir müdahaleyi ertelemeye ikna etti.
- Kuzey Irak liderlerini (Barzani ve Talabani) PKK’yı ateşkes ve silah bıraktırmaya zorlamaları için müthiş bir baskı altına aldı. Nitekim Kuzey Irak’tan gelen haberler bazı şeylerin kıpırdamaya başladığını gösteriyor.
- Nihayet Bağdat’a “ne yapacaksanız yapın ve Türkiye’yi rahatlatın” mesajı verdi.
Peki, bundan sonra ne olacak?
Üç olası senaryo var:
Bu senaryo, PKK’nın bundan sonra hiçbir suikast yapmamasına, hiçbir cinayet işlememesine bağlıdır.
Bence, bu da imkansızdır.
PKK durmaz...
Ne ABD, ne Barzani, ne de Bağdat PKK’yı tümüyle Kuzey Irak’tan atabilirler.
İlk olayda da, iktidarda kim olursa olsun, Washington ne derse desin, hükümet kamuoyu baskısının üstesinden gelemez.
PKK var oldukça, Türkiye Kuzey Irak tuzağından kendini kurtaramayacaktır.
* * *
TÜRKİYE, KUZEY IRAK’TAN KURTULAMAYACAK...
Geriye üçüncü senaryo kalıyor.
Yani Türkiye’nin bir gün, bir şekilde Kuzey Irak’a müdahale etme zorunluluğu...
Kamuoyu öyle bir noktaya geldi ki, bu hükümeti PKK’yı cezalandırmadan bırakmayacak. Cezalandırılanın da Kuzey Irak, özellikle Barzani olması isteniyor. Bu baskıdan kurtulmak son derece güç.
Bu defa iş ciddi.
Zaten bu noktaya geldikten sonra, işin temeline inmeden yeniden lafla yetinmenin de hiç anlamı yok.
Çok yazık olur...
Bundan dolayı, çok büyük bir değişim olmazsa ve PKK Kuzey Irak’tan çıkarılamaz, silahsızlandırılamaz ise, Türkiye bir müdahalede bulunacak.
İşte bu durumda iki olasılık var:
Eğer olası bir müdahale için uluslararası kamuoyunu iyi hazırlamaz ve bütün yükü askerin üstüne atarsak, hem TSK’ya hem de ülkemize büyük zarar veririz. Unutmayalım ki, tezkere caydırıcı bir unsurdur. Kullanılmadığı sürece de etkinliği sürer. Ancak bir defa kullandınız mı, nükleer bomba gibi, her şeyi yok eder ve biter.
Şu sıralarda diplomasi süreci yaşıyoruz. ABD’nin neler yapabileceğini izliyoruz.
Peki, izlemekle mi yetineceğiz?
Türkiye’nin, ciddiyse, şimdiden bir müdahale olasılığını dikkate alıp, Avrupa’yı, Birleşmiş Milletleri, Orta Doğu’yu, Arap dünyasını hazırlaması gerekiyor.
Ali Babacan’ın Orta Doğu, Erdoğan’ın İngiltere ziyaretini sadece bir başlangıç gibi görmek gerekir. İran’a gidilmeli, Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır’a çaresizliğimiz anlatılmalı. Avrupa bilgilendirilmeli.
Uluslararası kamuoyunu ve devletleri hazırlamadan askerimizi Kuzey Irak’a sürüp, tüm sorumluluğu onların omuzlarına yüklersek ülkemize çok zarar veririz.
Başbakan Erdoğan son referandum ile toplumda hala önemli bir desteği olduğunu gösterdi. Şimdi de liderliği göstermeli ve ucuz milliyetçilik yapmadan, ülkeyi tüm kurumlarıyla birlikte bu krizden çıkarmalıdır.
Liderler, kamuoyunu yönlendirmesini bilen, ülkelerini maceralardan koruyabilen kişilerdir.
Kuzey Irak krizi, Erdoğan’ın gerçekten bir lider mi yoksa günün koşullarının yarattığı bir hükümet başkanı mı olduğunu gösterecek.
Başbakan’ın acele etmemesi, diplomasiye yeterli süre tanıması doğru bir yaklaşım. Ancak asıl liderlik testi, krizin ileri safhalarında gerçekleşecek.
Paylaş