Paylaş
Çok açıkça söylemeliyim ki, ben olup bitenlerden somut birşey çıkaramıyorum. Komplo teorisi meraklıları inanılmaz senaryolar çiziyorlar. Ancak bunun sonu yok.
Beni asıl korkutan husus, ortada birşeylerin olduğu ve bu manzaraya bakınca ilerde çok daha büyük karmaşaların yaşanacağı kokusunun giderek yaygınlaşması. Durum son derece karışık.
Ergenekon soruşturması gittikçe dallanıp budaklanıyor.İşin içine öyle isimler giriyor ki, inanamıyorum.
Ergenekon ile AKP’nin kapanma davası arasında kurulan bağ, Hırant Dink soruşturmasında jandarma komutanlarının suçlanması...
Sanki dev bir hesaplaşmaya doğru kayıyoruz.Taraflar ellerindeki tüm kartları oynuyorlar.
İşte bundan dolayı birşeyler olacak, bazı kafalar devrilecek sanıyorum, ancak bunun nerede biteceğini göremiyorum.
İYİLİK PERİMİZİ KAYBETTİK
Mehpare Edin’ibenim okuyuculararımdan büyük bir bölümü eminim tanımazdı.Ancak bir bölümü ise Mehpare’yi hem çok iyi tanır hem de ona gerçekten “İyilik perisi” gözüyle bakardı.
Bazı insanlar vardır ruhlarının güzelliği yüzüne vurur. Ruhları tertemizdir, güzeldir ve sadece iyilik düşünürler. Sadece yardım etmek, el uzatmak isterler. Mehpare işte öyle bir insandı. Onunla beraber olmak, konuşmak, neler yapmak istediğini dinlemek insana büyük bir keyif verirdi.Pırlanta gibi dört çocuğu oldu. Eminimruh ve fizik güzelliğini onlara da vermiştir.
Esat Edin, Mehpare’nin dört yıllık hastalığı süresinde ona herşeyini verdi. Enerjisini, sevgisini ve güleryüzünü. Arkadaşları da Mehpare’yi yaşatmak için çırpındılar.
Dün Nişantaşı kilitlenmişti. Hiç bir çıkara dayanmayan, sadece sevgisini gösterebilmek, onu son yolculuğuna uğurlamak içinTeşvikiye camii’ni dolduran insanlar görülmeyedeğerdi.
Aramızda çok az Mehpare’ler vardır.
Onların kıymetini bilelim.
AB PROJESİNE SIRT DÖNMENİN FATURASI...
Hayatımızın her parçasının Avrupa Birliği (AB) projesinden etkileneceğini hep söylerim. şte son örneği: AKP’nin kapanması istemi.
Bakıyorum şimdi, tüm AKP’liler, liberaller, demokratlar, MHP başta olmak üzere bir kesim politikacılar ayaklanmış durumdalar.
Üstelik son derecede de haklılar.
Benim hatırlatmak istediğim bir tek nokta var. O da, bağırıp çağırmak yerine, gereken güvenceleri zamanında almak gerektiğidir. En sağlıklı güvence de, Avrupa Birliği projesidir.
Eğer Türkiye, Sarkozy veya Merkel’e takılmamış olsaydı ve AB’ye uyum reformlarını hiç geciktirmeden sürdürüyor olsaydı. Başta 301 olmak üzere, siyasi reformları hızla yürütse, Baş Müzakerecimiz başka işlerle uğraşacağına Avrupa Başkentlerini turlasa ve onların desteklerini elde edebilseydi...
Eğer Türkiye, Kopenhag Kriterlerinin dışında kalan, ekonomiyle ilgili müzakere başlıklarındaki açılış kriterlerini tamamlayabilseydi...
Eğer Türkiye, hem içerde hem de dışarda geniş bir kampanya ile AB’yi ülke içinde, kendimizi de Avrupa’da tanıtma çalışmalarına birazcık ilgi gösterseydi...
Sorarım sizlere, bugün bu noktalara gelebilir miydik ?
Hayır, zira Avrupa Birliği iki yönlü bir güvence getirirdi.
Birinci güvence, laikliğin elden gideceğinden korkan kesimlere, laiklik olmadan AB üyesi olunamayacağı gerçeğiydi. AKP kadrolarının vermedikleri veya veremedikleri bu güvenceyi Avrupa’dan alabilecektik.
İkinci güvence de, demokratik sistemin zorlamalarla yürütülemeyeceği olacaktı.
Bu iki güvence tam üyelik durumunda kesinleşecektir. Ancak, müzakerelerde mesafe alınabilmiş olsaydı, daha şimdiden bu koruma şemsiyesinin altına girilebilirdi.
AKP nedense, AB’nin, onlar dahil tüm hükümetler için son derece önemli bir savunma zırhı yaratacağını anlayamıyor. Başbakan yüzde 47 oy ile bu işin altından kalkılabilineceğine inanıyor. AB’yi hala bir lüks gibi görüyor.
AB’yi arka plana attıkça, bir gün karşımıza beklenmedik bazı faturalar çıkarılınca fena halde kızıyoruz.
Oysa kızacağımıza, AB gerçeğini görelim.
GS’LILAR DEĞER ABİ’YE SAHİP ÇIKIN
Bugün GS’ın kongresi var. Tüm delegeler bir araya gelecekler ve yeni bir başkan seçecekler.
Hayırlı olsun...
Ancak herkese bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Değer Eraybar abimiz önemli bir sağlık sorunuyla ağır bir ameliyat oldu ve Florance Nightingale- Metropol hastanesinde yatıyor.
GS’a voleybol alanında son derece değerli şampiyonluklar kazandırmış, ardından da spor yazarlığı yapmıştır.
GS’lılar, Değer abiye maddi-manevi ellerini uzatmalı, sıcak sevgilerini ona hissettirmelilerdir.
HAYATIN NE OLDUĞUNU CANAN BARLAS’TAN ÖĞRENİN
Elimde, Canan Barlas’ın ALFA tarafından piyasaya çıkarılan “Torunlarıma Anlatamadığım Karmaşık Masallar” adlı kitabı var. Bir defa okumak yetmiyor. Koskoca bir hayat felsefesini 120 sayfaya sıkıştırmış. İnsanlarla hayvanların ortak noktalarından tutun, Çalışmanın ne anlama geldiğinden Hayatın boşluğunu nasıl ve ne zaman anladığımıza, Görgülü olmaktan Eğitimin ne anlama geldiğine kadar, bir dizi yaşam dersleriyle dolu bir kitap.
Canan belki torunlarına bu masallardan büyük bir bölümünü anlatamamış olabilir. Ancak bana o kadar çok şey anlattı ki, adeta yıllar boyunca biriktirdiği deneyimlerinden arıtılmış en önemlilerini aldım.
Kendimi zenginleşmiş hissettim.
Dayanamadım, oğlum Umur’a verdim. “Bunları oku. Başka kimselerin sana veremeyeceği görüşleri bu kitapta bulacaksın. Kıymetini bil” dedim.
Canan bir filozof. Aynı zamanda müthiş bir gözlemci ve sosyolog. İşte bütün bu değerler bir araya gelince, ortaya nefis bir kitap çıkmış. Ellerine sağlık Canan...
KIVRIKOĞLU: İDDİALARINIZI İSPATLAYIN...
Geçen hafta Cumartesi yazımda, 24 üncü Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün nasıl sert bir kampanya ile karşı karşıya kaldığına değinmiş ve o dönemde kulislerde, bu kampanya’nın bir önceki Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu tarafından körüklendiği söylentilerinin dolaştığına dikkat çekmiştim.
“Bu dönemde en çok duyduğumuz söylenti, eski Genelkurmay Başkanı Org. Kıvrıkoğlu’nun bu kampanyayı körüklediğiydi. Doğrusunu söylemem gerekirse, o dönemde Kıvrıkoğlu’nun böyle bir şey yapacağını tahmin etmemiştim. Bir eski Genelkurmay Başkanı’nın, yerine gelen bir silah arkadaşına böyle bir tepki koyması düşünülemezdi. Şimdi, Hürriyet’te Şükrü Küçükşahin’in son günlerdeki yazılarından anlıyoruz ki, böyle bir tutumun nedenleri başkaymış. Org. Kıvrıkoğlu da hiç saklamıyor. Özkök’ü irtica ile mücadelede zayıf buluyormuş. Demek ki, Özkök’ü hırpalayabilirmiş”
Sayın Kıvrıkoğlu bu yazıma bir açıklama yollamış.
“Siz kitapları ve yazıları tarafımdan okunan bir yazar değilsiniz. Sizi, bazı televizyon kanallarında ve gazetelerde hakkınızda yapılan yayınlardan tanıyorum” diyebaşlayan açıklamanın tonuher satırında biraz daha ağırlaşarak devam ediyor ve sonunda “Bu suçlamanıza dayanak olarakta bu konudaki söylentileri ve benim Genelkurmay başkanlığına yeni bir kişi önermemi gösteriyorsunuz. ...Sayın Birand şimdi sizi yazdıklarınızın arkasında durarak bu kampanyayı körüklediğim şeklindeki iddianızı ispatlamaya davet ediyorum.” diye bitiyor.
Sayın Kıvrıkoğlu’nun bu açıklamasını sütunlarıma almak, benim yazarlık görevimdir.
Paylaş