PaylaÅŸ
Aslında öyle olaylar arka arkaya geldi ve bu olaylarla ilgili olarak hem Başbakan hem de diğer bazı bakanlar öylesine sık konuştu ve sert demeçler verdiler ki dışardan bakan herkeste bir kaygı doğdu. Türkiye'nin ilk defa askeri gücüne işaret etmesi de bu kaygı ve kuşkuları yaygınlaştı. Özellikle demeçlerde kullanılan dil ve üslup tırmanmayı arttırdı.
Â
Bugün Türkiye, birçok baÅŸkentte "Bölgede sürtüşmeye hazır, hatta fırsat arayan bir ülke" gibi görülüyor.  Â
Â
Oysa hiç ilgisi yok.
Â
Ankara'nın tahrik edilmedikçe veya çok zorunlu kalmadıkça silahlı kuvvetlerini kullanması söz konusu değil. Böyle bir imajın doğmasının bir nedeni olayların Türkiye'yi bu noktaya itmesi. Diğer bir neden de ileride doğabilecek daha tehlikeli durumları önleyebilmek için şimdiden etrafa gözdağı vermek istenmesidir. Ancak hemen herkesin üzerinde durduğu nokta, demeç bolluğu ve kullanılan sözlerle tırmanmanın sürdürülmesidir.
Â
Uluslararası kamuoyundaki izlenim aslında İsrail ile çatışma, Suriye ile itişme ve Güney Kıbrıs'ın gaz arama girişimi ile yaygınlaştı. Daha doğrusu genel izlenim bu üç olayın üst üste gelmesi sonucunda doğdu.
Â
Bütün bunlara bir de "Akdeniz'deki Türk varlığı artacak. Türk donanmasının gücü takviye edilecek" açıklamasını da ekleyince kaşlar daha da fazla kalkıyor.
Â
Ancak artık frene basma zamanı gelmiş gibi görünüyor.
Her ne kadar bizim dışımızdaki olaylar nedeniyle böyle bir görüntü doğmuş olsa da sonunda fatura bize çıkıyor.
Â
Ankara ve özellikle Dışişleri Bakanlığı da bu dış görüntüden memnun değil. Bunu bir hafta içinde New York'ta bizzat hissettim...
Â
Bakalım ince ayar yapılacak mı?
Â
Demeç bolluğuna fren basılacak mı?
İSRAİL İLE SÜRTÜŞME EN ÇOK DİKKATLERİ ÇEKEN OLDU...
Türkiye'nin dış görüntüsünü en çok İsrail ile sürtüşme bozdu.
Â
Bunun sorumluluğu da aslında İsrail'e aitti. Marmara gemisine, hem de uluslararası sularda saldırıp 9 vatandaşımızı öldürmesi karşısında sergilenen tepki Ankara tarafından "Devlet olmanın koşulu" olarak nitelendi. Onur sorunu sayıldı ve hiçbir pazarlığa girilmedi.
Â
İSRAİL konusunda, özellikle Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun açıklamaları ilk başlarda çok dikkatleri çekti. Ancak ardından Başbakan'ın demeçlerini arttırması ve defasında da çıtayı yükseltmesi geldi. Bitmedi; önce diplomatik ilişkilerin azaltılması, ardından yardım konvoyunu donanmanın koruyacağını açıklaması, daha sonra gerekirse "Çatışmaya dahi girilebileceğini" söylemesi ve bunların sık sık tekrarlanması artık fazla geldi. New York' ta Türk heyetiyle konuşan ABD ve AB yetkilileri, Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerin düzelmesi için koyduğu " Barışma koşullarını ve gösterdiği genel tepkiyi" haklı bulduklarını, Başbakan'ın eleştirilerini anlayışla karşıladıklarını ancak "Bu kadar sık ve sürekli tırmandırmayı anlayamadıklarını, bu tutumun kuşkular yarattığını" söylediler.
SURİYE’DE ESAD'I DEVİRME KONUSUNDA BAŞROLDEYİZ
Â
Aynı dönemde Suriye sorununun boyutları genişledi. Esad rejiminin devrilmesi konusundaki demeçler de her geçen gün biraz daha sertleşti. Bugün Türkiye tek başına, Esad'ı devirme konusunda baş role soyunmuş durumda. Hem muhalefeti organize ediyor hem de baskıyı sürdürüyor.
Â
Tabii bunu yaparken de ister istemez sert açıklamalar yapılıyor.
Â
Tırmanma bu alanda da hissediliyor.
Â
Başbakan veya Dışişleri Bakanı ile konuştuğunuzda, Suriye'deki durumu da kendilerinin değil Başkan Esad'ın yarattığına dikkat çekiyorlar. En büyük korkuları da Esad'ın bu tutumuyla Suriye' de bir mezhep kavgasına yol açması. Bunun Türkiye ve bölgedeki olası yansımaları Ankara'yı açıkça korkutuyor. Bundan dolayı da Esad'ı gözden çıkarmış durumdalar.
Â
Yine de Ankara ilerisini tam göremiyor.
Â
Ne Esad'ın nasıl ve ne zaman iktidarı bırakacağını hesaplayabiliyor ne de Esad sonrasındaki Suriye net şekilde algılanabiliyor.
Â
Bilinen tek şey Esad'ın gözden çıkarıldığı ve demokratik bir Suriye için mücadelenin sürdürüleceği.
GÜNEY KIBRIS’TA BAŞKANLIK SEÇİMİ GAZI...
Güney Kıbrıs'ın gaz arama ama girişimi de Türkiye' nin verdiği tepki nedeniyle "Ankara Akdeniz’i karıştırıyor" söylentilerini arttırdı.
Â
"Ne yapmalıydık yani? Buyrun arayın mı demeliydik? Türklere de ait olan bir denizaltı zenginliğini Rumlara mı bırakmalıydık?" diyen Dışişleri yetkilileri bu gelişmenin de Türkiye’nin insiyatifi dışında gerçekleştiğini ve pazu göstermek zorunda kalındığına dikkat çekiyorlar.
Â
Güney Kıbrıs'ın beklenmedik bir anda gaz aramaya kalkmasının bir nedeni Ekim’deki müzakereler öncesinde gerilimi arttırmak ise bir diğeri de gelecek yıl yapılacak olan Başkanlık seçiminin şimdiden başlatılan provaları. Hristofias, güçlü başkan görünümü vermeye çalışıyor.
Â
Öte yandan şimdi KKTC'nin bu konudaki girişimine ne yanıt verecekleri merak konusu.
Â
Hatırlatayım: KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun BM Genel Sekreteri’ne bulunduğu öneride; birlikte gaz araması yapılması, elde edilecek gelirin bir BM fonunda tutulması ve çözüm aşamasında bu paranın her iki tarafça kullanılması var.
Â
Ne olursa olsun Kıbrıs da Akdeniz’de Türkiye’nin bayrak göstermesine yol açtı.
Â
Sorumluluk Güney Kıbrıs'a ait olsa dahi sertliğin faturası Türkiye'ye çıkarılıyor.
 Â
Â
PaylaÅŸ