Beşiktaş'a bu kara lekeyi kim sürdü?

Beşiktaş hiç haketmediği bir ceza aldı. 110 yıllık bir kulübümüze ve Türk futboluna kara bir leke sürüldü. Fikret Orman'ın hislerini ve tüm Beşiktaş camiasının üzüntüsünü paylaşmamak elde değil. Düşülen bu durumun gerçek sorumlusu ise hiç oralı bile değil. Ayıptır, yazıktır.

Haberin Devamı

Dikkat ediyorum, kimselerin sesi çıkmıyor.

Nerede o ünlü köşe yazarları, spor yazarları veya TV'lerde döktüren spor yorumcuları. Bilmem, belki söylüyorlardır ancak ben duyamıyorum.

Çarşı nerede ?

O Çarşı ki, her zaman ve kim olursa olsun doğruyu söylediği için herkes tarafından sevilen taraftar gurubu, neden susuyor ?

UEFA'nın verdiği karar 110 yıllık bir kulübümüz için yüz karasıdır.

Bu kararın gerekçesi de çok basit. Kulüp hesaplarında açıkça yolsuzluk yapılmış.

Şimdi bakıyorum, zavallı Fikret Orman ağlamaklı.

Ne yapacağını şaşırmış durumda. Kendisinin bu olayla hiç ilgisi yok. Herhalde kulubün bu duruma düştüğünü bilse belki de başkanlığa aday olmazdı. Şu sıralarda, yüzkızartıcı bir suç nedeniyle Avrupa'dan 1 yıllığına atılan şanlı Beşiktaş'ı nasıl kurtaracağının hesaplarını yapıyor. Taraftarıyla birlikte, çırpınıp duruyor. Üstelik son derece de haklı. Önemli olan Avrupa'da oynama hakkını kaybetmek değil, siyah beyazlıların uğradığı prestij kaybıdır.

Haberin Devamı

Orman, çaresiz durumda. Allahı var, gerçek sorumlu olanı da açıkça suçlamıyor. Efendiliğini koruyor. Tüm yükü omuzlarında taşımayı kabul ediyor.

Beşiktaş'ı bu duruma sokan eski yönetim ise sipere yatmış durumda. Asıl sorumlu sayılması gereken Yıldırım Demirören ise, halen TFF’nin başında ve hiç oralı değil. Sesini çıkartmıyor. Federasyon başkanı olarak tüm futbol ailemizin liderliğini (!) yapıyor.

Ama artık yapmamalı!

Yapamamalı!..

ÇAMLICA, ÖNCE ŞU GARABET  ANTENLERDEN KURTULUP, YEŞİL KALSA, DAHA İYİ OLMAZ MI?

Boğaz'a 3. köprüye, Başbakan'ın çılgın projelerine karşı olmadığım gibi, İstanbul'a cami yapılmasına da hiç karşı değilim.

Kimseler kusuruma bakmasın, ancak Çamlıca tepesine, İstanbul'un her yanından görülecek büyüklükteki cami projesi fikrine katılamıyorum.

İstanbul'un hemen her yanı cami dolu. Yani, İstanbulluların ibadette zorluk çektiklerini kimse iddia edemez. Üstelik Çamlıca 'ya kondurulacak dev bir camiye gidebilmek için özel bir çaba gerekecek. O tepeye yakın oturan yok. Ulaşılması için yollar açılacak, teleferik kurulacak. Büyük olasılıkla da, Başbakan geldiğinde “Cuma”dan “Cuma”ya veya hafta sonları mesire yerine gelenler tarafından doldurulacak.

Haberin Devamı

15 bin dönümlük bir yeşillik alanda bulunan ağaçların bir kısmı kesilecek. Yollar açılacak, direkler dikilecek.

Dev bir cami dikmekten önce, Çamlıca'nın tepesindeki o garabet antenler temizlense, Büyük Şehir Belediyesi tümü için tek bir anten çıksa ve orası parklar ve bahçelerle tam bir mesire yeri konumuna getirilse daha hoş olmaz mı ?

İstanbul beton yığınına dönmüş durumda. Beş karışlık yeşil sahamız yokken, olan azıcık yeşili de bu şekilde neden yok ediyoruz ki?

Anlaşılır gibi değil...

SAYIŞTAY BAŞKANI DOĞRUYU SÖYLEMİŞ...

Akşam gazetesinde, Deniz Çiçek imzalı haberde okudum. Sayıştay Başkanı Recai Akyel, bir panelde öylesine doğru saptamalar yapmış, bürokrasimizin gerçek yüzünü o kadar iyi anlatmış ki, dayanamadım ve en çarpıcı bölümlerini kısaca aldım:

Haberin Devamı

“Vergi denetimleri yanında, denetim yapanların denetimi de önemli, gerekli ve faydalı. Türkiye'de bazı denetimlerin lüzumsuz olduğu iddiaları ortaya atılıyor. Eğer bir kurumda karar ve kural varsa, denetim de olmalı. Denetimler açık yapılmalı. Kimi teftiş kurullarında amaçların dışına çıkan ve zararı olan denetimler gerçekleşiyor. Yanlış denetim de denetimsizlik gibi risk... Denetimin kalite kontrolü olmalı...”

“YAMALI BOHÇAYIZ: Türkiye'deki kamu kurumları bir sistem getireceklerinde hep başka ülkelerin modellerini örnek alıyor. Kamu yönetiminde örnek alınmayan ülke kalmamış. Yamalı bohça gibiyiz. Türkiye de bunun çok zararını çekiyor. İthal sistemlerden öteye gidemiyoruz. Şekilde kalıyoruz, özüne inemiyoruz. İthal ettiğimiz sistemin tercümesini bile yapamıyoruz. O ülkenin kanunları ya da mevzuatı tercüme edilirken, yanlışlar yapılıyor.”

Haberin Devamı

“KURUMLAR BENCİL: Kurumlar o kadar bencil ki, işine gelen kuralı alıyor, gelmeyeni hemen siliyor. İşine gelmeyince o sistemi öyle bir getiriyor ki buraya, gazı olan ama freni olmayan otomobil gibi. Kurum, işine gelince gaza basıyor ama fren yok.”

“KİMSE KAFA YORMUYOR: Bir sistemi ithal edince, o sistemin uygulanmasında da kurumlar arasında uyuşmazlık oluyor. Maliye, bir sistem getiriyor ama başka kurumların sistemi buna uymuyor.”

“BÜROKRASİ BAĞNAZ: Türkiye'de kurumsal bağnazlık var. Allah hiçbir kurumu ötekinin insafına bırakmasın. Hiçbir kurum arasında ortak çalışma ve koordinasyon yok. Türkiye'de aynı kurum kural koyuyor, o kuralı aynı kurum uyguluyor ve yine aynı kurum denetliyor. Böyle olmaz, dış denetim olmalı. Türkiye'de reformlar konusunda da sorun var. Bir konuda anayasa düzenlemesi yapılıyor ama uyum yasası yok. Bir yasa çıkarılıyor ama uygulama için idari düzenleme yok.”

Yazarın Tüm Yazıları