Paylaş
Nihayet bitti...
Yıllardan beri yaşanan bir maceranın sonuna geldik.
Askerlik görevi konusundaki çarpıklıklardan kaynaklanan bu bedelli askerlik sorunukapanmış oluyor. Yıllardan beri tartışıp durduk. Her defasında siyasi iktidar ister, Genelkurmay karşı çıkar ve kısa bir süre sonra aynı tartışmalar yeniden başlardı.
AK Parti iktidarı bu gidişi durdurmasını bildi ve sorunu "şimdilik " çözdü.
"Şimdilik" kelimesini özellikle kullandım. Zira asıl sorun hala geçerli. Göreceksiniz, bir süre sonra yine aynı tartışmalar, belki de farklı şekillerde yenidenbaşlayacak.
Nedeni de, asıl sorun Askerlik Görevi ' dir.
Bugün bakın, değişik 3-4 askerlik sistemi var. Farklı uygulamalar yapılıyor. "Askerlik Bir Vatan Görevidir " diye başlayıp, her kesimin ihtiyacına göre yapılan son düzenlemeler, tam bir karmaşa yaratıyor.
Bu gidişle göreceksiniz, yakında dönüp dolaşılıp, Profesyonel Askerlik sorunu gündeme gelecektir. Zira huzursuzluğun temel nedeni Askerlik görevidir. Türk kamuoyu artık değişmektedir. Bu değişime uygun şekilde, askerlik görevinin de mutlaka yeniden ele alınması gerekiyor.
Bu da profesyonel askerlikten geçiyor.
ESAD İKTİDARINI HRİSTİYAN AZINLIK UZATIYOR ...
Türkiye, Uluslararası kamuoyunda Suriye'de iktidar değiştirecek bir ülke olarak görülüyor. Hatta sırtımız sıvazlanıyor. Bu rolü ne kadar reddedersek reddedelim, bu etiket bir defa alnımıza yapıştı. Adeta sorumlu sayılıyoruz. Ankara da, bu etiketi benimsedi... Esad'ın bir an önce düşmesi için de çabalarını arttırıyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hatta Dışişleri Bakanı olsun, hemen hergün sert demeçler veriyorlar. Eski dostlarını yerden yere vuruyorlar. Artık Esad'a vurmak günlük spora dönüştü. Dışişleri Bakanlığı politikalarını anlatıyor, brifinglerle haklılılığını anlatmaya çalışıyorlar. Yaptırımlardan söz ediliyor. Hatta askeri senaryolar tartışılıyor.
Ancak gelin görün ki, Esad iktidarında pek bir kıpırdama yok. Kamuoyundaki desteğinde de bir azalma görünmüyor. Tüm çabalara rağmen, Suriye rejimi ayakta duruyor. Ne Arap liginin kararlarına aldırıyor, ne de Ankara'dan gelen salvolara takılıyor.
Şu sıralarda, Türkiye'nin dış politikastratejilerini yapanlara "Esad' ın düşmesi için aylardır çırpınıyorsunuz. İktidarı ne zaman bırakacağını tahmin ediyorsunuz?" diye sorduğunuz zaman, hep aynı yanıtı alıyorsunuz:
"Biz daha önce düşeceğini bekliyorduk. Ancak iktidar güçleri kenetlendi. Şimdiki tahminimiz, 6 ay ile 2 yıl arasında değişiyor."
Peki ne oldu da, Esad iktidarı böylesine dirençli çıktı?
Son gelen bilgiler çok ilginç bir durumu ortaya koyuyor.
1. Suriye'ye en büyük destek İran'dan geliyor. Günlük ve somut destek veriyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde de Rusya ve Çin' in Şam yönetimine siyasi desteği de son derece önemli.
2. Uluslararası baskıları yavaşlatan, hatta geciktiren en önemli etken ise, Suriye'nin nüfusunun yüzde 10’unu oluşturan 2.5 milyonluk Hıristiyan azınlıktan kaynaklanıyor. Bu gurubun en büyük kaygısı, Esad'dan sonra aşırı İslamcıların iktidara gelmeleri ve Hıristiyan kesimin tüm rahatını bozma olasılığı. Bu nedenle Baas partisini ve iktidar yapısını şiddetle destekliyorlar. Bu da, Esad'ın hayatını rahatlatıyor, direnişini arttırıyor .
3. Hıristiyan azınlığın bu tutumu, Avrupave Amerika'yı etkiliyor. Bundan dolayı, Başbakan Erdoğan'ın sık sık şikayet ettiği, Batı'nın çekimserliği hala sürüyor. Hıristiyan dünyası da, Esad sonrasını göremediklerinden dolayı baskısını arttıramıyor.
4. İsrail de, çekimser davrananlar arasında. Esad sonrasındaki aşırı islamcı bir iktidar ile karşı karşıya kalmak istemediklerinden dolayı, ağırlığını koymuyor. Bugün Esad'ın nasıl bir tutum takındığı bilinirken, bilinmeyen bir iktidar olasılığı karşısındaki tereddüt hala sürüyor. İsrail'in bu yaklaşımı Washington' un çok ileri gitmemesine ve topu Türkiye'ye atmasına yol açıyor.
Bu dengeler yarın değişebilir , ancak zaman alacaktır.
Bu durum Ankara'yı rahatsız ediyor. Bu nedenle de, Suriye muhalefetini uyarıyor ve Esad sonrasındaki tehlikeleri gösteriyor. Ancak anladığımız kadarıyla, muhalif güçler de henüz kesin bir karara varabilmiş değil.
İşte Ankara'nın işini zorlaştıran en önemli unsurlar bunlar...
TUTUKLULUK SÜRELERİ UTANÇ VERİYOR ...
Anlaşılır gibi değil...
Türkiye hakkında övgüler yağdırılıyor, ekonomisinin parlaklığından başlayıp, bölgesindeki gelişmeleri etkilemesine kadar, örnek ülke diye alkışa boğuluyor... Başbakan ellerde taşınıyor... Geleceğin ülkesi konumuna girdiği yazılıp çiziliyor.
Böylesine olumlu bir ortam varken, aynı Türkiye, Uluslararası basın kuruluşları ve İnsan Hakları Dernekleri tarafından sert şekilde eleştiriliyor. Cezalandırılması için, kampanyalar başlatılıyor. Başlıca nedeni de, gazetecilerin hapsedilmesi ve özellikle de, sanık durumundaki kişilerin yıllar boyunca tutuklu kalmaları.
Türkiye bir yandan yıldızını parlatıyor, öte yandan kendi kendini ayağından vuruyor. İşin garip yanı, tüm olumlugelişmelerin sahibi olan iktidar partisinin, bu duruma seyirci kalmasıdır. Demokrasiyi bayrak yapan bir hükümetten beklenmeyecek bir tutum. İsteseler birgün de çözebilecekleri bir sorunu yıllardır süründürüyorlar.
Ya umursamıyorlar veya prestij kaybettiklerinin farkında değiller..
Yazık!..
Paylaş