Paylaş
Başbakan'ın ameliyat sonrasında hemen taburcu olması, hem piyasaları hem de kamu oyunu büyük oranda rahat ettirdi. Birkaç gündür herkesin paylaştığı söylenti fırtınası da yavaş yavaş diniyor.
Dünkü yazımda Başbakan'ın sağlığı konusunda şeffaflığın önemine değinmiştim...
Başbakan'ı sever veya reddedebilir, politikalarına karşı çıkar veya kabul edebiliriz , ancak bütün bunların dışında, Başbakan Erdoğan'ın sağlığı ile çok yakından ilgilenmek zorunda olduğumuzu yazmıştım.
Bazıları “Neden bu kadar merak ediyorsun? " diye soruyor.
Bu sorunun sorulması dahi garibime gitti.
Bakın neden merak ettiğimi anlatayım:
Unutmayalım ki, Başbakan Erdoğan bu ülkeyi tek başına yönetmektedir. Tüm gelişmelere tek başına yön verebilmektedir. Şimdiye kadar, otoritesini ülkenin her yanında böylesine hissettiren bir başka lider ile karşılaşmadık. Kendi partisine olan hakimiyetini bir yana bırakalım, Türkiye'nin tüm bürokrasisini böylesine kontrolünde tutabilen, bir zamanlar üstüne toz kondurulmayan Türk Silahlı Kuvvetlerini dahi denetimine alan bir Başbakan tarafından yönetiliyoruz. Ekonomide hiçbir adım, ona sorulmadan atılamıyor. Aynı şekilde, dış politikada tüm kararlar yine Başbakan' dan onay almadan uygulanamıyor.
Böylesine güçlü bir kişilikle karşı karşıyayız ve bu lider bu ülkeyi 9 yıldır yönetiyor. Hem de 3 seçimi, oyunu arttırarak kazanıyor . Hem de , çoğunluğu elinde tutan Ak Parti'nin, rakibi olmayan tek sahibi...
Kabul edelim veya etmeyelim, birçok eksikliklere rağmen, Başbakan Erdoğan bütün bu yaklaşımlarıyla istikrarlı bir süreç yarattı. Ekonomi güçlendi, iç ve dış dengeler değişti. Dünya'nın Türkiye’ye bakışı çok farklılaştı.
Şimdi , tüm gelişmelere böylesine hakim olan bir liderin sağlığı sizi ilgilendirmez mi ?
Hele bir de etrafımıza bakalım...
Kürt sorununda son derece önemli bir süreçten geçiliyor...
Avrupadan gelen ekonomik krizin kara bulutları giderek yaklaşıyor . Bize ulaştığında büyük bir sarsıntı yaşayabiliriz ...Yıllardır kazandıklarımızı kaybetmemiz söz konusu olabilir...
Suriye başta olmak üzere, Ortadoğu amansız bir karmaşaya gidiyor...
Böyle bir ortamda siz Erdoğan'ın sağlığıyle ilgilenmiyorsanız, bravo doğrusu .
Kusura bakmayın ben çok önemsiyorum. Bundan dolayı da , taburcu olmasından memnun olanların arasındayım. Yine, herkese geçmiş olsun...
BİN GÜNLÜK AYIP İÇİN KİM ÖZÜR DİLEYECEK ?
Mustafa Balbay tam 1000 (Bin) gündür gözaltında.
Hani suçu saptanmış ve mahkeme tarafından cezalandırılmış olsa, kimsenin söyleyecek sözü olmazdı. Ancak gelin görün ki, Balbay'ın yargılanması dahi doğru dürüst başlanabilmiş değil.
Sadece Balbay değil, Tuncay Özkan, Ahmet Şık, Nedim Şener başta olmak üzere, onlarca gazeteci aynı durumda. Gazeteci olmayan, ancak aynı durumda tutuklu bekleyen yüzlerce insan, bin değil birkaç bin gündür iddianamenin yazılmasını veya yargılanmayı bekliyor.
Bu durum, Türk yargı sistemini hazırlayan , bu yasaları yazan ve oylarıyla kabul edenlerin bir ayıbıdır. Savcı ve yargıçlar da, bu yasaları en geniş şekliyle yorumluyarak, ayıba katılmaktadırlar.
Akıl ve mantığın kabul edebileceği bir durum değil.
Kaçmasına imkan olmayan , delilleri karartma imkanı bulunmayan kişilerin böylesine bir durumda tutulmalarının en büyük İnsan Hakkı ihlali değil de , nedir acaba ?
İçlerinden bir çoğu , belki de suçsuz görülecek ve serbest kalacak .
O zaman bunun hesabını kim verecek?
Bu insanlardan kim özür dileyecek?
Özür dilemek, kaybolan günleri geri getirmeyeceğine göre, bu ayıbın cezasını kim ödeyecek?
NEFRET
Radikal Gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’ın son kitabı aslında ülkeni gündemini değiştirebilecek kadar iyi hazırlanmış. Gel gelelim bizler hep başka şeyler konuşur olduk. İsmail, “Nefret – Malatya: Bir Milli Mutabakat Cinayeti” adı verdiği kitabında bize on senelik bir zaman diliminde Hristiyan din adamları ile misyonerlerin ölümlerini anlatıyor. Malatya Zirve Yayınevi olayından yola çıkarak Rahip Santoro’nun öldürülmesine kadar, birçok kentte saldırıya uğrayan din adamlarının neden ve kimler tarafından hedef gösterildiğini anlatan “Nefret” Kalkedon Yayınları’ndan çıktı. Son derece titiz bir araştırmanın sonucu olan kitap ülkede hala gazetecilik yapıldığının kanıtlarından.
Paylaş