Awacs çok pahalı bir oyuncak değil mi?

Yıllar öncesinden beri, Amerika Türkiye’ye AWACS uçakları satmak ister. Knedimi bildim bileli, özellikle NATO’nun en şaşalı dönemlerinde Boeing fırması Genelkurmayın kapısını aşındırır dururdu.

Haberin Devamı

Yıllar öncesinden beri, Amerika Türkiye’ye AWACS uçakları satmak ister. Knedimi bildim bileli, özellikle NATO’nun en şaşalı dönemlerinde Boeing fırması Genelkurmayın kapısını aşındırır dururdu.

 

Awacs’ın, (ufuk ötesini görebilen ve düşman uçaklarını erkenden saptayan sistem) her evelazım (!) bir sistem olduğunu, Türkiye’ nin mutlaka alması gerektiği söylenirdi. Rahmetli Oramiral Güven Erkaya, Genelkurmay’da görev yaparken, Türkiye’nin hava savunmasının delik deşik olduğunu, bir türlü saplam bir radar ağı kurulamadığını belirtir ve Awacs yerine, asıl toptan bir hava savunma sisteminin geliştirilmesi gerektiğini söyler ve Awacs’ın Türkiye için fazla lüks olduğunu vurgulardı.

 

Haberin Devamı

Şimdi baktım, Boeing fırması nihayet amacına ulaşmış.

 

Herhalde Genelkurmay daha fazla dayanamadı.

 

4 uçak için, Türkiye 1.2 milyar dolar harcayacak. Bunun, F-16 projesinin bitmesinden sonra boş kalmaya başlayan TAİ tezgahlarına ye iş bulma ve 10 yılda 740 milyon dolarlık bir teknoloji ihracatı sağlaması gibi bazı yan avantajları da var. Ancak yine de ne olursa olsun, ben henüz ikna olabilmiş değilim.

 

Genelkurmay Başkanlığı veya Savunma Bakanlığının, bu konularda nedense kimseye hesap vermek, kamu oyunu aydınlatma gibi bir alışkanlıkları yok. Oysa kamuoyuna anlatsalar, yararlarını gösterebilseler, hepimiz rahat edeceğiz.

 

Ben rahatsızım.

 

TSK’nın modernizasyona büyük ihtiyaç duyduğunu biliyorum. Ordumuzun ateş gücünü, hava savunma sistemini, nakliye araçlarını, tank modernizasyonu gibi büyük gereksinmeler içinde bulunduğunun da farkındayım. Awacs en önceliklisi miydi ? Sanki çok paramız varmış gibi, 1.2 milyar dolar bu 4 uçağa mı harcanmalıydı?

 

Haberin Devamı

Kimselerin lütfedip bizi aydınlatmayacağını biliyorum, ancak yine de içimde kalmasın diye yazdım...

 

SERDENGEÇTİ’ YE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİZ...

 

Daha önce Mehmet Yılmaz yazdı.

          

Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’ye başta devlet olmak üzere, kimselerin bir teşekkür dahi etme nezaketini göstermeden emekli yaptıklarına değindi.

          

Çok doğru bir saptamaydı ve beni de etkiledi.

          

Gerçekten de öyle değil mi...Bürokrat vardır, sırf hükümete yaranabilmek için hareket eder. Bürokrat vardır, sadece sorun yaratıp özel sektöre kapağı atmaya çalışır.

          

Serdengeçti, eminim ilerde Türkiye’ nin ekonomi tarihini yazanlar belirteceklerdir, hepimizin hayatını etkileyen bir insan oldu.

Haberin Devamı

          

Merkez Bankası başkanlığında, enflasyonun yüzde 70’lerden bugünkü tek haneli (yüzde 8’lere) düşmesinde son derece önemli bir rol oynadı. Politikacılarla değil, ülkenin ekonomisiyle ilgilendi.Serbest kur sisteminden ödün vermedi. İhracatçılar tarafından vatan haini ilan edilmesine rağmen, gözünü kırpmadı.

          

Hiçbir şeyi abartmadı. Hep sakindi. Hep kibardı. Yaptıklarından dolayı da hiçbir zaman gereksiz gösterilere girmedi.

          

Serdengeçti’ye çok teşekkür ederiz.

          

Bizlere, çocuklarımıza ve torunlarımıza daha sağlıklı ve güzel bir Türkiye bıraktı.

 

MELTEM’İN KOLLEKSİYONU

 

Meltem İnan’ı ilk defa 32.Gün programından tanıdınız. Ardından, Çoşkun Aral’ın Haberci’sinde ve NTV’de de Rota adlı programda karşımıza çıktı. Eğitimiyle güzelliğini, girişkenliği ile planlamacılık yeteneğini Meltem kadar bir araya getirebilen başka kimse göremedim, dersem fazla abartmamış olurum.

 

Haberin Devamı

Haberci’de, Çoşkun ile çalışmasının da etkisiyle dünyayı dolaştı. 50 ‘den fazla ülkeye gitti.Birbirinden farklı renklerle, insanlarla ve olaylarla karşı karşıya kaldı. İşte bütün bu anılarını da bu kitapta bir araya getirdi.

          

Kitap sizi kavrıyor, içinize alıyor ve birlikte seyahat ettiriyor.

          

Böylesine güzel yazılmış, resimleriyle süslenmiş bir gezi kitabı kolay kolay bulunamaz.Meksika’ dan Malezya’ya, Bolivya’dan Güney Afrika’ya, Peru’dan Hindistana, ANI KOLLEKSİYONCUSU size bambaşka bir dünya getiriyor. Tavsiye ederim, alın ve okuyun. Benim kadar heyecanlanacağınızdan eminim...

          

Meltem’in önü daha çok açık.

 

KREDİ KARTI AFFINDA SON BAŞVURU: 1 MAYIS….

 

Haberin Devamı

Kredi kartlarıyla ilgili yaşanan borç bataklarını gerek köşemde gerek Kanal D Haberde sık sık işliyorum. Gelen telefonlardan, maillerden, fakslardan çıkarttığım da,bu sorunun Türkiye’de çok ciddi boyutlara ulaşmış olduğu…

 

Kredi kartı affıyla ilgili kanun 1 Martta yürürlüğe girdi. Banka Kartları ve kredi kanunundan, yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kendisine dönem sonu borcunu ödemesi için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış ya da 31 Ocak 2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olanlar yararlanabilecekler.

 

Peki ama nasıl?

 

Yasadan yararlanmak isteyenlerin 60 gün içinde başvuruda bulunması gerekiyor. Başvurular, PTT yoluyla “iadeli taahhütlü veya “noterden” gönderilebilecek “ihtarname” aracılığıyla yapılacak. Kredi kartı borçları yeniden yapılandırılan kart hamilleri ilk taksidi peşin ödeyecekler. Ancak herhangi bir taksit vadesinde ödenmezse bu madde ile sağlanan haklar ortadan kalkacak. Yeni düzenlenecek olan ödeme planının, yasanın öngördüğü usul ve esaslara uygun olmadığı düşünülüyorsa, tüketiciler yeni ödeme planı imzalamak, ilk taksidi ödemek ve plan doğrultusunda ödemeye devam etmek koşullarıyla ödeme planına itiraz edebilecek. Yasa, kart mağdurlarına derin bir nefes aldıracak gibi görünüyor ama aman dikkat bütün iş yeni borç planında ödemeleri bu kez zamanında yapmakta…

 

Garo dayı….

 

Garo, Sarıyerli bir Ermeni genci. Çocuk denecek yaşta, kendini denizin cazibesine kaptırmış, vazgeçmem balıkçı olacağım diyen bir genç….”.

 

Selçuk Erez’inGaro Dayı adlı kitabı Doğan Yayıncılıktan çıktı.(0212 449 60 06 ) İnsanın kişisel arşivine bir renk, lezzet katacak türden bir roman… Garo Dayı’nın denizdeki yaşantısı kitabın belkemiğini oluşturuyor. Yarı Türk yarı Ermeni bir ailenin yıllar süren uzaklıklarından sonra bir araya gelişlerinden doğan güzellikleri sımsıcak diliyle romanına aktaran Erez’in bu kitabını severek okuyacaksınız.

 

 SAVAŞÇININ DÖNÜŞÜ

 

Gazeteci Faruk Mercan’ınSavaşçının Dönüşü” adlı kitabı Doğan Yayıncılıktan çıktı. Çok ilginç konulara değinen Mercan, kitabında gazeteciliğini de konuşturuyor. “11 Eylül günü, iki uçağın ikiz kulelere çarpmasına dakikalar kala, arkadaşıyla birlikte televizyonun karşısına geçip CNN’i açan, “ Biraz sonra uçakların çarptığını göreceksin” diyen kişi kimdi?”.

 

CIA ve MİT, 11 Eylül olaylarından önce kimi sorguya aldı? Yanıtları ve anlatımıyla ilginizi çekecek bir kitap…

 

 12 Eylül ve andıçlanan gazetecilik....

 

Oral Çalışlar’ın , Güncel Yayıncılık’tan ( 0 212 511 22 37 ) çıkan son kitabının adı: “12 Eylül ve Andıçlanan Gazetecilik”.

 

Türkiye’de 1980 sonrası gazeteciliğin geldiği noktayı, son 25 yılın kilometre taşı niteliğindeki olaylarla anlatan Çalışlar, yalnızca medyada çalışanların değil gündelk yaşantısı bir şekşlde medyayla iç içe geçirenlerin yani aslında herkesin ilgiyle okuyacağı bir kitap yazmış. Sadece bir anı kitabı değil, bir gazetecinin 25 yıllık bir döneminin belli başlı dönemeçlerinde tanık olduğu bilgi belge ve değerlendirmelerinin toplamını kapsıyor. Keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.

 

BIÇAK SIRTINDA...

 

Ali Baransel’’in “Bıçak Sırtında” adlı kitabı Remzi Kitabevi’nden (0 212 522 90 55) çıktı.Cumhurbaşkanlığı eski baş danışmanı ve basın sözcüsü Ali Baransel, anılarını yazarken yakın tarihimizin en çalkantılı dönemine de şahitlik ediyor. Siyasal gerginliklerin ve uzlaşmaz tutumların nelere mal olduğunu da çarpıcı bir dille açıklıyor. Çankaya Köşkü yıllarının arka perdesini merak edenler için…

Yazarın Tüm Yazıları