Arap sokakları sıcaktı, New York soğuk ve yağmurlu…

Bu yazıyı Başbakan' ın Birleşmiş Milletler (BM) çıkarmasına tanıklık etmek üzere New York yolundayken yazıyorum. Bugünden itibaren bütün hafta boyunca size BM' nin kapalı kapıları ardında nelerin yaşandığını anlatacağım.

Haberin Devamı

Erdoğan Orta Doğu'nun sıcak sokaklarındaki sıcak karşılamalar, alkışlar, öpüşmeler, sırt sıvazlamalardan sonra; kendini New York'un genelde soğuk diplomasisi, mesafeli tokalaşmaları ve yağmurlu havasının içinde bulacak.
 
Bir hafta süresince  son derece hızlı bir diplomatik trafik yaşanacak.
 
Ele alınacak olan konuları şöyle sıralayabilirim:

 - İsrail krizi...
 - Güney Kıbrıs'ın, İsrail ile Akdeniz' de doğalgaz arama krizi...
 - Suriye krizi...
 - Pkk krizi...
 - Somali krizi...
 
Listeyi daha da uzatabilirim,  ancak görünen o ki tartışmalar büyük oranda İsrail etrafında yoğunlaşacak.
 
Başbakan BM Genel Kurulu’na konuşacak ve herhalde yine ağırlıklı olarak İsrail konusuna değinecek. Gazze'deki ambargonun kaldırılması ve uluslararası camianın artık sorumluluk göstermesi gereği üzerinde duracak.
 
Anlaşıldığı kadarıyla Başkan Obama Türk-İsrail anlaşmazlığına bizzat el koymak üzere harekete geçiyor. New York'ta her iki ülke başbakanı ile görüşecek. Krizi çözemese dahi hiç değilse tırmanmayı durdurmaya çalışacak.
 
Erdoğan-Obama görüşmesinde tabii ki sadece İsrail veya Suriye olmayacak. Pkk ve Kıbrıs’a ilişkin gelişmeler de ele alınacak.

Haberin Devamı

FÄ°LÄ°STÄ°N'Ä°N RESMEN TANINMA HEYECANI KALMADI...

BM Genel Kurulu’nun bu yılki açılış oturumunun en heyecanlı yanı Filistin Devleti’nin resmen üye olarak kabul edilmesi olacaktı. Filistinlilerin, Genel Kurul’a başvurup bu yönde bir oylama istemeleri bekleniyordu. Genel Kurul’dan büyük farkla elde edecekleri desteği arkalarına alıp son sözü söyleyecek olan Güvenlik Konseyi’ne gideceklerdi. Yani tarihi bir oturum yapılacaktı. Başbakan  da sırf bunun için New York'a gidiyordu. Filistin’e tam destek vermek, hatta bazı çekimser Arap ülkelerini harekete geçirmek istiyordu.
Ancak Filistinliler taktik değiştirdiler ve Genel Kurul' a gitmek yerine direkt Güvenlik Konseyi’ne başvurmayı tercih ettiler. Bu nedenle yine Filistin sorunu tartışılacak ancak tarihi bir oturum olmayacak. Güvenlik Konseyi’ne gitmek epey uzun pazarlıklardan sonra gerçekleşecek.
 
Filistin heyecanı olmayacak; ancak Birleşmiş Milletler  koridorlarında yine Türkiye heyecanı  esecek.

Haberin Devamı

TÜRKİYE  DOĞU AKDENİZ' de İLK DEFA PAZULARINI SIKIYOR...
 
Önce Başbakan, ardından da Dışişleri Bakanı  Davutoğlu açıkladı. Hele pazar günü CNN TÜRK'teki söyleşisinde çok net şekilde sınırlarını da çizdi .
 
Türkiye ilk defa silahlı kuvvetlerini uluslararası alanda kullanma kararında. Ä°srail'in DoÄŸu Akdeniz’in uluslararası sularında Marmara gemisine yaptığı saldırı; Pandora’nın kutusunun kapağını araladı. Bu olay Ankara' nın bölgeye bakışını önemli derecede deÄŸiÅŸtirdi.                Â
 
Eskiden Türk hükümetlerinin Doğu Akdeniz’e bakışları çok farklıydı. Araplararası sorunlar veya Filistin konusuna pek girilmezdi. İsrail 'in uluslararası sularda istediğini yapmasına göz yumulur, dahası pek de ilgilenilmezdi.
 
Artık bu genel yaklaşım değişiyor.
 
İsrail'in son saldırıyla, uluslararası suları da kontrolü altında tutmaya hakkı olduğu izlenimini vermesi,  Ankara'nın tutumu büyük ölçüden farklılaştırdı.
 
"...Türkiye Doğu Akdeniz'de söz sahibi olan bir ülkedir. O’nu kimse köşeye sıkıştıramaz..." diyen Dışişleri Bakanı, bu yeni politikanın sınırlarını da çiziyor:
 
"...Bu bölgede trafik serbestisi son derece önemlidir ve İsrail'in kontrolü altında değildir. Hiçbir sınırlamayı kabul edemeyiz. Kimse bu alanda bizi durdurup kontrol edemez ..."
 
Bu yaklaşım bir çatışma sinyali değil. 
 
İsrail ile sürtüşme aramak anlamına da gelmiyor.
 
Ancak, uluslararası sularda Türk bayrağının dalgalanacağı ve örneğin İsrail'in bu sularda seyreden bir Türk gemisini "Gazze'ye silah götürdüğünden kuşkulanıyorum" gerekçesiyle durdurup arama yapamayacağı, yaptığı taktirde de Türk Deniz Kuvvetleri’nin tepkisiyle karşılaşacağı anlamına geliyor. Bir başka deyişle Türkiye, Doğu Akdeniz'in uluslararası sularında söz sahibi olduğunu açıkça gösteriyor.
 
Bu mesaj sadece İsrail'e yönelik de değil. Güney Kıbrıs'ı da içine alıyor. Onların da uluslararası sularda Tükiye' yi hesaba katmadan  at koşturamayacaklarına işaret ediliyor.
 
Türkiye, şimdiye kadar hiç alışık olmadığı sulara açılıyor.
Hedef Arapların lideri olma çabası değil. Bölgede ağırlığı hissedilen, ekonomisi ve silahlı gücüyle sözü dinlenen bir ülke konumuna gelmek. Bu şekilde hem ticaretini arttırmak hem de politik etkinliğini yaygınlaştırabilmek.
 
Bu politikayı başarılı şekilde yürütmenin birçok koşulu var. Ancak en öncelikli olanları: İçeride istikrar, ekonomik ve askeri güç, Kürt sorununu çözüm rayına oturtmak. Bu konuyu başka bir yazıda ele alacağım.

Yazarın Tüm Yazıları