Anıtın idamı hazin bir görüntüydü

Kars’taki anıtı beğenir veya beğenmeyebilirsiniz. Bir ucubeye de benzetebilirsiniz. Ancak milyonlarca insanın gözünün önünde bir heykelin, adeta adım adım darağacına doğru yürütülmesi. İdamının, önce kafası kesilip sonra vücudu paramparça edilerek gerçekleşeceğini bilen biri gibi bir görüntüyle karşı karşıyayız.

Haberin Devamı

Ben çok hüzünlendim.
 
Kars’taki heykelin öylesine yapayalnız, etrafına dikilen darağacı karşısında, çaresiz şekilde kafasının kesilmesini beklemesi beni çok üzdü.
 
Ağır ağır ölüme götürülen, önce kafasının kesileceğini, sonra da vücudunun paramparça edileceğini bilen bir mahkuma benzettim.
 
Üstelik, hiçbir suçu olmayan bir mahkum.
 
Kars’taki anıtı beğenir veya beğenmeyebilirsiniz
 
Başbakan gibi,  ucube  diye niteleyebilirsiniz.

Ancak, benim merak ettiğim, Başbakan’ın gösterdiği tepkiden sonra, belediyenin tutumu oldu. Giderek sembolleşen ve kamuoyunun gözünde bir sanat çalışmasının idamıyla eş tutulan yıkım işini bu şekle dönüştürmesi, küçük bir grubun gözünde dahi olsa, bir  cinayeti andıran olayın, kameraların önünde infaz edilmesini anlayamadım.
 
Anıt çirkin olabilir.
 
Peki, neden zamanında düşünülmedi. Belediye yine AK Parti Belediyesiydi ve o zaman kabul edilmemeliydi. Sonradan, “olmadı, yıkalım” deseniz dahi, bunu böylesine bir gösteriye dönüştürmek beceriksizlikten başka birşey değildir.

Haberin Devamı

KARS BELEDİYESİ, AK PARTİ’YE ÇOK ZARAR VERDİ

Belediye bu tutumuyla kendi partisine büyük zarar verdiğinin farkında değil. Seçimler öncesinde, Ak Parti’yi sanat-heykel düşmanı gösteren böyle bir show’a hiç gerek yoktu.

Anıt konusundaki  muhalefetin bir bölümü, sırf AKP’ye karşı durmak ise, büyük bölümü TV’lerde seyrettiğimiz görüntülerin yarattığı burukluktur.
Başbakan’dan çekinip birşey söyleyemedikleri besbelli. Oysa, Erdoğan’a bunlar anlatılabilir ve farklı bir çözüm bulunabilirdi. İnatlaşmaya hiç gerek yoktu.

Ak Parti, gereksiz şekilde kendi kalesine gol attı.

Kamuoyunda bıraktığı tat, yıkımdan elde edilecek siyasi rant’a hiç değmedi.
    *   *   *

BAŞBAKAN, İNANMASA DAHİ NEDEN DESTEK VERİYOR?

Başbakan’ın eskiden ilginç bir yaklaşımı vardı.
 
Kendi bakanlarının kimi uygulamalarına, gözü kapalı destek vermezdi. Hatta kabine üyeleri korkarlar, Başbakan’ın tepkisini beklerlerdi. Sağlık Bakanı Akdağ’ın aşı kampanyası sırasındaki tutumu bunun en renkli örneklerinden biridir.

Başbakan, en yakın mesai arkadaşlarının kimi demeç veya kararları kafasına yatmadığı zaman, vicdanına ters düşen uygulama veya açıklamalarla karşılaştığında “Yanlış söylemiş - Olmaz öyle şey” diye, tepkisini gösterirdi.
 
Peki şimdi ne oldu da, aynı Başbakan, hem kendi partisinin imajını bozan, hem de hoşuna gitmemesi gereken bir takım uygulamaların ısrarla arkasında duruyor?
 
En sonuncudan başlayalım.
 
ÖSYM’deki duruma bakar mısınız?
 
Başbakan, açıkça aldatıldığını mutlaka anlamıştır. Buna rağmen uzun süre bekledikten sonra, neredeyse kerhen “tatmin oldum” dedi.  Hiç değilse vücut dili, bu olaydan memnun kalmadığını gösteriyordu. Kamuoyu ve özellikle de öğrencilerin önemli bir kesiminin gözünde, gerçekler ne olursa olsun, ÖSYM başkanı sınıfta kaldı. Belki iyi bir iş yapmak için yola çıktı, ancak sonunda maalesef karmakarışık bir manzara yarattı. Ne doğru dürüst açıklama yapabilen, ne de bir dediği diğerine uyan, garip bir Başkan ile karşı karşıyayız. Tutulur tarafı yok.
  
Buna rağmen Erdoğan, hala desteğini sürdürüyor. Neden?
  
Başkan’ı değiştirir, kamuoyunun kalbini alabilirdi ve siyasi açıdan kazançlı bile çıkardı. “Kendi adamı olsa dahi, hata edeni cezalandıran lider” konumuna girerdi. Eminim Başbakan’ın da bu konuda kafası karışmıştır, ancak yapmadı, kendi seçtiği ismin arkasında durdu.
  
Belki seçim sonrasında ÖSYM Başkanı  Prof. Dr. Ali Demir’i  değiştirecek, ancak anlaşılan şu arada bu tip bir dalgalanma yaratmak, yanlış kişi seçtiği imajını vermek istemiyor.

Haberin Devamı

ERGENEKON’A DESTEĞİN GEREKÇESİ ...

 Bir diğer örnek, Ergenekon soruşturmasının dallanıp budaklanması ve daha da önemlisi, uzun tutukluluk  süreleri.
  
Başbakan’ın tutukluluk sürelerinin böylesine uzun tutulmasına karşı olduğunu yakın çevresi biliyor. Her ne kadar “bu bizim işimiz değil, yargının sorumluluğudur” dese dahi, bu uygulamanın mantık dışı olduğunu kabul ediyor.
  
Hele  Nedim Şener  ve Ahmet Şık’ın tutuklanmaları, kitapların toplanması ile ilgili olarak, Avrupa Konseyi’ndeki konuşmasında “bomba yapımına yardımcı oldular” demesine rağmen,  ne partide, ne de kendi vicdanında bu işin böylesine basit olmadığına mutlaka inanıyordur.
  
Ergenekon soruşturmasına genel yaklaşımı da  aynı.
  
İş uzadıkça sulanmasından, gerçek suçluların da bu durumdan yararlanacaklarından kaygı duyduğu biliniyor.
 
O zaman, neden ısrarla destek veriyor?
 
Bu konuyu, Başbakan’a çok yakın kişilere  sordum, “Özellikle Ergenekon konusunda çok duyarlı. Eğer eleştiriye kalkarsa, bundan sonraki savcıların cesaretlerini kıracağına inanıyor. Bu nedenle de desteğini sürdürüyor” yanıtını aldım.
 
Ne olursa olsun,  Başbakan’ın artık eski yaklaşımının, şu veya bu nedenle değiştiğini söylemeliyiz.

Yazarın Tüm Yazıları