PaylaÅŸ
Ak Parti'nin bir misyonu var: Toplumun bir kesimine göre, Türkiye'yi deÄŸiÅŸtirmek veya onlara göre, normalleÅŸtirmek.Â
Â
Dindar kesime, hem ülkenin yönetiminde, hem de günlük yaşamda, daha geniş bir yer açmak. Baskıları mümkün olduğunca azaltmak. Laiklik adına sürdürülen uygulamaları, 27 Mayıs darbesinden bu yana yavaş yavaş yerleştirilen ve 12 Eylül müdahalesiyle daha da katılaştırılan, laik uygulamayı korumak ve kollamak için oluşturulan sistemi değiştirmek. Bu sistemin belli başlı elemanları da 2003'e kadarki dönemde, Ordu, Merkez Medya ve Yargı idi. Bu üç kurum, genelde siyasi iktidarları küçümser, Devlet'in "Ali Menfaatlerini " (Yüksek Çıkarlarını) kendilerinin gözettiğine inanır ve o şekilde hareket ederlerdi. Burunlarından kıl aldırmaz, ellerindeki gücü zaman zaman çok abartılı kullanırlardı. Farklı yöntemlerle, siyasi iktidarları yönlendirir, iktidar düşürür, iktidar kurdururlardı. Hepsi de "Devletin bütünlüğünü ve laik sistemi korumak" adına yapılırdı. Bu balans ayarının lokomotifi Erdoğan oldu ve bugüne kadar da epey mesafe aldı. Ancak, henüz her şey bitmiş değil. Hatta, ayarların ne oranda tutacağı da belli değil. Ayarlardaki son durumu sizler için özetledim.
ASKER ŞİMDİLİK TESLİM OLDU...
Eski etkinliğini en büyük oranda kaybeden kurum oldu. Aynı zamanda, durumunu en gerçekçi şekilde algılayan ve kabullenen kurum da, asker oldu. Özellikle Org. Koşaner ve kuvvet komutanları artık hiç konuşmuyorlar. Eski demeçler, iç veya dış gelişmeler hakkında görüş açıklamalar dönemi kapandı. Tümüyle profesyonel bir yaklaşımla, görevlerinin başında oldukları ve görevleri neyi gerektiriyorsa onunla meşgul olduklarını gösteriyorlar. Doğrusu hiç kimse, TSK' nın böylesine disiplinli bir tutum takınacağını beklemiyordu. Belki kızgınlıklarından duvarları yumruklayan komutanlar vardır, ancak kışladan tık çıkmıyor. TSK' nın bu durumu içine tümüyle sindirmesi ve bir daha geri gelmeyecek şekilde benimsemesi epey zaman alır. Ülkenin ekonomisi iyi gittiği ve siyasi kriz yaşanmadığı sürece ses çıkmaz, ancak istikrarsızlık ileride TSK' yı yeniden zindeleştirebilir.
Â
Åžu andaki durum: sipere girmiÅŸ bekliyor gibiler.
YARGI, ÇANAKKALE'DE DİRENİYOR...
Laik sistemi, hukuk yollarından savunmak için donatılmış olan yargı, ikiye bölündü. Bir kesimi, dünyaya İktidar partisi gibi bakmaya başladı. Diğer bir kesimi ve özellikle Yüksek Yargı, TSK' nın aksine Çanakkale savunması yapıyor.
Â
Kamuoyuna yansıyan şekliyle, bazı değerleri, yasalar ve hukuk çerçevesinde korumaya çabalıyor. Yasalar değişmeden, kendi yorumlarını değiştirmek istemiyorlar.
Â
Yargı' daki direnmenin kırılması, özellikle Anayasa Mahkemesi’nden başlayarak, Yargıtay ve Danıştay düzeyinde, zaman alacağa benziyor.
Â
Direniş, yıllar içinde eriyecektir. İsimler değişecek, emekli olacakların yerine yeni atamalar yapılacak ve anlayışlar farklılaşacaktır.
Â
Ancak buna karşılık, yargıdaki değişim, diğerlerine oranla belki daha geç gerçekleşecek olsa dahi, çok daha kalıcı olacaktır.
Â
Geriye dönüşü zordur.
MEDYA, ELEŞTİRİ DOZUNU VE ANLAYIŞINI DEĞİŞTİRDİ...
Â
Adına Merkez Medya dediğimiz kesim de, TSK gibi son derece derin bir değişimden geçti. Eski abartılı ve zaman zaman hoyratça yapılan eleştirisel yaklaşım tümden bırakıldı.
Â
Eleştirilerin dozu ayarlandı.
Â
Şimdiye kadar hiç bir iktidar, medyanın gözünü Ak Parti kadar korkutamamıştır. Durum böyle olunca da, sesler alçaltıldı, eleştiri adına kullanılan kimi kavramlardan vazgeçildi.
Â
Artık kelimeler dikkatle seçiliyor.
Â
Yine eleştiri var, ancak son derece hafif bir ton ve incitici olmamaya çalışılan bir yaklaşımla yapılıyor. Biraz komik ancak, kimi zaman özür dileyerek, eleştiri getiriliyor. İktidar çevrelerini kırmamaya özen gösteriliyor.
Â
Merkez Medya'daki bu değişim çok oynaktır. Ak Parti iktidar oldukça sürer, ancak farklı iktidarlarda tutum kolaylıkla değişebilir.
Â
Balans ayarının en önemli yanı, iktidara destek veren yazılı ve görsel medyanın büyümesi, etkili konuma gelmesi ve Merkez Medya' nın eski etkinliğini büyük oranda eritmesi oldu.
YÖK EL DEĞİŞTİRDİ ANCAK ...
Balans ayarının diğer önemli kurumu Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) idi. Bu kurum, ülkedeki tüm üniversitelerin tek bir merkezden yönetilmesi için kurulmuştu. Bilimsel çalışmaların yanı sıra, türbanın üniversitelere girmemesi ve dindar vakıflar tarafından kurulan üniversitelerin de kontrol altında tutulması hedeflenmişti.
Â
YÖK'ün başına, şimdiye kadar hep katıksız laik isimler getirilirdi.
Â
Ak Parti bunu değiştirdi ve türbana kapının açılması için kolları sıvadı.
Â
Atılan adımlarla, türban sorunu üniversitelerde belirli oranda rahatlatıldı. Artık kapılarda dramlar yaşanmıyor, ancak yine de yargı engeli aşılamadığından dolayı, iktidarın istediği kıvama ulaşılamadı.
Â
Bu eşik de atlanırsa, üniversitelerdeki türban sorunu, bir daha geri adım atılmayacak şekilde çözülmüş olacak.
PaylaÅŸ