Tayyip Erdoğan bu ülkeyi yönetmeye talip insanların en şanslısı diyebiliriz. Herşey önüne hazır geldi, adeta, pas atıldı ve o tek başına 18 çizgisine girmiş futbolcu gibi ya golü atacak veya topu avuta gönderecek. Herşey ona bağlı.
Bazı insanlar şanslı doğarlarmış. Allahın kolladığı kul olurlarmış. AKP lideri Tayyip Erdoğan, bu insanlardan biri. Gözümüz yok, ancak böylesi de az görülmüştür. Hemen her konuda dört ayak üstüne düşüyor.
Yanlış anlaşılmasın, bu partinin şansı aynı zamanda Türkiye’nin de şansıdır. Ne kadar iyi işler yaparlarsa, bu durum hepimize yansıyacaktır.
Yine de AKP’nin neleri devraldığını –daha işin başındayken- şöyle bir hatırlayalım.
1. ENKAZ DEVRALMADI
Ekonomik durumdan başlayalım.
AKP ekonomik enkaz devralmadı. Ecevit koalisyonu onlara müsait bir ortam bıraktı.
AKP kriz ile ilgili en büyük hasar atlatıldıktan, en çok oy kaybı getiren kararlar alındıktan, işin en zor tarafı bittikten sonra ülkenin yönetimine geldi. Hiçbir şey yapmasalar, ağızlarını açmasalar dahi başarılı görünecekler. Dengeleri korudukları, tekerleği yeniden keşfetmeye kalkmadıkları sürece alkışlanacaklar. AKP iktidarının karşı karşıya kalacağı tek tehlike, yine kendi içlerinden çıkabilecek sivri akıllı, sivri fikirli insanlardır. Bunlar engellendiği taktirde işler yolunda gidecekir.
2. TOPLUM REFORMLARA HAZIR
AKP’nin diğer şanslı olduğu nokta, Türk toplumunun temel ekonomik reformlara hazır duruma gelmiş olmasıdır. İnsanlar artık enflasyonun tamamen düşürülmesini, rantçı düzenden (faizle para kazanma) kurtulunmasını, köylü ve çiftçilere bol keseden para harcamak değil, modern üretime geçilmesi için reformların sürdürülmesini bekliyorlar. Yani psikolojik hazırlık bitmiş durumda. Geriye sadece akılcı uygulamalar kalıyor.
AKP’den beklenen, Türkiye’yi tarım ülkesi olmaktan kurtarıp bir sanayi ülkesi konumuna getirmesidir. Yani, köylülükten kurtarıp şehirli yapmaktır.
3. LAİK KESİM DEĞİŞİYOR
AKP’nin diğer şansı, laik kesimin başörtüsü konusunda Refah dönemindeki gibi katı bir davranış içinde olmamasından kaynaklanıyor.
Yanlış anlama olmasın, din devletinden söz etmiyoruz. O konuda hiçbir esneklik söz konusu olamaz. Başörtüsü veya türban, bir ideolojik sembol olarak kullanılmadığı sürece, bu kesimin daha “anlayışlı davranacağının” işaretleri yavaş yavaş artıyor.
4. AB KONUSU HAZIR...
Avrupa Birliği konusunda da AKP çok şanslı.
Başta Mesut Yılmaz-İsmail Cem ikilisi olmak üzere, tüm farklı görüşlerine rağmen, Ecevit koalisyonu zemini hazırladı. Tarih alınabilmesi için en zor kararları çıkarttı. Kürt sorunu ve Öcalan’ın idamı gibi, “imkansız” görünen engelleri aştı. Geriye, son adımı atmak ve üye ülkeleri ikna etmek kaldı.
5. KIBRIS’TA ÇÖZÜM...
Aynı şeklide, Kıbrıs’ta çözüme çok yaklaşıldıysa, Türk tarafının eşitlik ve egemenlik isteklerinin büyük bölümü tatmin edildiyse, bu da Denktaş başta olmak üzere, İsmail Cem’in kaptanlığındaki Dışişleri bürokrasisinin geçen yılki büyük çabaları sayesinde gerçekleşti. Çetin pazarlıklar yapıldı, akıllı taktikler uygulandı ve bugüne ulaşıldı.
Şimdi geriye yine son adımı atmak kaldı. Son adımda cesaret istiyor, ancak gelinilen nokta çok şanslı bir ortamı hazırladı. Türk tarafı Kıbrıs’ta istediğini elde edebildiği taktirde, ülke’nin önü inanılmaz derecede açılacak.
6. ABD DESTEĞİ...
AKP’nin bir başka şansı, ABD’nin Irak nedeniyle Türkiye’ye olan ihtiyacından dolayı, Washington’dan hemen destek görmesi, dinci eğilimlerinin sorgulanmaması oldu. Bir ara, 11 Eylül sonrasının duyarlıklarını taşıyan AKP, iktidara yüzde 35’lik bir oy oranıyla gelmesinin de verdiği ağırlıkla, Bush yönetimi tarafından hiç sorgulanmadı. Kısa sürede benimsendi.
TAYYİP ERDOĞAN KALECİ İLE KARŞI KARŞIYA
Aslında “şans hakedene gelir” derler ancak, Tayyip Erdoğan’ın durumu bununda ötesinde. Ülkenin koşulları ve Uluslararası konjonktür her açıdan onun lehine döndü. Rüzgarlar hep onun yelkenlerini doldurdu. Lider ve parti olarak olağanüstü hiçbir şey yapmadan, sadece bulundukları yerde durarak, olayların zamanlaması sayesinde bu noktaya geldi.
Maçta olduğu gibi. Rakip oyuncular hata yaptılar, yanlış paslaştılar ve Tayyip Erdoğan kendini birden bire, ayağında topla kalecinin önünde buldu. Bakalım, bu altın fırsatı değerlendirip golü atacak mı, yoksa topu avuta mı yollayacak?
* * *
KUŞ EMİN YİNE AZDI (!)
Kendine hem savcı, hem yargıç rolü veren, nam-ı- diğer “minik kuş”u Emin, Cumartesi günü çamur atma makinası gibi kullandığı köşesinde yine bana değinmiş.
Zavallı Kuş... Küçük beyni hiçbirşey üretemediği için, konusuz kaldığı zaman hemen benden söz eder. Her seferinde de ağzının payını alır ve oturur. Ancak, mahalle aralarındaki bazı çocuklar gibi, bir süre sonra yine kanı yine bitlenir ve yine sataşır, hani her defasında dayak yemesine rağmen, yine kendindeh büyüklere dil uzatıp küfür edenler gibi... Bir türlü uslanmazlar.
Bu çocuk, bir gün kıskançlığından çatlayacak. İlerde bir hastane odasında elliri kolları iyice bağlanmış , ancak yine de “M.Ali... M.Ali...” diye söylenirken görürseniz hiç şaşırmayın.
Emin olun, bir yandan da üzülüyorum.
Düşünün, her sabah kalkıp “Bugün acaba kime çamur atayım?” diye işe giden bir insan... Hiçbir fikir üretemeyen, hiçbir olumlu veya iyimser bir yazı yazamayan bir gazeteci... Sadece kötülük , sadece kin...
İKİ AYRI DÜNYA ÇARPIŞIYOR
Kuş Emin’in kıskançlıktan başlayıp kan davasına dönüştürdüğü bu “M.Ali Hastalığının” bir başka yönü de var. o da, iki ayrı görüşün, iki ayrı dünyanın çatışmasıdır. Bu fark, Emin’in hastalığını daha ağırlaştırıyor.
Örneğin, Kuş Emin AB’den korkar.
Bir bölümü cehaletinden, öbür bölümü AB’nin getireceği özgürlükleri istemediği için karşı çıkar. Türkiye’nin sadece Ankara’dan derin devlet tarafından yönetilmesini ister...
Ben ise gençliğe yeni ümit, yeni bir vizyon, pırı pırıl bir gelecek vaatettiği için AB’yi desteklerim.
O , karanlıkların kötümserliklerin, korkuların geçerli olduğu, Susurluk tipi olayların yaşandığı bir Türkiye’yi... Ben ise, aydınlık, demokrat ve zengin bir Türkiye düşlerim... uluslararası basında bir tek yazısı çıkmamış, bir uluslararası konferansa davet edilmemiştir. Tüm dünyası Ankara sınırları içindeki küçük ortamıyla kısıtlıdır. Dedikodu, kışkırtma ve entrikadan başka şeye aklı işlemez.
Anlayacağınız gece ile gündüz gibiyizdir.
Bakın Emin 27 Mart 2002 tarihli yazısında ne diyor: “...Sivrisinekleri bir türlü kovamazsınız. Kovarsınız yine gelirler. Size musallat olurlar, yapışırlar. Fırsatını bulunca ortaya hemen çıkarlar. İftira atarlar, yalan söylerler, hokkabazlık yaparlar, birbir türlü yalanla size saldırıda bulunurlar... Yürekli gazeteci, sivrisinek tacizlerinden rahatsızlık değil, onur duyar.”
Ben de sivrisinek tacizlerinden korkmam.
Kuş Emin daha çok yazı yazacak ve her defasında ağzının payını alıp oturacak. Ne yazık ki, bana hiç uygun olmayan bu yazışmalara siz de tanıklık edceksiniz. Şimdiden özür dilerim.
NOT : Kuş’un sözünü ettiği 1985-1991 dönemini kapsayan TRT davasıyla ilgili bazı gerçekleri de, çok bayatlamasına rağmen, merak edenler için kısaca tekrarlamak zorundayım.
“...5 yıl süreyle bu harcamalar karşısında TRT’ye 4.400 adet fatura, makbuz ve harcama fişi verilmiş ve toplam 2 milyar 600 milyon Türk Lirası masraf yapılmıştı.
5 yıl süreyle bu belgeler hem haber dairesi, hem muhasebe, hem de yıllık denetlemelerden geçip onaylanmıştı. 5 yıl sonra herhalde yukarıdangelen bir emirle, onay veren aynı müfettişler bu defa 4.400 belge’nin 440 adedini usule aykırı ve sahte olduğuna dair bir rapor hazırladılar. Bu rapor mahkemeye intikal ettirildi.
5 yıl içinde kuruma verdiğimiz 4400 belgeden (2 milyar 600 milyonluk harcama) TRT’nin usulsüz diye iddia ettiği 440 tanesinden gerekene uymayan 6’sını (64 milyon TL - 9.573 dolar) suç niteliğinde buldu ve yasadaki en düşük cezayı 11 aylık hapis cezasını, 3.5 milyon Türk Lirasına çevirip tecil etti. Böylece Azerbaycan, Tacikistan, Irak çöllerindeki çekimler için aldığımız ve usule uygun bulunmayan 64 milyon TL’lik 6 fatura yüzünden suçlu bulunduk ancak bu konuda da yine yetkili Asliye Ceza Mahkemesi memnu haklarımızın iadesine karar verdi...”
* * *
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.tr) yayınlanmaktadır. )