Toplumumuzun belirli kesimlerinde ABD’ye yönelik bir kızgınlık var. Irak’ta hergün birkaç ABD askerinin öldürülmesi, adeta memnuniyetle karşılanıyor. Bu şekilde Amerikalıların burnunun sürtüleceğine inanılıyor. Acaba bu yaklaşım ne oranda doğru? Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmayalım.
Irak’a asker yollanıp yollanmaması konusu özellikle Eylül-Ekim döneminde tartışılacak. Medya sokaktaki vatandaş, Milletvekillerinin hatta Askerin nabzını tutuğunuz taktirde, önemli bir bölümünde Amerikaya karşı son derece derin bir kızgınlık hissediyorsunuz.
Kızgınlığın temelinde hem Irak harekatı, hem Süleymaniye, hem de Amerikalı yetkililerin Türkiye’yi ve Türk Silahlı Kuvvetlerini eleştiren açıklamaları yatıyor.
Bu kızgınlık öylesine boyutlara ulaşıyor ki, bir çoğumuz Irak’ta hergün 1-2 Amerikan askerinin öldürülmesi veya yaralanmasından adeta memnuniyet duyuyoruz. Amerikalı yöneticilerin elektrik-su gibi temel ihtiyaçları karşılayamamaları, ekonomi çarklarını döndürememeleri, yani ülkede istikrarı kuramamaları sanki hoşimuza gidiyor.
“Oh olsun Amerikalılara “ diyenlerimiz var.
“İşte böyle derslerini alıyorlar” diye keyifli keyifli gülenlerimiz artıyor.
Sanki Irak hemen yanıbaşımızda değilmiş, sanki Irak’ın bölünmesi en çok Türkiye’yi etkilemeyecekmiş, bağımsız bir Kürt devletinin kurulması, ekonomik ilişkilerin sıfırlanması, büyük bir göç tehlikesi ile karşı karşıya kalınmasıyla sonuçlanmayacakmış gibi davranıyoruz.
Gayet tabii asker yollamanın riskleri var. Ancak bu tip riskler almadan daha büyük sorunlardan bu kurtulunamıyor.
GELİN BİR ANKET YAPALIM
İsterseniz, gelin işi biraz daha yumuşatıp, kendi kendimize bir anket yapalım.
Acaba siz ne düşünüyorsunuz?
Aşağıda 4 soru bulacaksınız. Bunları EVET veya HAYIR diye yanıtlayın. Çıkacak sonuç sizin oyunuzu ortaya çıkaracaktır.
SORULAR
1. Irak’ta istikrarın kurulmasını, ekonominin canlanmasını, EVET HAYIR Türkiye ile ticaretin artmasını istiyor musunuz
2. Bağımsız bir Kürt devletine karşı mısınız? EVET HAYIR
3. Türkiye’nin Irak’ta masaya oturup gelişmelerde etkili olmasını, ülke’nin yeniden yapılanması sırasında Türk mütahitler tarafından kazanılmasını arzılıyor musunuz? EVET HAYIR
4. ABD’nin, yönetimi demokratikçe seçilmiş bir yönetime bırakıp Irak’tan ayrılmasını istiyor musunuz? EVET HAYIR
- Eğer bu soruların tümüne EVET yanıtı verdinizse, eliniz mahkum, siz asker yollamasından yana görüşü savunuyorsunuz. - 2 veya 3 EVET veya HAYIR verdinizse kafanız karışık, demektir. - Tümüne HAYIR dedinizse, şimdiden Allaha Türkiye’yi kurtarması için dua etmeye başlayın.(!)
* * *
BİR CEVAP
Star Gazetesi tam kendine yakışır bir gazetecilik başarısıyla, benim, Öcalan’ın avukatlarıyla herkesin önünde yaptığım görüşmeyi (YAKALANDI) (İTİRAF) çığlıklarıyla yayınladı.
Bu şekilde gazetenin sahibi Cem Uzan’ın ve Genç Parti’nin Türkiye’ye bakışını bir defa daha gördük.
Genel Yayın Yönetmeni Fatih Çekirge’nin (olaydan sonra eski komutan ve Sabah Gazetesi yöneticilerinden öğrendiğime göre) 1998’de Sabah Ankara temsilcisi iken, ANDIÇ konusundaki olağanüstü çabalarını hala sürdürdüğünü anladık.
Kim olduğunu tanımadığım Sezai Şengün adlı gazetecinin de “görevimi yaptım- ülkemi tehlikeden korudum” yaklaşımıyla sergilediği tetikçiliğin yeni bir örneğini yaşadık.
Öcalan’ın avukatları, başka gazetecilerle olduğu gibi benimle de görüşmüşlerdi. Yaptığım değerlendirmeler banda alınmadı, ancak avukatlar sonradan akıllarında kalanları bir kağıda dökmüşler. Bunlar görüşmenin içeriğini tam yansıtmıyor. Ben sürekli PKK’nın terörü bırakmak zorunda olduğunu, gerçekleri görmeleri gerektiğini söyledim. Öcalan’ı da hiçbir kuvvetin serbest bırakamayacağını vurguladım. Kimseye taktik vermedim. Herhalde PKK’nın benden “taktik” almaya ihtiyacı yoktur. Akıl hocaları başka yerdedir.
Raporda benim Öcalan’a selamlar yolladığım, hapisten çıktıktan sonra ilk ropörtajı benim yapmak istediğim ve bunu gerçekleştirmek için de, AB’nin Öcalan’ın serbest bırakılması kampanyasına destek vereceğim yazılmış.
Böyle bir yaklaşım söz konusu değildir.
Tabii böyle bir kampanya açılınca “BİRAND’ı SEVENLER DERNEĞİ” fahri üyeleri fırsatı kaçırırlar mı?
Meğer ben, Öcalan hapisten çıktıktan sonra ilk ropörtajı yapabilmek için, vatana ihanet ediyor (!) terörü kışkırtıyormuşum.(!)
Star ile bu Şengün adlı kişiye karşı yasal haklarımı kullanıp dava açacağım.
Derneğin üyeleriyle ise uğraşmaya hiç niyetim yok. Zira tatile çıkıyorum. Onlar istedikleri kadar tepinsinler. Star’cılar da istedikleri kadar vatanı kurtarmaya çalışsınlar... Dünya’nın ve Türkiye’nin hızla değiştiğini hala göremiyor zavallılar...
Söylediklerim ve değerlendirmelerim yazdıklarımla aynı olsa da, görüştüğüm kişiler meşru avukatlar olsa da, böyle bir görüşmenin çarpıtılabileceğini düşünmeliydim.
TATİLE ÇIKMAMA İZİN VERİN...
Sevgili okurlarımdan izin rica ediyorum.
Bu yıl çok yorucu geçti. Bir süre dinlenmek ve günlük olayların dışına çıkma ihtiyacım var. Yaz aylarının sonuna gelmemezi rağmen, bir türlü nefes alamadım. Eylül’de yeni sezona başlayacak ve yine koşuşturmaya gireceğim.
Önümüzdeki iki hafta sizlerden izin rica ediyorum.
Övgü veya eleştirilerinizi benden esirgemediniz. Hepinize teşekkür borcum var. Kusurlarımı affedin.
Saygılarımla
GÖLTÜRKBÜKÜNDE ŞENLİK VAR...
Tatil yörelerinde yüzlerce belediye var. Her birinin tek sorunu kaynak azlığı. Ankara bürokrasisi ve siyasetçilerimiz ipleri ellerinden kaçırmamak için belediyelerin yaşayabilecekleri kadar bir kaynağa dahi sahip olmalarını istemiyorlar. Her birinin eli böğründe Ankara’ya gelip yalvarmalarını bekliyorlar. Bundan da adeta keyif alıyorlar.
Yaz aylarını Bodrum’un Türkbükü beldesinde geçirdiğim için, en çok tanıklık ettiğim olaylar Göltürkbükü ile ilgili.
Buraların, Fransız Cote-D’Azur’üne dönüşmesine çok az bir zaman kaldı. Öylesine bir başdöndürücü gelişme yaşanıyor ki, insan hayret ediyor.
Göltürkbükü belediyesi küçük, kaynakları kıt ancak Bodrum’un en canlı ve eğlenceli yöresinin sorumluluğunu taşıyor. Basın orada, ünlüler orada, tanıdık tanımadık tüm forslular oradalar. Hepsi de 1-2 ayın içinde gelip gidiyorlar. Bu küçük belediye’de kendini beğendirebilmek için çırpınıp duruyor.
Küçük ancak pekde becerikli bir belediye...
Geceleri karşılaşıp korkuyla kaçtığınız başıboş sokak hayvanlarına aşı kampanyası yapıyor... Altyapı yatırımlarının yüzde 90’ını tamamlamak üzere...
Kanalizasyonu, parke-asfalt yolları, yeni açtırdığı 6 yeni kuyu ile bol suyu, 7000 fidanla etrafını yeşillendirmesiyle, çoğunluğa parmak ısırtıyor.
Hele en büyük sevinç kaynağı, Koruma Kurulunun Kesire Burnu ve Akdeniz gölü’nü “3. derece doğal sit” ilan etmesi oldu. Göltürkbükü belediye başkanı Halil İbrahim Kaynar, Kesire Burnu’nu oturuma açtırmayacağı konusunda verdiği sözü tuttu. Burası Bodrum’un nadir yeşil bölgelerinden biri olduğu için, korunması gerekiyor.
Göltürkbükü, işte bu faaliyetleri nedeniyle de Dünya Çevre Günü ödülünü aldı. Daha yapılacak çok şey var tabii .
Kaynar’ın önceliği Arıtma tesisi ve buraları 9 aylık turizm bölgesine dönüştürmek.
Eleştiriler, yapılan hatalar ve eksiklikler de var ancak ortada bir de canla başla çalışan bir ekip var.
Göltürkbükü hepimizin üstüne titrememiz gereken bir yer...
BALIK ÇİFTLİKLERİ BİTMEYECEK Mİ?
Bodrumun en gözde kıyılarına sahip olan Türkbükü’nün yine en güzel koyları ne yazık ki balık çiftliklerinin istilası altındalar.
Geçen yıllarda tam bir salaş, yıkıntı yığını halindeki bu çiftlikler bu yıl daha da modernleşmeye başladılar.
Bu çiftlikler büyük sorun. Zira, canım koyları kapatmaları bir yana, balıklara attıkları yemler denizin dibini öylesine pisletiyor, öylesine kokutuyor ki, inanılır gibi değil.
Çiftliklere karşı değilim. Ancak, yerlerine kesinlikle karşıyım. Aynı çiftlik, insanların kayak yaptıkları, turistlerin yararlandıkları koylarda değil, açık denizde kurulabilir veya turistik bölgelerin dışında oluşturulabilir. Daha fazla masraf etmemek için, o güzel koyları katlediyorlar.
Bakalım Tarım Bakanlığı Su ürünleri bölümü bu konuya ne zaman ciddiyetle eğilecek?
ANIT İÇİN DESTEK...
Türk Deniz Kuvvetleri’nin Denizaltı Filosu Komutanlığı’nın çeşitli gemilerinde gerek savaşta gerekese de barışta görev alan emekli olmuş subay ve astsubayları Denizaltını Sevenler Sosyal Yardımlaşma Derneği’ni kurmuşlar. Bu kapsamda bugüne kadar yaşanan deniz facialarnda ölen meslektaşlarının anısına bir anıt dikmeye karar vermişler. Hatta anıtın inşasınada başlanmış. Bizi denizde her türlü tehlikeye karşı koruyan ve bu uğurda kendilerini tehlikeye atan şehitlerimizi anmak ve bu güzel amaca yardım etmek artık bizimde elimizde... Tüm yardım gönüllüleri için Denizaltını Sevenler Sosyal Dayanışma Derneği’nin hesap numarası: Oyakbank Kazasker şubesi 3175423-Mt-001...
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)