Paylaş
Oysaki bugünün Türkiye’de en çok tartışılması gereken konusu hayvan refahıdır. İster ticari amaçla bakılsın ister ev ortamında bakılsın hayvan refahı konusundaki notumuz zayıf. Nerede, kimde, ne durumda, kaç hayvan yaşıyor kimsenin haberi yok
Evcil hayvanı çoğaltıp yavrularını satma ya da eşe dosta dağıtma furyası çığ gibi büyüyor. Özellikle popüler ırklardan dişi bir kedi ya da köpeği satın alanlar, yavruya bu kadar para saydım ben de 2-3 yavru olsa satsam masrafımı kurtarmış olurum diye bakıyor. Ya da ‘ah bu ne tatlı yavrusundan mutlaka isterim’ diyen eş, dost, akrabaya evde yapılan kekten ikram edilir gibi yavrular el değiştiriyor. Bakmak zor geldiği için sokağa bırakanlar, kokuyor diye yazın güneş altında kışın soğukta balkonda bırakanlar, ortalığa saçılıyor diye kediye tuvalet için kum bile almayanlar var.
Köpeği hobi bahçesine bağlayıp hafta sonları gidince ilgilenen ve hafta içi başına bir iş gelir mi diye düşünmeyenlere ne demeli?
*
Sokakta her gördüğü yavruyu eve götürüp 20-30 hayvanı yarı aç yarı tok, pire içinde bırakıp sahip çıktığını iddia edenlerle ilgili nasıl düşünmeliyiz?
Mesele sadece kedi köpek değil. Kesime gidecek olsa dahi sığırların, koyun keçi gibi küçükbaş hayvanların sağlıklı koşullarda yaşamak hakkı yok mu? Ahırlarda üst üste tıkıştırılan, kıpırdayacak alan olmadığı için dışkısının üzerine yatmak zorunda kalan, temizlenmediği için sineklerin hücumuna uğrayan büyükbaş hayvanlar bunu hak ediyorlar mı? Değerini düşürmüyor diye hastalığı tedavi ettirilmediği için acı içinde yaşayan besi hayvanları refah içinde mi? Veteriner hekime para vermemek için kafasına göre hayvanlara ilaç yapan, tedavi yöntemleri icat eden köylü Hüseyin Emmi’yi takdir mi etmeli tenkit mi?
Yıl olmuş 2020, insansız karayolu araçları bile üretilebiliyorken hala atların faytonlara koşulmasını normal mi karşılamalı?
Türkiye’de konuşulması gereken yegane konu her türlü hayvanın refah içinde yaşamasının sağlanmasıdır. Genel yönetimler, yerel yönetimler, akademisyenler, meslek odaları, dernekler, yetiştirici birlikleri konuyla ilgili kim varsa işbirliği içinde bu sorunu çözmek elzemdir.
Yoksa her 4 Ekim takvimde sadece bir gün olarak kalır...
Paylaş