PaylaÅŸ
Bu görevi devraldığımda şöyle bir tablo ile karşılaşmıştık: Projenin adı ‘Ekonomide Yılın Adamları’ idi. Ancak, hem çok kadın aday vardı hem de kategoriler arasında ‘yılın kadın girişimcisi’ bulunuyordu. Gerçekten anormal ve bir anlamda kadınları yok sayan tanımlama idi. Bunun üzerine projenin adını ‘Yılın İş İnsanları’ olarak değiştirdik.
‘İş İnsanı’ tanımı genelde çok büyük kabul gördü. Bunun yanında, bir de karşı olanlar vardı. Onlar, ‘İş insanı uydurma bir kavram’ görüşünü ortaya atıyorlardı. Onlara göre, ‘iş adamı’ geniş bir kavramdı ve kadın-erkek ikisini de kapsıyordu. Ancak, geçen zaman ‘İş İnsanı’ kavramını haklı çıkardı. Artık kimseden bu konuda itiraz gelmiyor.
Peki ya TÃœSÄ°AD?
Bence ÅŸimdi ‘İş Ä°nsanı’ tanımını bünyesine katma sırası Türkiye Sanayici ve Ä°ÅŸadamları DerneÄŸi’neÂ(TÃœSÄ°AD) geldi. Ãœstelik de baÅŸkanı bir kadın olan TÃœSÄ°AD, hala isminde ‘iÅŸadamı’ kelimesini tutuyor. Oysa, Türkiye ve dünyanın gerçekleri, bu önemli iÅŸ örgütünün kurulduÄŸu 1970’lerle aynı deÄŸil. TÃœSÄ°AD’ın kuruluÅŸ dilekçesi Ä°stanbul ValiliÄŸi’ne verildiÄŸinde, Ä°SO500’deki hiçbir sanayi kuruluÅŸunun ve bankanın genel müdürü kadın deÄŸildi. Oysa ÅŸimdi öyle mi?
Zaten TÜSİAD’ın tarihi ve üye profili incelendiğinde bunu açıkça görmek mümkün. Sabancı Holding’in başkanı Güler Sabancı, 1985 yılında bu örgütü üye olan ilk kadın üye unvanını kazandı. Bununla da kalmadı, 1987 yılında yönetime girerek iş kadınlarının damgasını vurdu.
Kadın üye sayısı artıyor
21 yıl önce TÜSİAD’ın tek kadın üyesi vardı. 2000 yılına gelindiğinde bu rakam 26’ya yükseldi. Tabloda görüyorsunuz. Sayı yıllar itibariyle artıyor. Faaliyet raporundan aldığım son rakam, 2007 yılında bu rakamın 54’e yükseldiğini gösteriyor. Üstelik, kadın üyelerin, toplam içindeki payı da tırmanıyor.
2000 yılında 484 üyeden 26’sı kadınmış. Bu yüzde 5.3 anlamına geliyor. 2000’de ise 576 üye içinde kadının oranı yüzde 9,3’e yükselmiş. 5 yılda neredeyse 2’ye katlanmış. Tahminim önümüzdeki 5 yılda bu tempo devam edecek ve kadınların gücü artacak. Belki bu güç isim değişikliğini kendiliğinden getirecek.
Â
Az gelişmişlerin gıda enflasyonu zengin ülkelerden daha yüksek
IMF (Uluslararası Para Fonu), yılda iki defa ekonomik rapor yayınlıyor. Bunlardan sonuncusu yeni açıklandı. Türkiye’ye yönelik olanları okumuşsunuzdur. Ancak, ben enflasyonla ilgili, özellikle gıda fiyatlarına ilişkin bir saptamasını paylaşmak istiyorum.
Siz de basından izliyor, uzmanlardan dinliyorsunuzdur. Artan enflasyon oranlarının arkasında enerji ve gıda fiyatlarının olduğu uzun süredir dile getiriliyor. IMF’nin rakamları, bunun özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir sorun olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Yani ekmek, pirinç ve bulgur ağırlıklı beslenen ülkelerin ‘gıda enflasyonu’ daha yüksek çıkıyor.
Buraya IMF’nin raporundan bir tabloyu özetleyerek aldım. Dikkat edin… Gıdanın enflasyona katkısı ‘gelişmiş ekonomilerde’, gelişmekte olanlara göre daha düşük. Örneğin, zengin ülkelerde bu oran 2006 yılında yüzde 12.4 imiş, 2007’de 19.5’e çıkmış. Ancak, gelişmekte olan Asya ülkelerinde 37.7’den 67.5’e yükselmiş. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Orta ve Doğu Avrupa’da oranlar yüzde 22’den 34.9’a fırlamış.
IMF’nin raporu, ‘gıdadan da beslenen’ enflasyonun 2008’de sorun olmaya devam edeceğini ortaya koyuyor. Buna göre, IMF, Türkiye’de enflasyonu yüzde 7.5 olarak öngörüyor. Dünya genelinde ise 2.2’den 2.6’ya ulaşacağını hesaplıyor. Eğere hammadde fiyatları artmaya devam ederse, yüksek enflasyon riski yakamızı bırakmayacak. Hammadde konusundaki son gelişmeleri de sonraki yazımda sizinle paylaşıyor olacağım.
PaylaÅŸ