Paylaş
-Ama Türkiye’de yayınlanan bir kitabın yeri çok ayrı idi. İşte bu kitabın gözden geçirilmiş, genişletilmiş versiyonu gelince müthiş hoşuma gitti. ‘Yeni yıl hediyeleri’ arasında bir numaraya onu koydum. Yeni bir kitapmış gibi hafta sonunda baş ucumdan ayırmadım.
Suna Kıraç’ın ‘Ömrümden Uzun İdeallerim Vardı’ kitabından söz ediyordum. Bir Londra seyahatinde gidişte ben, dönüşte eşim okumuştuk. Başarılı bir iş kadının hayatı insani yönden ortaya konulurken, aynı zamanda ortaya bir ‘iş kitabı’ da çıkmıştı. Çünkü, Suna Kıraç’ın hayatı anlatılırken, arka planda Türkiye’nin en büyük holdingini yaratan ailenin iş hayatına bakışı, örnek alınacak yaklaşım ve stratejileri de vardı.
İlk okuduğumda bir yazımda da belirtmiştim. Kitabı iki nedenle çok beğendim. Birincisi, insan odaklı olması… Bir iş kadınının fazla öne çıkmayan insani yanı müthiş bir şekilde vurgulanmış. İkincisi ise belgesel yanı idi. Çünkü, kitap içindeki anekdot ve yazışmaların bir bölümü, şirketler dünyası için derslerle dolu. Bu derslerden biri de “kurumsallaşma” ve “aile şirketlerinin devamı” ile ilgiliydi. Kitabın bu bölümlerinin her aile şirketi bireyi için derslerle dolu olduğunu düşünüyorum.
Suna Kıraç, 1990’ların sonlarında yeğenleri ile kızına yazdığı mektupta, şu anda bütün dünyanın üzerinde tartıştığı ‘Üçüncü kuşak’ konusuna dikkat çekiyor, Ali, Mustafa ve Ömer Koç ile İpek Kıraç’a şunları söylüyordu:
‘Bizler aramızda zaman zaman ortaya çıkan fikir ayrılıklarına rağmen, bu işi bugüne kadar uyum içinde götürdük. Sizler 3 erkek, 1 kız torunsunuz. Uyum içinde olmazsanız, birbirinize sevgi ve saygı göstermezseniz, işlere hakim olamazsınız.’
Ancak, ardından aile şirketleri için çok önemli 3 tanımlama yapıyordu: ‘Girişimci ve Kurucu’, ‘Koruyucu ve Geliştirici’, ‘Hazır bulanlar’… Kıraç şöyle devam ediyor:
‘Bildiğiniz gibi bugünkü noktalara lafla gelinmemiştir. Özetle, büyükbabanız ‘girişimci ve kurucu’, bizler ‘koruyucu ve geliştirici’, sizler ise ‘hazır bulanlarsınız’… Büyük şirketlerde şimdiye kadar üçüncü neslin pek azının işlere sahip çıktığı görülmüştür. İnşallah sizler hazır bulduğunuz bu kurumu daha ileri götürme başarısını gösterirsiniz.
Hep ileriye bakacaksınız, ancak geçmişine sahip çıkmayan, yönetim anlayışının bir kurumun devamlılığını sağlamasının mümkün olmadığını bildiğinizi sanıyorum.”
Kıraç, gerçekten önemli bir tehlikeye dikkat çekiyor. Çünkü, Türkiye’de aile şirketlerinin önemli bölümü ‘Hazır bulanlara’ geçti ya da geçmek üzere. Burada iş özellikle ‘Koruyucu ve Geliştirici’lere, yani ikinci kuşağa düşüyor. Suna Hanım da bunu çok iyi ortaya koymuş. İyi ki de böyle bir kitap yazmış. Ben bu vesileyle bu kitaba emeği geçenlere teşekkürlerimi sunuyor, Suna Hanım’a uzun bir ömür diliyorum…
Bakan Mehmet Şimşek’ten hedef yazısına açıklama geldi
Cuma günkü yazımda ‘Dövizde tahmin yapmanın zorluk ve anlamsızlığı’ konusuna dikkat çekmiştim. Bunu yaparken de Mart 2007’de, bizim Capital’in yuvarlak masasına katılan Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek (O zaman Merrill Lynch’de idi), Afa Boran ve Deniz Gökçe’nin tahminlerine yer vermiştim. ‘Bu iş zordur. Milyonlarca doları yönetenler, uzmanlar bile doların ne olacağını tutturamadılar’ demiştim.
Cuma günü Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in danışmanı sevgili Halit Ertuğrul aradı. Sayın Bakan’ın özellikle başlığa itiraz ettiğini dile getirdi ve şunları belirtti:
‘Sayın Bakan o tarihte Merrill Lynch’in (ML) Sabit Getiri Stratejisi ve Yükselen Piyasalar Araştırmaları Bölümü Başkanı yürütüyordu. O rakamlar da kendisinin görüşü değil, o kurumun tahminlerini ifade ediyor. Üstelik o kurum içinde bu araştırmaları yapan, tahminler gerçekleştiren özel bir departman var. Bu, Sayın Bakan’ın görev yaptığı bölümden tamamen ayrıdır.’
Aslında ben de yazımda buna dikkat çekmiştim. Tahminler ML’e ait diye. Ancak, yine de bir kez daha açıklık getirmekte yarar var. O tarihte ML’de üst düzey görev yürüten Sayın Şimşek, dolar için kurumunun 1.51 YTL tahmini yaptığını dile getirmişti. ML’nin büyüme tahmini yüzde 4.5, enflasyon öngörüsü ise yüzde 7.2 düzeyinde idi.
O yazıda da belirtmiştim. Amacım, uzmanları ve Sayın Şimşek’in tahminleri değildi. Dolar tahmini yapmaktaki zorluğu ortaya koymaktı. Böylece, bir kez daha altını çizmiş, bir yanlış anlamayı da önlemiş olduk.
Son dönemde daha fazla dikkatimi çekiyor. İş ya da sohbet için bir araya geldiğimiz işadamı ve yöneticiler, ilk fırsatta konuyu 2008 yılına yönelik büyüme tahminlerine getiriyorlar. İyimserlerin sayısı fazla olmakla birlikte kafalar karışık. ABD’den gelen kötümser göstergeler, Türkiye’nin de kötü bir yıl geçireceği endişesini yaratıyor.
Ben bu konudaki görüşlerimi daha önce birkaç kez yazmıştım. Şimdi Dünya Bankası’nın çok yeni bir raporundan büyüme konusundaki rakamları paylaşmak istiyorum.
Gördüğüm kadarıyla ‘Global Economic Prospects
Dünya Bankası’na göre, Türkiye, 2008’de en hızlı büyüyecek ‘ilk
Tabloda görüyorsunuz… Dünya Bankası’nın diğer gelişmekte olan ülkeler için de tahminleri iyimser. Ama uzak olasılıklar da değil. Türkiye de dahil. ABD’de işler daha da derinleşmese yaklaşılabileceğini düşünüyorum.
Paylaş