Paylaş
Gerçekten de Aydın Doğan’a ‘Vergi Rekortmeni’ ödülü veren İstanbul Ticaret Odası, yıllardır kayıtlı olduğu İstanbul Sanayi Odası, hepsinin üstündeki TOBB ve TÜSİAD, artık herkes tarafından ‘anormal’ bulunan cezalara sessiz kalmışlardı.
4.8 milyar TL’lik ceza artık sessiz kalanların, hatta AKP’ye yakın olanların bile kimyasını bozdu. Anadolu ve İstanbul’da, AKP’ye yakınlığı ile tanınan işadamlarının bu konudaki isyanlarını duyuyorum. Geçtiğimiz günlerde büyük bir grubun patronu, yakın bir arkadaşıma, ‘İsyan edenlerin sayısı artıyor. Aralarında adını duyunca şaşıracaklarınız bile var’ demişti.
Aslına bakarsanız, bunun hükümete yakınlık ya da uzaklıkla ilgisi yok. İş dünyası, vergi cezalarının bir ceza aracı olarak kullanılmasından, bir gün kendilerine çevrilmesinden endişe ediyor. Şimdi Doğan’a kesilen ceza, bir gün başka gruba yönelebilir korkusu giderek yayılıyor.
Koç’un sözleri çok önemli
Bunun işaretini de dün Koç Holding Başkanı Mustafa Koç’un konuşmasında gördüm… uzun yıllardır tanıdığım Koç Ailesi, genelde hükümetleri karşısına alan açıklamaları yapmaktan kaçınır. Arada bir Rahmi Koç’un sert mesajları olurdu. Artık grup Rahmi Bey’in de açıklama yapmasını pek istemiyor, bir şekilde merhum Vehbi Koç’un izinden giderek, ‘siyasetin’ içine girmemeye özen gösteriyor.
Ancak, Mustafa Koç’un, ‘Son dönemlerde vergi kurumunun siyasallaşmasından ciddi olarak endişe duyuyoruz’ sözlerini iyi okumak gerekiyor. Koç’un bu konuşması, sadece kendi grubunu değil, aynı zamanda Sabancı, Anadolu, Doğuş, Dinçkök, Eczacıbaşı gibi çok sayıda dev grubu da bağlar. Biliyorum ki, ne zaman birkaç işadamı bir araya gelse, gündem bu vergi cezası oluyor. Biz de işadamı ve yöneticilerle buluşmalarımızda, önce bu konuya yönelik sorulara muhatap oluyoruz. Herkesin ortak görüşü, ‘Bugün sana, yarın bana’ oluyor.
Durgunluğa önce giren, önce mi çıkacak?
Dünyanın bütün ülkeleri, büyük kriz ve durgunluk dönemini aynı şiddetle yaşamadılar. 200’e yakın ülkenin bir bölümü, ‘dünyaya kapalı’ oldukları için, büyümeye devam ettiler. ABD gibi bazı ülkeler, krizi kendileri yaratmış olmasına rağmen, küçülme oranları tahmin edilenden düşük oldu.
Türkiye gibi gelişmekte olan bazı ülkeler ise dış finansman ihtiyaçları nedeniyle, ‘anormal’ etkilendiler. Bu grup ülkelerde yüzde 15’ler, hatta üzerinde küçülmeler yaşandı.
Aynı tablo, durgunluğa girme ve çıkma sürecinde de kendini gösterdi. ABD’de başlayan ‘durgunluk’ dalgası, dünyayı vura vura önce Batı Avrupa’ya, ardından Güney Avrupa, Doğu Avrupa, Türkiye, Güney Afrika’ya kadar gitti. Öte yandan da Asya’ya yayıldı.
Durgunluk dalgasının yönü
IMF’nin dün açıklanan raporu ve önde gelen yabancı yatırım bankalarının raporları ile ülke istatistik kurumlarının istatistikleri, durgunluktan çıkışta da ‘benzer bir dalganın’ olacağını ortaya koyuyor.
Durgunluğa önce ‘krizin merkez üssü’ ABD girmişti. Sonra Japonya, Almanya, İngiltere gibi ülkeler gelmişti. Gelen veriler, eksi büyümeden pozitif büyümeye geçişin yine bu ülkelerden başlanarak girileceğini ortaya koyuyor.
Almanya, Fransa, Brezilya, Japonya öncü ülkelerde pozitif büyüme 2009 yılının ikinci çeyreğinde başladı. Bazı Batı ülkelerinde ise üçüncü çeyrekte pozitif büyümenin başlaması bekleniyor.
Türkiye’nin durumu önemli
Asya’da durum daha iyi görünüyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin bazılarında 2009’un 4’üncü çeyreğinde, bir bölümünde 3. çeyreğinde büyüme başlayacak. Sıkıntısı büyük olanlar ise 2010’un ilk ya da ikinci çeyreğini bekleyecek.
Bu arada Türkiye ise geç girdi, geç çıkacak. Ancak, Türkiye’nin toparlanmasının, beklenenden hızlı olacağı, IMF raporlarında da kendini buluyor. IMF, hükümetin yüzde 3.5’lik hedefinin üstünde, yüzde 3.7 oranında büyüme öngörüyor.
Türkiye’nin bu performansını, Afrika ve Orta Asya cumhuriyetleri bir yana bırakıldığında, 5-6 ülke daha gösterebilecek. Yüzde 3.5 üstü büyüme yakalayabilen ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek.
Eğer yine IMF’nin Finansal İstikrar Raporu’nda belirtilen, ‘dış finansman’ sorununu aşabilirse, bu büyüme hızını da yukarı çekebilecek.
Paylaş