Perakendeni devine göre ‘krizde dibi’ gördük mü?

Amerika’da Wal Mart çok önemli bir kurumdur. Hem büyük ölçüde istihdam yaratıyor, hem de cirosuyla çok sayıda tedarikçiye iş olanağı sağlar. Bir yandan da ekonominin nabzını tutan barometre gibi çalışır. Özellikle kriz dönemlerinde Wal Wart’ın satış grafikleri, bilançoları merakla beklenir.

Haberin Devamı

Türkiye’de aynı özelliğe bir ölçüde Migros sahiptir. Bu dev şirketi yönetenler, tüketicilerin nabzını tutar, ekonomideki canlanma konusunda ‘öncü işaretleri’ alırlar.  İçinde bulunduğmuz dönemde Migros’un önemi daha da artıyor.

Hafta başında yaptığım görüşmede Migros’un genç genel müdürü Özgür Tort’a, bu yönde sorular da yönelttim. 61 ilde, 1280 mağaza ile tüm Türkiye’nin nabzını tutan Özgür Tort, önemli değerlendirmelerde bulundu… Perakendeci cephesinden göründüğü kadarıyla ‘kriz bitti, döndük’ demek için erken… Ama iyi işaretleri de göz ardı etmememiz gerektiği de açık:

Canlanma var ama!

-2008’in son çeyreğinde sepet ortalama yüzde 6 küçüldü. Ancak, burada ilginç olan tonajda küçülme olmamasıydı. Bunu da fiyat düşüşüyle açıklıyoruz.

-2009 yılının ilk çeyreğinde müşteri sayısı yüzde 15 arttı. Ancak, sepet, geçen ilk 3 ayı ile aynı düzeyde kaldı.

Haberin Devamı

-Gıda perakendeciliğinin iyi tarafı, sektörde ne olacağını bilmemizdir. İyi dönemlerde, ekonominin ortalamasının üstünde büyürüz. Küçülmede ise nereye kadar ineceğimizi biliriz. Hiçbir zaman diğer sektörler kadar daralma yaşamayız.

Beklentiyi abartıyoruz mu?

-İndirim mağazacılığı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda popüler… Ortalamanın üstünde büyüyor.  Bizde 2009 yılının ilk çeyreğinde Şok mağazalarında yüzde 30 büyüme sağladık. Müşteri sayısı yüzde 30’dan fazla arttı. Ancak, bunu krizle açıklamak yanlış olur. Bizim stratejimizin de büyümede payı büyük.

-Ekonomide, tüketim cephesinde bir canlanma var. Ancak, ‘dipten döndük’ demek için daha erken. Daha güçlü sinyaller almamız gerekiyor.

-Büyümede de kriz sırasında da beklentiyi biraz abartıyoruz. Şimdi de ‘dipten döndük, canlanıyoruz’ derken, bir miktar abartıyoruz gibi geliyor.


3 YILDIZLI FİYATINA, 5 YILDIZLI OTEL

Türkiye’de 1980’lerde turizm gelirleri 1 milyar dolara bile ulaşmıyordu. Şimdi 2008 yılını 26 milyon turist, 21 milyar dolar turizm geliriyle kapattık.  Gelir bir önceki yıla göre 2,5 milyar dolar, turist sayısı da 2.5 milyon arttı.

2008 tamamlanırken yeni yıla yönelik hedefler oldukça büyüktü… Üstelik yılın ilk ayları da tahmin edilenden iyi geçti. Turizmcilere göre, Ocak-Nisan döneminde, lüks oteller dahil, sektör iyi performans gösterdi. Özellikle de golf gibi etkinliklere gelen yüksek tüketim gücüne sahip turistlerde beklenen rakamlar yakalandı.

Haberin Devamı

Ancak, bu başlangıç, Mayıs-Ekim döneminde yakalanmayacak gibi görünüyor. Örneğin, büyük bir tesis grubunun patronu, ‘Kriz Rusları vurdu, oradan gelenlerde azalma var. Özellikle lüks otellerde doluluk düşüş gidecek gibi’ diye konuşuyor.

Mayıs-Ekim riskli görünüyor

Calista Otel’in genç patronu Ali Özdoğan, ‘Mayıs-Ekim ayına yönelik tahminlerimiz yüzde 45 gibi azalma olduğunu gösteriyor. Bizim gibi lüks oteller yılı yüzde 30 düşüşle kapatabiliriz’ diyor.

Tatil köyleri, 4 ve 3 yıldızlı otellerde ise durum farklı… Turizmciler, bu grupta durumun daha iyi olduğu görüşünde birleşiyorlar. Hatta, ‘2008 sezonunda lüks otellere gelenlerin, daha düşük yıldızlıları tercih ettiğini’ ileri sürüyorlar.

Haberin Devamı

Bu kayışı gören bazı 5 yıldızlılar ise fiyatlarını geri çekip, 3-4 yıldıza gidenleri çekmeye çalışıyorlar. ‘5 yıldızlı otel, 3 yıldızlı fiyata’ yaklaşımı, gelir kaybı yaratsa da, bazı oteller tarafından can simidi olarak kullanılıyor.

İşin doğrusu Türkiye’deki turizmciler uzun süredir ‘fiyatı’ rekabette tek silah olarak kullanıyorlar. Bu nedenle de çok yeni, her türlü olanağa sahip ve ‘her şey içinde’ tesisler, çok ucuz fiyata pazarlanıyor.
 
Fiyata dayalı rekabet zamanı

Tesislerin profiline bakarsanız, çok az sayıdaki tesis, yüksek fiyatta ısrar edip, belli bir düzeyi tutturabiliyor. Lüks kategoride bulunan ve gecelik 200 doların üstünde yurtdışına fiyat kabul ettirebilen tesis sayısı 30’u geçmiyor. Yaklaşık 200 civarında ise 120 Euro civarında fiyat uygulayan tesis var.

Haberin Devamı

Ancak, 3 bin 500 civarındaki tesisin neredeyse yarısına yakını 15-30 euro arası fiyat uyguluyor. Bu da artan turist sayısına rağmen, gelirleri daha aşağılarda tutuyor.

Peki bu tesisler nasıl para kazanıyor? Bu sorunun yanıtını da bir turizmci şöyle veriyor:
‘Bu tesislerin sahipleri erken malzeme alıyor, tedarikçiye geç ödüyor. Oradan bir miktar kazanıyorlar. Esas parayı tur operatörü kazanır. Otel küçük bir kar elde eder. Arada kalan tedarikçinin ise canı çıkar.’

Yazarın Tüm Yazıları