PaylaÅŸ
Sohbetlerde işadamı ve yöneticilerin kafasında da sorular olduğunu gördüm. Herkes özünde iki sorunun yanıtını arıyordu:
Bir: Halkbank ve Vakıfbank’ın bu miktarda krediyi vermesi doğru muydu? Burada siyasi baskı oldu mu?
İki: Büyük özel bankaların genel müdürleri, böyle bir krediyi verirler miydi? Onların önüne gelse yanıtları ne olurdu?
Özel bankalar ne düşünüyor?
Çalık Grubu’nun Sabah ve ATV’yi Halkbank ile Vakıfbank’ın kredisiyle almaları üzerine çok yazıldı. Bu konuda ben kendi görüşümü yazma yerine, doğru adreslere sormayı tercih ettim. İsmi bende saklı 4 bankanın genel müdürüne yukarıdaki soruları yönelttim. ‘Siz olsaydınız, bu krediyi verir miydiniz’ sorusuna gelen yanıtları birleştirdim, aşağıya özetini çıkardım.
Böylece Çalık Grubu’na iki kamu bankasından açılan kredilere yönelik değerlendirmelere farklı bir bakış açısı ortaya koymaya çalıştım. İşte banka genel müdürlerinden ortaya çıkan görüşler:
Yabancı ve yerliler istemedi
-Bu kredi için Akbank, Garanti Bankası, Yapı Kredi ve İş Bankası gibi özel bankalara da gidildi, olumsuz yanıt alındı.
-Şimdiye kadar bu gibi projelerde yer alan yabancı yatırım bankaları bu projeye olumsuz baktı. JP Morgan, Credit Suisse, Morgan Stanley gibi bankalar katılmak istemediler.
-Halkbank ve Vakıfbank’ın bir satın alma ya da proje finansmanı işinde olmasının anormal tarafı yok. Şimdiye kadar benzer çok sayıda projeye girdiler. Yanlışlık işin yapısı, yürütülmesi ve siyasi müdahale tarafında…
-Bu projenin siyasi boyutu var ve özkaynak/borç dengesi ciddi sorunlar içeriyor. Normalde ‘Yüzde 50-50’ borç/özkaynak dengesi olması gerekirdi. Oysa, bu işlemde yüzde 70/30 oranında borç kullanıldı.
-Åžirketin nakit akışı ile bu finansmanın saÄŸlanması olanaksız görünüyor. Zaten teklif götürüldüğü halde çok sayıda kurum da projeye özellikle bu nedenle katılmadı.Â
Â
Doğrusu ne olmalıydı?
-350-400 milyon dolar düzeyindeki bir katılım, ancak bunu başka bankalarla sendikasyon yaparak anlamlı olabilirdi. Bu durumda banka 100 milyon dolar gibi bir payı elinde tutup, gerisini ikinci piyasada satıp makul bir iş çıkarabilirdi.
-Bu boyutta bir iş için ikiden fazla banka sendikasyon lideri olsaydı ve bu bankalar arasında işe yatkın özel bankalar da bulunsaydı, işleme bu kadar kuşkulu bakılmazdı.
-Ancak, işlemin vadesi, nakit akışı, gelir duyarlılığı, projenin sponsorları ve özkaynak/borç dengesi, sorunlu olduğunu ortaya koyuyor.
-Kredi veren iki bankaya, sadece kamu bankaları olarak bakmamalı. Bunlar aynı zamanda ‘özelleştirme kapsamında’ ve halka açıklar… Çok sayıda ortağı olan bankaların bu tip spekülasyona açık işlemelere aracılık etmeleri doğru değil.
-Ortadaki yanlışlık, bu bankalar 6 ay sonra satışa çıkarıldığında tekrar gündeme gelecektir. Çünkü, satış sırasında alacak kurumlar ‘due dilligence’ (Değerlendirme) yapacaklar ve verilen kredinin yanlışlığını bir daha ortaya koyacaklar.
Önde gelen banka genel müdürlerinin görüşü ortada… Yorumsuz aktarmayı tercih ettim. Sanıyorum, okurlarımızın da kafasında konu biraz daha açıklık kazanmıştır. Yanıtı ben değil, işi bilenler verdi çünkü…
Ezogelin çorbası tehlikede mi?
Geçen hafta Arpacıoğlu Gıda’nın sahibi İbrahim Hakkı Arpacıoğlu ile sohbetten sonra böyle bir endişeye kapılmadım desem, yalan olur. Çünkü, mercimek toptan dağıtımında önemli bir oyuncu olan Arpacıoğlu, ‘Böyle giderse fiyatı bırakın, mercimek kıtlığı yaşayacağız’ diye uyarıda bulunuyordu. Verdiği üretim, ihracat ve tüketim rakamları da onun iddiasını doğruluyordu.
Kırmızı mercimeğe dikkat
Ezogelin, benim için bir numaralı çorbadır. İlk 5 yaparsam, ‘mercimek çorbasını’ da içine koyarım. İkisinin ortak özelliği ‘kırmızı mercimek’ ile yapılmasıdır. Sadece çorba değil, başka yemeklerde de kullanılıyor. O nedenle Türk tüketicisi için kritik bakliyat ürünlerinden biridir.
Kırmızı mercimek, yoğun olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetiştirilir. Ancak, bu yıl havalar kurak gittiği için üretim büyük darbe yedi. Geçen yılın üretim miktarı 450 bin tondu. Bunun 200 bin tonu iç tüketime, 180 bini ihracata gidiyordu. Aradaki 70 bin ton ise üretenlerin deyimiyle, ‘fire’ olarak veriliyordu.
Çözüm nasıl bulunacak?
Bu durumda bile kırmızı mercimek fiyatları 3 yılda 90 kuruştan 2.7 YTL’ye geldi. Şimdi bir de kuraklıktan kaynaklanan üretim sıkıntısı var. Bu işin neredeyse ‘nabzını tutan’ İbrahim Hakkı Arpacıoğlu, ‘Önümüzdeki 10 günde Güneydoğu’ya yağmur yağarsa, üretim 150 bin tonu bulur. Yağmur olmazsa, ürün tarlada yanar gider’ diye konuşuyor.
İbrahim Hakkı Arpacıoğlu’nun iki çözüm önerisi var. Birincisi, dış satıma fon ya da yasak konulması… Böylece ihracat önlenmiş olur. İkincisi ise geç kalmadan bu işin lideri Kanada’dan ihracat yapmak. Çünkü, ikinci büyük üretici Hindistan, üretim sorunu nedeniyle dış satım yasağı koymuş.
Yoksa, ‘kırmızı mercimek’ bulmak zorlaşacak, bulduğumuzu da müthiş zamlı fiyatlarla satın alacağız.
PaylaÅŸ