PaylaÅŸ
AKP davasından sonra yavaş yavaş hareketlenme var’ diyor. Gerçekten de bazı alanlarda canlılık başladı. Ancak, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketlerde ciddi sıkıntılar devam ediyor.
Sıkıntıları iki cepheden gözlemek mümkün… Birincisi, okurlardan gelen mesajlar… Hafta içinde ‘feryat’ şeklinde bir mesaj aldım. ‘3 yıl önce mali müşavirlik bürosu açtım ama bin pişman oldum’ diye başlayan okur, etrafındaki havayı şöyle anlatıyor:
‘İşyerleri kapanan kapana… Piyasalar çok kötü… Tekstil ve konfeksiyon şirketleri can çekişiyor, çoğu ölüm döşeğinde… Ya kapanıyor ya da şehir dışına taşınıyorlar. Bazıları yurtdışına gidiyor. Ne olacak bu firmalarda çalışanların hali?’
Altta kalanın canı çıksın!
Gerçekten küçükler cephesinde işler kötü… Bir işadamından dinlemiştim. ‘Piyasada nakit döngüsü yavaşladı, ödemelerde sıkıntı var. Bundan en büyük darbeyi de küçükler görüyor’ demişti. Gücü yeten alacağını alıyor, alamayan finans gücüyle ayakta kalıyor. Parası olmayan ise zora giriyor.
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO), ‘İlk 6 Ay Durum Raporu’ da tam bunu doğruluyor. Raporun içinden buradaki tabloyu özetledim. Dikkatinizi çekiyorum. Her göstergede en büyük darbeyi ‘küçükler’ yemiş.
Ä°SO, iÅŸletmelere ‘Üretim, İç Satış, Ä°hracat ve Yeni Sipariş’ konusundaki performanslarını sormuÅŸ, ‘ne kadar azalma’ olduÄŸunu talep etmiÅŸ. ÖrneÄŸin, küçüklerde üretim yüzde 40 azalırken, büyüklerde yüzde 24.7’de kalmış. Yeni sipariÅŸler küçüklerde yüzde 41.7 azalmış, büyüklerin oranı gördüğünüz gibi bir hayli sınırlı olmuÅŸ.Â
Ancak, küçüklerin yaşadığı sorunda, yönetim ve yeni dönemi algılama, ‘ciroyu kar zannetme’ gibi faktörlerin de rol oynadığını düşünüyorum. Ona da dikkat çekmiş olayım.
UMUT VEREN BİR GİRİŞİMCİ
Â
Bazen kendi ülkemizdeki başarıları biraz küçümsüyoruz galiba… Dünyanın dört bir yanındaki girişimcilerin öykülerini yazar, haklarındaki kitapları kapışırken, Türkiye’den çıkanlara haksızlık ediyoruz. Daha önce de yazmıştım. Türkiye’de hakkında yönetim kitabı yazılacak onlarca şirket ve işadamı var.
Airties’i kuran Bülent Çelebi de tam bu tanıma uyuyor. Uzun yıllar ABD’de çeşitli teknoloji şirketlerinde çalıştıktan sonra kendi işini kurmuş. İş fikrini de ‘kablosuz internet modemi’ alanında yapılan hataları görüp, boşlukları doldurma üzerine kurmuş. Kendi birikimlerini ve dostlardan aldığı fonları bir araya getirip, yıl önce yola çıkmış.
4 yılda 60 milyon dolar
Bülent Çelebi, ‘Modem işinde rakiplerin eksiklerini gördüm. Müşteriye yakın, en önemlisi kolay kurulan bir ürün geliştirmek için yola çıktım’ diye anlatıyor. İşe başladığında Türkiye’de 10 bin adet internet abonesi varmış. Şimdi Türkiye’de 5 milyon modem var, bunun 3 milyonu Airties’e ait. Ayda 150 bin modem satıyor. Sektördeki payının yüzde 80 düzeyinde olduğunu söylüyor.
Büyük hedefleri var
2008 yılında 60 milyon dolar ciro hedefleyen Bülent Çelebi, yeni dönemde ‘gelişmiş’ modem ve IPTV alanına yatırım yapmayı planlıyor. Türkiye’nin yanı sıra Yunanistan, Almanya, Rusya ve Ukrayna’da da satış bağlantıları var. Gelecekte, bölgesinde Pazar lideri olmayı planlıyor. Hedefinde ise önce 2009’da 120 milyon dolar, birkaç yıl sonra da 500 milyon dolar ciro yakalamak var.
Bunu yakalamanın ilk işaretini ise ürünlerine ‘tasarım’ dokunuşu yaparak verecekler. Bekleyip görelim…
ŞİRKETLERİNİ SATAN HOLDİNGLER DOĞRU STRATEJİ İZLİYOR
Türkiye’deki holdinglerde büyük bir ‘yeniden yapılanma’ süreci yaşanıyor. Dünyadaki yeni gelişmelere göre sektörel tercihlerini gözden geçirip, bazı alanlarda yoğunlaşmaya gidiyorlar. Bunun doğal olarak bazı şirketlerini ellerinden çıkarıyorlar.
Koç Holding Döktaş, Demirdöküm ve Migros gibi kendisiyle anılan şirketleri sattı. Sabancı, Bossa’yı elinden çıkardı. Eczacıbaşı, ilaç alanında bir satış gerçekleştirdi. Bunların devamının, aynı holding ve başkalarından da geleceğini düşünüyorum. Ve çok da doğru buluyorum. Çünkü, dünyadaki uzun ömürlü ve başarılı şirketler de bu yoldan gidiyorlar.
Genetik değişim zamanı
Şimdiye kadar dünyada çok sayıda şirket, bazı işlerini sattı, bir bölüm sektörden çıktı. Örneğin, Nokia, bir zamanlar ormancılıkta faaliyet gösteriyordu. Şimdi iletişim devi oldu.
American Express, taşımcılık sektöründeydi. Sonra bu işini tasfiye edip, finans alanına odaklandı, satın almalarla büyüdü.
Marriot Otelleri’nin kurucusu Willard Marriot’un bira satış işi vardı. Ardından restoran işine girdi, sonra otel zinciri kurdu.
ABD’li 3M şirketi, bir zamanlar madencilikle uğraşıyordu.
Daha çok sayıda şirket saymak mümkün… Hepsi de geleneksel sektörlerden, geleceğin yükselen alanlara odaklanıp, geçmişi tasfiye ettiler. Bir anlamda ‘genetik’ kodlarını değiştirdiler.
Türk şirketlerinin yeni ‘geni’
Daha önce yazmıştım. Türkiye’de yeni büyük ÅŸirketler çıkmıyor… Bunun nedeni de yeni sektörlere yatırım yapılmaması idi. Åžimdi holdingler, yeni ve büyük ÅŸirketler yaratmak için, yükselen sektörlere yoÄŸunlaşıyorlar.Â
Bunun yanında, büyük gruplar, değerlerini de koruyarak ‘genetik’ değişime gidiyorlar. Böylece, iş dünyasındaki ‘evrime’ ayak uydurmanın gereğini de yapıyorlar.
‘Evrim Teorisi’nin yaratıcısı Darwin, ‘Çoğal, çeşitlen, bırak güçlü olan yaşasın ve güçsüz yok olsun’ demişti. Ünlü guru Jim Collins de bu sözü ve evrim teorisini, kitabında şöyle yorumlamıştı: ‘Evrimsel süreci, dalları ayırmak ve budamak olarak tarif etmek mümkün. Eğer bir ağaca yeterince dal ekler ve ölü dalları budarsan, daha sağlıklı bir ağaç ortaya çıkacaktır.’
Holdinglerin yaptığı ‘evrim’ sürecinin bir parçası… Bazı sektörleri büyükler terk edecek, başkaları o şirketi alıp, kendine adapte edecek. Böylece, holdingler yeni şirket kurup, tıpkı ‘budanmış’ ağaçlar gibi hızlı büyüyecekler…
PaylaÅŸ