Paylaş
Bunlardan biri de eşimin de favorileri arasında yer alıyordu. Sadece kahve içmek değil, aynı zamanda hızlı atıştırmak üzerine kurulu Costa’dan söz ediyorum. Glasgow, Londra, Edinburgh fark etmiyor. Her yerde aynı standart, aynı kalitede yiyecek bulabiliyorsunuz. Kafe olmasına rağmen zengin bir menü, kaliteli hizmet ve hesaplı bir yaklaşımları var.
İlgimi çektiği için Costa’yı kuranların öyküsüne de bakmıştım. Bruno ve Sergio Costa adlı iki kardeş, 1978 yılında, Londra’da ilk dükkanlarını açmışlar. Şimdi dünya çapında 500 dükkanları var ve Türkiye’ye gelmelerini de heyecanla bekliyorum.
Bunu durup dururken yazmadım. Geçen hafta Kayseri’de ‘kabına sığmayan’ bir KOBİ ile tanıştım. Nostalji Sofrası’nın sahibi Mustafa Yurduşen’den söz ediyorum. Öğle yemeği için gittiğimiz dükkanında tanıştığımız Yurduşen, “Küçük denizler bana yetmiyor, okyanuslara açılmak istiyorum” sözleriyle ne kadar heyecanlı, hızlı büyüme peşinde olduğunu ortaya koyuyor.
Bu konudaki görüşlerimi paylaşmadan Mustafa Bey’in şu andaki durumuna dikkat çekmek istiyorum:
-Nostalji Sofrası, Kayseri’nin en çok önerilen mekanı. Ağırlıklı mantı ve hamur ürünleri servis ediyor.
-Aynı zamanda mantı, börek, tatlı, yaprak sarması gibi çok sayıda ev yemeğini Türkiye’nin her tarafına gönderiyor.
-Şimdi imalat ve lokanta bölümünü ayırmış. Yeni ve büyük bir mekan açıyor. İmalat bölümü hastane gibi tertemiz. Oturduğu yerden bütün süreçleri izliyor.
-İşi kendisi, Mülkiye mezunu kızı, iktisat mezunu damadı, oğlu, gelini ve eşiyle birlikte yürütüyor. En çok da kızına güveniyor.
-Bir an önce büyümek, ülke çapında dükkanlar açmak istiyor. ‘Bir yere kadar geldik, duvara tosladık. Burası bize yetmiyor’ sözlerini bıkıp usanmadan yeniliyor. Şimdiye kadar 350’ye yakın bayilik başvurusu almasını da bunun ispatı olarak belirtiyor.
Kayseri’den perakende devi çıkar mı?
Aslında bunlar, sadece Mustafa Yurdaşen’in değil, çok sayıda KOBİ’nin de gündeminde var. Ne yapacaklarını, kiminle ve nasıl gerekleştireceklerini bilmiyorlar. Mustafa Bey’e benzer konumda olanlar için, ona önerdiklerimi, burada da paylaşmak istiyorum:
-Nostalji, bir zincir haline dönüşebilir. Bunun için uzun vadeli strateji geliştirmek, acele etmemek gerekiyor. Costa, 30 yılda bu duruma geldi, büyümesi için yeterli sermaye ve yetenek birikimi sağladı.
-Önce bir ya da iki yerde, büyük olasılıkla kendi ilinde tanınmak, aranır hale gelmekte yarar var.
-Ardından sıra bayrağı İstanbul’da dalgalandırmaya, imajı güçlendirmeye geliyor.
-Nostalji Sofrası ve benzerler için kritik konu, sunulan yiyecek ve hizmette standart oluşturmak. Bunun için de her ürüne standartlar koymak, yeni açılacak mekanlar için usta, kalfa ve servis elemanları yetiştirmek gerekiyor.
-Bir de büyümenin şube ya da franchising, hangi yolla yapılacağı da önemli. Franchising, kontrol ve yönetim gerektiren önemli bir yaklaşım.
-Ayrıca, iyi bir marka yönetimi ve iletişim de gerekiyor.
--Yukarıda yazdım. İtalyan Costa Kardeşler yapıyorsa, Kayserili Yurdaşen Ailesi de yapabilir.
YTL artık en güçlü paralar arasında!
Dikkatli okurlarımız fark etmişlerdir. Uzun yıllarda ekonomi sayfalarında, dergilerde Türk Lirası’nın ‘sıfır sayısı’ ve ABD Doları karşısındaki değeriyle ilgili araştırmalar yayınlandı. Son yıllarda biz de dahil olmak üzere bu konulara son verdik. Artık YTL’nin değeri üzerine araştırmalar yapıyoruz.
Oysa, çok değil, 2000 yılına kadar Türkiye, ‘Dünya sıfır ligi’ ve ‘Dolar karşısında değersizlik sıralamasında’ üstlerde yer alıyordu. Rakipleri genellikle Zaire, Zambia ve Angola gibi ülkelerdi.
Geçenlerde bu konuda ne durumdayız diye bir araştırma yaptım. Tabloda siz de açıkça görüyorsunuz. Sol tarafta dolar karşısında ‘en değersiz para birimleri’, sağda ise ‘en değerliler’ yer alıyor. Alışkın olduğumuz gibi, YTL, sağdaki sütunda değil, soldakinde yer alıyor. Eskiden sağ sütunun ‘gediklileri’ arasında yer alıyordu.
Ancak, hemen belirteyim. Bu çok önemli bir olay. Ancak, paranın dolar karşısında güçlü olması tek başına yeterli değil. Güçlü ekonomi, artan refahla birleştiğinde daha anlamlı olacak.
Anadolu’daki KOBİ’nin gündemindeki 5 konu
1. Parite: Gariptir, ihracat ya da ithalat yapsın yapmasın her KOBİ patronu paritenin geleceğini merak ediyor. Bunun önemli nedeninin doların ne zaman güç kazanacağına yönelik beklentiden kaynaklandığını tahmin ediyorum.
2. 1 Dolar= 1 YTL ‘Ekonomi nereye gidiyor?’ başlıklı toplantıların istisnasız bir numaralı konusu bu idi. Herkeste böyle bir panik var. Bir bölümü elinde dolar tuttuğundan, diğer bölümü ise ihracat gelirleri nedeniyle endişeli. Hatta korku duyuyorum bile diyebilirim.
3. Mortgage: Artık dünya ekonomisi yakından izleniyor. ABD’deki sıkıntının ne zaman sona ereceği, Türkiye’ye etkileri her fırsatta sorgulanıyor. Bazıları, ‘mortgage’ uygulaması nedeniyle, benzer krizin Türkiye’de olup olmayacağını merak ediyor.
4. Kriz gelir mi? Bu soru son 20 yıldır hiç değişmedi. Her ilk ya da sonbaharda kriz beklentisi hesabı yapılır. Ancak, soranlar,krizlerin randevu ile değil, ‘beklenmedik anda’ ‘geldiğini unutuyorlar. Yoksa adı ‘kriz’ olmazdı.
5. Paramızı nerede değerlendirelim? Bir işadamı, ‘Biz hep dolara alışmıştık. Şimdi şaşırdık kaldık. Faiz de para etmiyor. Biz nereye koyalım parayı’ diye sorarak çok sayıda Anadolu işadamının meramını dile getiriyordu.
Paylaş