Paylaş
Gıdadaki müthiş fiyat artışını biliyoruz… Küresel ısınma, talep artışı ve kuraklık gibi nedenlerin, bu gelişmeye büyük katkı yaptığının da farkındayız… Ancak, Türkiye’de, özellikle de son 6 ayda yaşanan fiyat artışının, bu 3 etkenden öte nedenlere dayalı olduğu da bir gerçek… Bunu işin içindekiler zaten biliyordu. Ancak, şimdi DPT’nin hazırladığı bir raporla da desteklenmiş oldu.
Aracı enflasyonu önemli
DPT’nin ‘Tarım ve Gıda Ürünleri Fiyatlarında Yaşanan Sorunlar ve Gelişmeler’ adlı raporunda, 2000 yılından bu yana buğdayın tonunun 96 YTL’den 590 YTL’ye, pirincin tonunun ise 507 YTL’den 1.571 YTL’ye çıktığına, diğer ürünlerdeki müthiş artışa da dikkat çekiliyor. Ancak, en önemlisi, fiyat yükselişinin arkasında, Türkiye’ye özgü ‘aracı enflasyonun’ bulunduğu vurgulanıyor.
Rapora göre, ‘Türkiye’de tarımsal ürün piyasaları genel olarak aracıların’ egemenliğinde… Hayvansal ürünlerde aracı sayısı 6-7’ye ulaşırken, bitkisel ürünlerde ise 5-6 düzeyinde seyrediyor. Oysa, gelişmiş ülkelerde aracı sayısı 2-3’ü geçmiyor. Üstelik bu sınıfta yer alan aracı sınıfındakilerin tamamına yakını da üretici örgütlerinden oluşuyor.
Ne zaman azalacak?
Buna karşılık Türkiye’de ‘Üretici’, ‘Simsar’ ‘Tüccar’, ‘TMO’, ‘Depo sahibi’, ‘Sanayici’ ve ‘Dağıtıcı’ gibi kanallardan geçip tüketiciye ulaşılıyor. Bu da doğal olarak fiyat artışı olarak yansıyor. DPT’nin raporu da aynı görüşte: ‘Bütün bunların sonucu, zincirdeki aracı sayısının artışına bağlı olarak ürünün pazar fiyatının ortaya çıktığı söylenebilir.’
Ben bu aracı sayısının azaltılmasına yönelik çabaları uzun yıllardır duyuyorum. Ama yapılamadı. Umarım bu konuda adımlar atılır, aracı sayısı azalır, fiyat artışı üzerindeki baskı da düşer…
YÖNETİM KURULLARINDA KADINA NORVEÇ MODELİ
TÜSİAD, hafta içinde “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği: Sorunlar, Öncelikler ve Çözüm Önerileri” adlı rapor açıkladı. Bu önemli raporla ilgili basına yansıyan önerilerden biri de ‘kota’ ayrılması idi. Kadınlara başta Meclis olmak üzere çeşitli alanlarda ‘kota’ olanağı getirilmesi isteniyordu.
Bu haberleri okuyunca, ‘Norveç ve İsveç başardı, biz de yapabiliriz’ diye düşündüm. Çünkü, bu kota işini Kuzey ülkeleri çok başarılı şekilde uyguladılar. Özellikle de iş dünyasında ciddi sonuçlar elde ettiler. 5 yıl önce de şirketlerin yönetim kurullarına kadınların katılımı için ‘kota’ getirdiler. Uymayanlara da ceza vereceklerini açıkladılar.
Kuzey’den gelen değişim
2003 yılında yasa çıkaran Norveç hükümeti, asgari yüzde 40’ın kadınlardan oluşmasını ve bu oranın 2010’a kadar yakalanmasını şart koştu. İki yıl önce şirketlerin yüzde 30’u bu koşula uyabiliyordu, şimdi oran yüzde 70’lere yaklaştı. Yasa çıktığı dönemde kadınların yönetim kurullarındaki oranı yüzde 10’larda seyrediyordu. Şimdi yüzde 40’ların üstüne çıktı.
Kadının yükselen sesi
Egon Zhender’in yeni araştırması, ABD’den geride olsa bile, Avrupa’da bu konuda ciddi mesafe alındığını ortaya koyuyor. Çünkü, 2008 yılı itibariyle ABD’nin 500 büyük şirketinde yönetim kurullarındaki kadın oranı yüzde 14.8’e ulaşmış durumda. Avrupa’da ise 2006 yılındaki yüzde 8.5’den yüzde 9.7’ye yükseldi.
Avrupa’nın bu performansında en büyük katkıyı ise Kuzey ülkeleri yapıyor. Tabloda görüyorsunuz. Liderlik yüzde 44 ile Norveç, yüzde 22 ile İsveç’te… Hemen ardından yine Kuzey ülkeleri geliyor. İlginçtir, Kuzey’den Güney’e, Yunanistan’a doğru indiğinizde, oranlar yüzde 1’e yaklaşıyor.
Türkiye’de ise bizim Capital’in araştırması var… En son araştırmayı geçen yıl 200 büyük şirket arasında yapmıştık. Şaşıracaksınız, şirketlerin yüzde 56.9’unda kadın üye olduğu ortaya çıkmıştı. Ancak, bunların önemli bölümünün de aile üyeleri olduğunu da hatırlatayım. Bunlara rağmen oran fena değil. En azından İtalya, Yunanistan ve Portekiz’den daha iyiyiz.
ŞİRKETE GELEN YABANCI CEO’NUN YÜKÜNÜ ARTIRIYOR
Türkiye’ye son 5 yılda çok sayıda yabancı şirket girdi. Bazıları satın alma, bir bölümü de ortaklık yaptı. Gelen yabancılarla birlikte şirketlerin iş yapma kültürü, yönetim anlayışları, günlük akışları, kısaca her şeyleri değişti… Ancak, gördüğüm kadarıyla ben büyük değişim genel müdür ve CEO’larının hayatlarında oldu…
Bazı yabancı ortaklı şirketlerin CEO’larının hayatlarını yakından biliyorum. Birden hayatları değişti.
Birincisi, ülke dışına seyahat sayıları yükseldi… İkincisi, yurtdışından misafir sayıları, doğal olarak toplantı sıklıkları arttı. Hazırladıkları rapor bir yana, okudukları rapor sayısı patladı.
CEO’nun hayatı değişti
Geçenlerde böyle bir CEO ile, bu konuyu konuşuyordum, şu değerlendirmeyi duydum: ‘Abartısız söylüyorum. Ortaklıktan sonra iş yüküm yüzde 30 arttı.’
Hafta içinde konuştuğum CEO ise şunu söylemişti: ‘Bazen bir odada toplantı devam ederken, diğer odada telekonferansa katılmam gerekiyor.’
Gözlemlerimden şunu söyleyebilirim: Şirket büyükse CEO’nun iş yükü yüzde 30-40 arası, küçük ve orta ölçekliyse yüzde 15-20 kadar artıyor. Ancak, gördüğüm kadarıyla kimse bundan şikayetçi değil. Çünkü, akıllı yabancılar, başta CEO’lar olmak üzere bütün çalışanlar için yeni kariyer kapıları açıyor, olanaklarını artıyor.
Paylaş