Paylaş
29 yıl önce, 1980 yılında Denizli’nin ihracatı sadece 2.4 milyon dolardı. Bunun da 900 bin doları tekstilden kaynaklanıyordu.
Şimdi ihracat 2008 sonunda 2.5 milyar dolara ulaşmış, tam 1000 kat artmış.
Bu başarıyı yaratan Denizli son aylarda olumsuz haberlerle gündeme geliyor. Sanki çöküş varmış gibi bir izlenim ortaya çıktı.
Hangi Denizli doğru?
Hafta içinde Denizli’deydim. Epey işadamı ile konuştum. Ortaya çıkan tablodan ve oluşan algıdan çok şikayetçiler…
Gördüğüm tablo, onları önemli ölçüde destekliyor. O nedenle Denizli gerçeklerinin altını çizmekte yarar var diye düşünüyorum:
1. Evet, Denizli’de sıkıntı var. Ama bu Türkiye genelinde yaşanandan çok derin değil. İhracat ilk 8 ayda yüzde 35 düşmüş, bunun önemli bölümü de tekstilden değil, metal sektöründen kaynaklanıyor.
2. Denizli Sanayi Odası’nın (DSO) 1200 üyesi var. Bunların 500’ü ihracatçı, onların da yüzde 65’i tekstil sektöründe faaliyet gösteriyor. DSO’nun görüşü, ‘Zor durumda olanlarının sayısı bir düzineyi geçmez’ şeklinde.
3. Batan şirketlerden birinin sorunu, tekstilde değil, hatalı AVM yatırımından kaynaklanıyor. DEBA’nın sıkıntısı 2000’lerden başlıyor, yeni değil. Nuri Sözkesen’in intiharını ise krizle açıklamak doğru olmayabilir.
Noel siparişleri hareket getirdi!
4. Denizli’de sıkıntı 2003’de, ABD’nin Uzakdoğu’ya yönelip, ihracatın durmasıyla başlamış. Eskiden tekstilcinin 3’de 1’i bu ülkeye ihracat yaparken, şimdi oran yüzde 10’a geriledi.
5. Çin, havlu ve bornozda büyümeye başladı, hızla fiyat düşürdü. Düşen fiyat ve kur riski, sıkıntıları körükledi.
6. 2003-2009 arasında ihracatçı az çalışan ile çok ciro yapmayı öğrendi, verimlilik biraz zorla da olsa arttı. 2003’de ihracat 650 milyon dolardı, 1 milyar dolara çıktı. Çalışan sayısı 55 binden 36 bine geriledi.
7. Gelinen noktada Denizli’de, en azından tekstilde bir hareket var. Noel talepleri nedeniyle, havlu ve bornozda talep patlaması olmuş.
Boyahanelerde sıra var. İşadamı Salih Katrancı, ‘Şu anda 10 milyon doların üzerinde ihracat yapan hiçbir şirkette sıkıntı yok’ diyerek tabloyu özetliyor.
Faizleri düşüyor ama kredi almak isteyen yok!
Merkez Bankası geçen hafta faizleri 50 baz puan daha indirdi, 1 yıllık indirim 10 puanı geçti.
Ancak, büyük bir heyecanla beklendiği gibi bu indirimler banka kredilerine yansımıyor. ‘Merkez Bankası faizleri indirsin, ekonomi canlansın’ diye feryat eden iş örgütlerinin değerlendirmesinin aksine, bankalar kredi verecek şirket bulmakta zorlanıyor.
Hangi bankacıyla konuşsam, geçmişe oranla daha fazla kredi vermek istediklerinin altını çiziyor, ancak şirketlerden talep gelmediğini belirtiyorlar.
Bu görüş okuyuculara biraz saçma gelebilir. İşin iç yüzünü bilmeyenlerin böyle düşünmesi de normal… Ancak, piyasada iki tür şirket var: Birinci grupta, bankaların kredi vermek istedikleri yer alıyor. Bu şirketler, iç ve dış talepteki daralma nedeniyle işletme sermayesine ihtiyaç duymuyorlar. Yatırım ise önemli ölçüde gündem dışında…
İkinci grupta ise zora giren, hatta batma aşamasında bulunan şirketler var. Eurotekfenbank Genel Müdürü Mehmet Sönmez’in tanımıyla, ‘Bu şirketler, başka şirketler ya da bankalara borçlarını kapatmak isteyenlerden’ oluşuyor. Bankalar, ‘Süre kazanmak’ amaçlı taleplere pek yaklaşmıyorlar.
Kredi talebi dibe vurdu
Şirketlerin bankalardan kredi talep etmediğini, bu konuda bir sıkıntılarının olmadığını Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı kapasite kullanım raporundan da anlamak mümkün… Raporda, ‘Kapasite kullanımının düşüklüğünün nedenleri’ sıralanırken, ‘Mali sorunlar’ yüzde 9.7 oranıyla, iç ve dış talep yetersizliğinin çok altında yer alıyor.
Daha önce çok sayıda bankacıdan dinlemiştim. Son olarak Eurotekfen Bank Genel Müdürü Mehmet Sönmez ile konuştum. ‘Kimsenin pek işletme sermayesine ihtiyacı yok. Ciro artmıyorsa krediyi ne yapsın’ diyor ve ekliyor:
‘İlk defa kredi artışı yok. Sektör aşırı likit halde. Kredi/mevduat oranının yüzde 79’dan 69’a kadar düşmesi de bunun işareti.’
Bazı bankalarla Anadolu’da toplantılar düzenliyoruz. Orada da görüyorum. Genel müdürler ve yönetim ekibi düzenli dolaşıp, kredi verecek şirket arıyor.
Aynı tablo büyük şirketler için de geçerli… Bankacılar, onların da peşinde… Ancak, şimdilik bu cephelerden pek kredi talebi gelmiyor. Belki gelecek yıl!
Paylaş