Paylaş
Doğal olarak otomobil satışları düşüyor, beyaz ve elektronik eşyada müthiş gerileme var. İmalat sanayi ile perakendenin bazı alanlarında da krizin etkileri açıkça kendini gösteriyor.
Ancak, Türkiye’ye yön veren büyüklerin neredeyse tamamı krize ‘likit’ girdiler. Döviz borçlarının yanında hepsinin ciddi nakiti de var. Zaten bunu başta enerji olmak üzere perakende gibi alanlara yapılan büyük yatırımlardan da görüyoruz.
Bu görüşümü, aynı tablonun içinde değerlendirdiğim Ezacıbaşı Holding’in CEO’su Erdal Karamercan’a da sordum. Son yılları büyük bir dönüşüm ve atakla geçiren, krizi de yatırımla geçiren Ezacıbaşı’nın CEO’su, görüşlerime aynen katıldığını söyledi. Ardından da ilginç bulduğum birkaç saptama yaptı:
1. Yaşadığımız bir kriz değil ki! Kriz dediğin aniden gelir, tıpkı kalp krizi gibi. Bu öyle olmadı.
2. Bunun geleceğinin her türlü işareti vardı. Neredeyse ‘geliyorum’ diye telegraf çekmişti. Bazıları, ‘Ekimde birden bire ortaya çıktı’ şeklinde konuşuyor. Oysa, ondan evvelki 1.5 yıl neredeyse her yer cayır cayır yanıyordu.
3. Biz bu krize nakitle, iyi durumda girdik. O nedenle de yatırımlarımıza devam ediyoruz. Geleceği açıktı ve önlem aldık. Bizim gibi olanlar da aynı şekilde önlemlerini aldılar.
4. Ancak, buna rağmen her şey çok iyi demek mümkün değil. Ortalık tam anlamıyla toz duman, şirketler çok kötü.
Buna ben bardağın ‘dolu tarafı’ olarak bakıyorum. Önümüzde yarısı boş bir bardak var. Yani çok sayıda şirket, KOBİ ve esnafın durumu kötü… Ama bir de ‘yarısı dolu’ diye bakıyorum. Orada da en azından büyük gruplar, büyük şirketler az hasar gördü. Durgunluk atlatılıp, işler normale dönünce onların yaratacağı büyüme etkisi, küçüklere de katkıda bulunacaktır. En azından aramızda iyilerin olduğunu bilmek bile önemli.
SEKTÖRLER KRİZ ÖNCESİNE NE ZAMAN DÖNECEK?
Dünyada bir iyimserlik dalgası var… ‘Bu kriz 2012, 2013’de bile bitmez’ diyenler yavaş yavaş dönmeye başladılar… ‘En kötümserlerin’ yorumlarını okuyor ya da dinliyorsunuzdur. ‘İyileşme işaretleri var galiba’ diyorlar.
Başından beri burada daha olumlu bir çerçeve çizmeye çalışıyorum. Şimdi ‘Sıkıntılar bitti, büyüme başladı’ gibi abartılı bir görüş belirtecek değilim. Ancak, dünyanın dört bir yanındaki kötümserler bile, bakışlarını ciddi şekilde olumluya çevirdiler.
Üstelik bu pozitif düşünceleri destekleyecek çok sayıda işaret de geliyor. Örneğin, ABD’deki, Ekonomik Döngüler Araştırma Enstitüsü (Economic Cycle Research Institute), öncü gösterge endeksinin büyüme yönünde işaretler verdiğini açıkladı. Kurumun tahmini, durgunluğun yaz sonunda atlatılacağı yönünde…
Dünyadaki imalat sanayi hareketlerini izleyen Institute for Supply Management, İmalat Sanayi Endeksi’nin 4 aydır sürdürdüğü yükselişine nisanda da devam ettiğini açıkladı.
Sadece bunlar değil. Baltık Kuru Yük Endeksi’nden, tüketici güven endeksi, Çin’e ait üretim rakamları da olumlu işaretler veriyor.
Peki kriz öncesine ne zaman döneriz?
Şimdi bunları yazınca, çok sayıda işadamı, yönetici ya da esnaf şunu soracak: ‘İşlerimiz ne zaman normale, kriz öncesine dönecek?’
Gerçekten de kriz ya da durgunluğun ömrüyle ilgili en kilit soruyu bu oluşturuyor. 2002 yılındaki kriz sırasında bu konuda yapılan tahminlerin tamamı ‘isabetsiz’ çıkmıştı. Biraz da o dönemdeki krizin ‘yerel’ olmasının etkisiyle, tahmin edilenden daha kısa sürede eski değerler yakalanmış, hatta üstüne çıkılmıştı. Şimdi ise ‘krizin telafisi ne zaman sürer’ sorusunun hesabı yapılıyor.
Bu konuda Capital’in Mayıs sayısında çok kapsamlı bir araştırma var. 22 önemli sektör ve ürünü kapsayan çalışmada, ‘telafi süresi’ 1 yıl ile 6 yıl arasında değişiyor. Altyapıya dayalı sektörlerde ‘kriz öncesine’ dönüş süresi uzun, tüketiciye yöneliklerde ise nispeten kısa olarak dikkati çekiyor.
Ben bu kez de bazı sektör temsilcilerinin işi abarttığını düşünüyorum. Ekonomideki canlılıkla birlikte, sektörler, kriz öncesine, 1 ila 3 yıl arasında döneceklerdir. 6, hatta 10 yıl diyenler, ya çok karamsar ya da Türkiye’nin dinamiklerini bilmiyorlar.
3A NOTUNA SAHİP 6 ŞİRKET KALDI
Dünyada yaşanan ekonomik krizin ne kadar büyük olduğunu anlamak için, şirketlerin notlarına (rating) bakmak bile tek başına yeterli… Bu alanın öncü kuruluşları Standard&Poors (S&P) ve Moody’s tarafından değerlendirilen şirketlerden, ‘not düşüşü’ alanların sayısı son yıllarda büyük bir artış gösteriyor.
Bir zamanların ‘batmak için çok büyük’ ve ‘harika şirketleri’ olarak görülen kurumları, ardı ardına aldıklar ‘not düşürümleriyle’ tahmin edilenden daha yüksek riskli kategoriye giriyorlar.
Bu sayfada Moody’s ve S&P tarafından not verilen ABD’li şirketlerin durumunu gösterir tablo var. Tabloda ‘not artırımı’ ve ‘not düşüşü’ alan şirketlerin sayısındaki artışı görüyorsunuz.
İyi yıllarda ‘notu artan’ şirket sayısı, ‘notu düşenin’ 5-6, hatta 9 katı orana yükselirken, 2008 yılında başlayan bozulma ile tablo alt üst olmuş. 2008 yılında ‘notu artan’ şirket sayısı 1.476 iken, notu düşürülen şirket sayısı3 bin 425’e yükselmiş.
2009 yılının ilk 4 ayı sonunda ise ‘notu yükselen’ şirket sayısı 80’de kalırken, ‘kırık not’ ile karşı karşıya kalanların sayısı tüm zamanların rekor düzeyine, yani 4 bin 412’ye fırlamış.
3 A notu alan kaldı mı?
Dünyadaki finansal kalitenin göstergelerinden biri de 3 A (AAA) notu alan şirket sayısının fazlalılığıdır.
Olayı şöyle ortaya koyayım. 1980’lerde ABD’de ‘3A’ notuna sahip 32 şirket vardı. 2009 yılına girdiğimizde bu kalitede nota sahip şirket sayısı 7’ye kadar gerilemişti. Ancak, dünya devi General Electric’in (GE) notunun ‘AA+’ düzeyine düşürülmesiyle, 3A notuna sahip sadece 6 şirket kaldı. Dünyanın finansal açıdan en güçlü bu 6 şirketi de şunlar: Automatic Data Processing, Berkshire Hathaway, Exxonr Mobil, Johnson&Johnson, Microsoft ve Pfizer.
Paylaş