PaylaÅŸ
Merkezlerin kalitesinden yana sıkıntıları yok. ‘Müşteri çok, ancak yiyecek ve içecek dışında ilgi yüksek değil’ benzeri sorunlara dikkat çekmek istiyorlar. Onlara göre, ziyaretçi sayısındaki artış, mağazalara istenilen ölçüde yansımıyor.
Åžikayetçi çok ama her açılan AVM’ye girmek için yapılan mücadele de büyük… Araya hatırlılar sokulduÄŸunu, hava paralarının verildiÄŸini duyuyorum. Markalar, bir ÅŸekilde bu merkezlerde yerlerini alıp, rakipleri arasında öne geçmek istiyorlar. Ãœstelik yeni açılan ve proje aÅŸamasındaki AVM’lerin ardı arkası da kesilmiyor. Â
AVM Ligi’nde üstlerdeyiz Â
1980’lerin sonlarında bu konspeti Ataköy’deki Galeria ile tanıdık. Ardından uzun süre bu alanda sessizlik oldu. 2000’lerle birlikte patlama yaşanmaya başlandı.
Åžimdi AVM sayısı 130’a yaklaÅŸtı. Tahminler 2010’da 288’e ulaÅŸacağı yolunda. Cushman&Wakefield’in araÅŸtırması ise Türkiye’nin, yeni alışveriÅŸ merkezleri inÅŸa etme açısından Avrupa’da ilk 6’ya girdiÄŸini ortaya koyuyor. 2008-2009 dönemini kapsayan araÅŸtırmaya göre, Türkiye’de 1.5 milyon metrekare yeni alan devreye girecek. Listenin başındaki Rusya’da 2009 yılı sonunda 3.2 milyon metrekarelik alanı kapsayan AVM açılmış olacak.Â
Gelişmişler doydu, sıra gelişenlerde
Türkiye, Rusya ve Ukrayna’yı da kapsayan Avrupa’da 2007 yılında 8.9 milyon metrekarelik AVM açıldı. Toplam alan 112 milyon metrekareye ulaştı. 2009’da ise 134 milyon metrekareyi bulacak.
Krize rağmen büyümenin arkasında 1000 kişiye düşen alışveriş merkezi alanının bazı ülkelerde düşük olması yatıyor. AB ortalaması 1000 kişiye
Â
Denizlili Mersin Ailesi’nin Anayasası
Geçen hafta Denizli’de Anadolu Markaları kapsamında düzenlenen toplantıda konuşmacı idim. ‘Yeni dönemde ayakta kalmanın yolları’ başlıklı bir konuşma yaptım. ‘Uzun yaşayan şirket ve marka yaratmaya’ giden yolda, ‘Aile şirketlerini dönüştürme’ konusuna dikkat çekmiş, bir ekleme yapmıştım:
‘Kurucu babalar, çocuklarına zamanında ve güçlü bir şekilde devir yapmıyorlar. Oysa ortalama 65 yaşında işi genç kuşağa devretmek lazım. Genç kuşakta ise ideal yaş 40 civarıdır. Her ikisi de çok aşılırsa, ‘geçiş süreci’ kötü yönetilmiş olabilir. Bunlarla birlikte sadece göstermelik değil, yetkiyi de devretmek gerekiyor.’
Konuşmadan sonra Sadık Grup’un patronu Oktay Mersin, ‘Söylediklerinizi babam bizim için yaptı. Şimdi de ben oğlum için yapıyorum’ diye konuştu. Ardından kuruluş hikayelerini, geçirdikleri dönüşümü anlattı.
‘Küçük mağaza ile yola çıktık’
Sadık Grup’un temeli, baba İrfan Mersin tarafından, 1947 yılında, bakkal olarak atılmış. Ardından 1970’de bir beyaz eşya, sonra otomobil ve akaryakıt bayiliği gelmiş. Büyüme sürecinde Baba İrfan Mersin, 18 yaşını geçen iki oğlunu işin içine almış. İrfan Mersin, bu geçişi şöyle anlatıyor:
‘Biz 18 yaşını geçince, kardeşimle beni kolektif şirketimize ortak etti. Kolektif şirkette, her şeyinizle sorumlusunuz. Hata yaptığımızda her şeyimizi kaybedebileceğimizi bilmek bizim için çok teşvik edici oldu. Yetki verdi, işimize karışmadı. Bunun sonucunda onun başlattığı işi daha da büyütmemiz mümkün oldu.’
Önce Şirket, sonra Aile Anayasası
Sadık Grup, 5 şirketten oluşuyor. Otomobil ve akaryakıt bayilikleri ile oto kiralama işleri var. 2007 yılı ciroları 100 milyon dolara ulaşmış.
Mersin Ailesi, şimdi Aile Anayasası hazırlıyor. Ancak, bunu yaparken de farklı bir yol izliyorlar. İşe, son 10 yılda şirketleri için yayınladıkları ‘genelgeleri’ toplayarak başlamışlar. Yayınlanan kural ve ilkeleri bir araya getirip, önce Şirket Anayasası oluşturacaklar. Ardından da kurucunun değerleriyle birleştirip Aile Anayasası’nı yazacaklar. Gerçekten iyi bir yöntem… Bu başka şirketlere de örnek olabilir. Ancak, bunun için, önce kuralların yazılı olarak arşivlenmiş olması gerekiyor.
Â
İhtiyaç kredisindeki artışa dikkat
Hafta sonunda bir bankanın genel müdürü ile sohbet ediyordum. Konu, ekonomi ve piyasalardaki gidiş idi. Söz olumsuz göstergelere gelince, ‘Çok şeyden söz ediliyor ama bence esas tehlike ihtiyaç kredilerinde’ diye uyarıda bulundu. İhtiyaç kredilerindeki artışın önemli düzeylere geldiğini, konut kredisini geçmek üzere olduğunu belirtti.
Hanelerin borç rakamlarına bakıldığında bu tehlike açıkça görülüyor. 2005 yılında 48 milyar YTL civarında olan toplam borç tutarı, 13 Haziran 2008 itibariyle 110 milyar YTL’yi geçmiş. Aynı dönemde konut kredisi borcu 12 milyar 624 milyon YTL’den 35.8 milyar YTL’ye ulaşmış. Artış oranı yüzde 183’ü buluyor. Aynı dönemde otomobil kredilerinde gerileme olmuş.
İhtiyaç çok hızlı!
Bankaların bireylerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kullandırdıkları kredi tutarı ise 10 milyar YTL düzeyinden 35 milyar YTL’ye yaklaşmış. Artış yüzde 200’ün üzerinde… Rakamların detaylarına bakıldığında, sadece Ocak ayından bu yana bu kredilerde 5 milyar YTL’lik artış yaşanmış.
Bu tablonun içinde gerçekten ihtiyaçları satın almaya yönelik krediler de var. Ancak, bazı bankacılar bu tabloyu, ‘Son dönemde tüketiciler, kredi kartlarını kapatmak için bankalardan ihtiyaç kredisi alıyor. Artışta bunun da payı var’ diye yorumluyorlar. Konuştuğum genel müdür, bankalar ve tüketiciler açısından bu tür kredilerin daha riskli olduğunun da altını çiziyor. İzlemekte yarar var diye düşünüyorum.
PaylaÅŸ