Paylaş
Bir kahveye davet ettiğinde kırmadım, kitabı (Yaşayan Şirket) ve yeni çalışmaları üzerine konuştuk. Şirketlerin ömürlerinin giderek kısaldığına dikkat çekti, yapılması gerekenler üzerinde durdu…
Kitabı çok satanlar arasına giren Arie’nin dikkat çektiği konulardan biri, küçük şirketlerin giderek daha fazla oranda, büyüklerin hedefi haline geldiği yolunda idi. Ona göre, ayakta kalmak isteyen şirketlerin daha büyük boyutlara ulaşması gerekiyor. De Gues, “Global düzeyde iş yapanların 100 milyar dolarlık geliri de aşmaları, onlara yaşam garantisi verir” diyordu.
Büyüklük gerçekten önemli
Türkiye’de iki önemli sıkıntı var. Birincisi, “yeni şirket” yaratmıyoruz. Özellikle de yeni ortaya çıkan sektörlerden büyük şirketler gelmiyor. İkincisi, “çok büyük” şirket sayısı fazla değil. Oysa, milyar dolarlık, milyar YTL’lik daha fazla şirket ortaya çıkarmamız gerekiyor.
Bu nedenle “1 milyar YTL” sınırını geçen şirket sayısını önemsiyorum. Aslında işin doğrusu ‘1 milyar dolar’ düzeyidir. Ancak, artık YTL ve dolar arasında çok fazla fark olmadığı için, o hedefi bir yana bırakıyorum.
Türkiye’de çok değil 2001 yılında 1 milyar YTL düzeyini aşan, özel sektöre ait şirket 1şiret varmış. Kamular da dahil edildiğinde rakam 4’e ulaşıyor.
Sıra 5 milyarlık şirketlerde
Türkiye’nin en büyük 500 özel şirketini ortaya koyan Capital500’e giren 1 milyar YTL’lik şirket sayısı 2007 yılında 55’e ulaşmış. Kamu şirketlerini de aldığımızda, ‘1 milyarlıklar kulübüne’ girenlerin sayısı 58’i buluyor. Çok önemli gelişme.
Dergilerde yayınladığımız söyleşilerden de izliyorum. Çok sayıda şirketin büyük hedefleri, 2010 ve 2015 yılına yönelik planları var. Bunlar gerçekleştiğinde, 5 milyar YTL üzeri şirket sayısı o tarihlerde belki 100’e ulaşacak. ‘1 milyarlıkların’ sayısı da 200’e yaklaşacak. Önümüzdeki dönemde ‘yeni ve büyük’ şirketler yaratmak kadar, ‘dev’ diye nitelendirebilecekleri ortaya çıkarmak da önemli olacak. Bunun için holdinglerin küçük şirketlerini birleştirmeleri, odaklanma stratejilerini öne çıkarmaları gerekiyor.
TÜRKİYE’NİN E-HÜKÜMET KARNESİ ZAYIF
Türkiye’de internet kullanıcısı sayısı 16 milyona ulaştı. İnternete bağlılık oranı, geçen hafta yazmıştım, yüzde 25’i yakaladı. PC sahiplik oranındaki rakamlar da fena değil. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi, almamız gereken daha çok yol var.
Bakın Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yayınlanan bir rapor bunu ne kadar açık bir şekilde ortaya koyuyor. 182 ülkenin “E-Hükümet” (E-Goverment) karnesini değerlendiren rapor, Türkiye’nin orta ve düşük gelirli ülkeler içinde bulunduğunu gösteriyor.
PC sahipliği, internete bağlanma düzeyi, genişbant internet kullanımı (broadband) ve teknoloji yatırımlarını dikkate alarak gerçekleştirilen analiz, hükümetlerin “elektronik dünyaya” hazırlık düzeyini ortaya koyuyor. Bu açıdan yapılan sıralamada Türkiye 76’ıncı konumda. Bu kötü haber… Ancak, daha kötüsü 2005 yılında 50 sırada olması ve buraya 26 basamak birden düşmüş olması…
Bu rapordan ders almalı
BM uzmanları, Türkiye’yi Batı Asya kategorisinde değerlendirmiş. Buradan bakıldığında Türkiye, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Kıbrıs Rum Kesimi, Bahreyn, Ürdün, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Lübnan’dan sonra 10’uncu sırada yer alıyor. Türkiye gibi bir ülke için can sıkıcı durum olduğunu düşünüyorum.
Vatandaşların paylaşım ve katılımını ortaya koyan, “E-katılım” değerlendirmesinde ise Türkiye 86’ıncı sırada. Bu alanda da ciddi iyileşmeye ihtiyaç olduğu kesin…
ALİ SAYDAM’IN BU PROJESİ DESTEKLENMELİ
Türkiye’de çok sayıda sektörde haddinden fazla şirket var. Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, ‘Türkiye’de, bütün Avrupa’dakinden daha fazla müteahhit var’ demişti. Geçenlerde konuştuğum Türkiye ihracatçılar Meclisi Başkan adayı Adnan Dalgakıran’dan, ‘Bizde onlarca kompresör tesisi var. Almanya’da 4-5’i geçmez’ bilgisini almıştım.
Pek tabii ki gelişen ülkede çok sayıda şirket kurulacak, yeni rakipler ortaya çıkacak. Ancak, yeni gelişen sektörlerde eğitimli insan kaynağı sorunu öne çıkıyor. Otel sayısı artıyor, nitelikli insan olmadığı için hizmette sorun yaşıyorlar. Kafe sayısında patlama oluyor, garson sıkıntısı nedeniyle müşteriyi tatmin edemiyorlar.
Benzer bir sorunu iletişim, halkla ilişkiler alanında da görüyorum. Sabah erken uyanan kendi şirketini kuruyor. Ama bu kadar hızlı artışı insan kaynağı desteklemediği için, ciddi sorunlar yaşanıyor, ‘iletişim kazaları’ meydana geliyor.
Bu projeyi desteklemeli
Gördüğüm kadarıyla bu sorunları iyi bilen sevgili Ali Saydam, Bersay İletişim Enstitüsü’nü kurmuş. Uzun süredir ‘Fenerbahçe maçlarına iddia teklifi’ gelmediği için bir şeylerle uğraştığından şüpheleniyordum. Sonunda önemli bir proje ile ortaya çıktı. Kendi sektörüne nitelikli eleman yetiştirmeyi hedefleyen proje, 3 yıl içinde 100 kişiye yüksek lisans bursu vermeyi amaçlıyor. Bunun için iyi de bir sistem kurmuşlar. Projeye gelir yaratmak için iş dünyasına yönelik kurslar düzenliyorlar. Program açıklanmış. Kursa katılanlardan gelen ücretler, burslar için biriktiriliyor. ‘Bu işin ucundan tutmak istiyorum. Ne yapabilirim’ diyenlere iki mesajım var. Bir, bu kurslara katılın. İki, Ali Saydam’ı ya da bu işi yöneten Arın Saydam’ı arayın… Onlar desteğinizi almak için ne yapmanız gerektiğini söyleyeceklerdir.
Paylaş