ATATÜRK Bulvarı üzerinde, kotu caddenin altında eski bir bina idi. Yıllar önce ilk defa, sarı basın kartı başvurusunu yapmak için gitmiştim.
İkinci gidişim, 2001 yılındaki ekonomik krizde işsiz kalınca basın kartımı iade etmek içindi. Üçüncüsü ise tekrar işe girip, geri aldığımda.. Pek çok gazeteci için Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, sarı basın kartı veren, gerektiğinde geri alan ve ülke genelinde çalışan gazetecilerin tozlu dosyalarını saklayan sıradan bir evrak memurluğundan başka bir şey değildi. Sonra bir şeyler oldu.. Sadece binası değişmekle kalmadı.. Kurumun bir önceki Genel Müdürü Salih Melek ile yaklaşık bir yıl önce bir hareketlilik başladı. Ardından şimdiki Genel Müdür Murat Karakaya ile bu hareketlilik deyim yerinde ise ‘tavan’ yaptı. Projeler, etkinlikler, açıklamalar.. Genel Müdürlük, iletişimden aciz bir devlet kurumu iken, ses vermeye ses getirmeye başladı. Beni daha çok sevindiren konu ise BYEGM’nin yıllardır Başkent’in sırtını döndüğü Anadolu basınına özel bir önem vermesi, özel bir özen göstermesi oldu. Genel Müdür Murat Karakaya, bir süredir Basın Yayın Dairesi Başkanı Bahattin Akyön ile birlikte il il geziyor. Valiliklerin düzenlediği bilgilendirme toplantılarında yerel gazetecilerle bir araya gelerek dertlerini dinliyor, ‘daha kaliteli yerel habercilik’ için yapılması gerekenleri anlatıyor. Karakaya’nın gittiği illerde yaptığı konuşmalarda, yerel basın ile güçlendirilmiş ‘yerel demokrasi’ vurgusu bana göre ayrı bir önem taşıyor. Küçük Anadolu illerinde iki sayfa fotokopiye ‘yerel gazete’ başlığı atıp Basın İlan Kurumu’ndan bütçe kapma anlayışının, bu sayede yerini habercilik yapma kaygısına bırakacağına inanıyorum. Ne önemi var demeyin.. Genel ve üst siyasetin verdiği mesajlar, yerel haber ile yansıyan ‘yaşam gerçeği’ olmadan eksik kalıyor. Yürütülen çalışmaları, alınan kararları eleştirmek de mümkün, alkışlamak da.. Hataları samimiyetle dile getirmek, doğru olanları desteklemek, ama hepsinden önce tebrik etmek gerekiyor.