İlgili kurum ve kuruluşlar etkinlikler düzenledi, bildiriler açıklamalar kaleme alındı.. Sadece bu hafta değil, biz bugünü yıllarca kutladık.. O zaman bir soru.. Suyun gününü kutlaya kutlaya biz Ankaralılar, neden geçen yıl az daha susuzluktan ölecek hale geldik..? Gelişmiş ülkelerde ‘su yönetimi’ denilen bir kavram kabul görüyor.. Büyükşehir Belediyesi’ne gönderme yapmak değil amacım.. Başbakanıyla, bakanıyla, genel müdürüyle, belediye başkanıyla Ankara’nın suyunu kim yönetemedi, onu düşünmek gerekiyor..? Musluklarımızdan bir gün çamur aktı, öteki gün kıpkızıl pas posası.. Sulama tankerleri, Afrika çekirgeleri gibi istila etti Başkent’i.. Hem de ne çekirge.. Şanlıurfa’ya hayat veren GAP Projesi, 63 plakalı tankerlerle hayat verdi Ankara’nın refüjlerine.. Adı yine GAP idi, sadece açılımı değişmiş gibiydi.. ‘G’el, ‘A’l, ‘P’ompala.. Gecekondu mahalleleri dışında hükmü geçmeyen beyaz plastikten bidonlar, yıllar sonra sosyetenin vazgeçilmezi oldu.. Kesinti, kesinti, kesinti derken.. Altyapımız dayanamadı patladı, dört gözle yağmur beklerken sel afeti yaşadık Yenimahalle sokaklarında.. Bakan çıktı belediyeye çattı.. Başkan çıktı “Canı sağ olsun” dedi.. Öteki ayrı konuştu, beriki ayrı sustu.. Bir delikanlı da çıkıp, ‘sudan mazeretlerle’ harcanmış milyonlarca liranın hesabını sormadı ya da vermedi.. Küresel ısınmayı, üç gün sonra çökecek cehennem ateşi zannettik bir çoğumuz.. Hatta cehennemden kaçmanın yolu olarak, rezervuarların içine su doldurulmuş Coca Cola şişesi koymamızı öneren yöneticilerimiz bile oldu.. Su depoları, su pompaları, evinin önünde halı yıkayan kadınlara kadar uzandı tartışma.. Yenimahalle’yi sel götürünce, kesintiler bir anda bitti.. Ardından cılız bir ses itiraf etti: “Aslında kesintiye gerek yok, Ankara’nın suyu var şimdilik..” Zerrin Özer şarkısı gibi.. “Nasıl da geçmişti bütün bir yaz..” Dünya Su Günü kutlu, mutlu olsun..